- 592 Okunma
- 1 Yorum
- 3 Beğeni
ELEŞTİRİ -TENKİT-ÖZ ELEŞTİRİ
Eleştiri-Tenkit bir sanat dalıdır.
İlk defa Avrupada DİDEROT isimli bilgin hayata geçirmiştir.
ELEŞTİRİLEN :
Eleştirilen ya bir edebiyat sanat eseri, yani şiir, roman, makale, tiyatro senaryosu, ya da resim, heykel, veyahut da, tarihi bir yapıt olabildiği gibi, bu bir müzik de olabilir....
Eleştirilen konunun olumlu ve olumsuz yanları bir arada değerlendirilerek, sanatçının eserinin anlaşılırlığını ve vermek istediği mesajın net ortaya konması amacı taşır.
Eleştirinin amacı asla eseri yermek aşağılamak değildir.
Eleştiri yapılırken, eseri ile sanatçının kişiliği ile asla bağdaştırılamaz.
Çünkü sanatçı kişiliği dışında, kişiliğinin tam tersi konuları eser haline getiren kişidir.
Eleştiri konusunda müdahale sadece esere yapılır, esere yapılırken asla sanatçının karekteri ölçümü, ahlak değerleri ölçümü ve insani değer kapasitesi konusuna asla müdahale ve muhakeme yapılamaz, yapılmaz.
ELEŞTİREN ;
Herhangi bir sanat eserini eleştiren kişiye, "eleştirmen" denir.
Eleştirmen, eleştireceği konu alanında uzman sıfatına sahip olmalıdır, bunu bir örnekle ele alacak olursak; tarihi bir yapının eleştirmeni Mimar Sinan, bir müzik eserinin eleştirmeni Mozart, ya da bir şiir eleştirmeni Nazım Hikmet Ran, ve benzeri sıfatla nitelikli kişiler olur.
Bir başka deyişle; bir doktorun teşhisini ve bu teşhis tedaviyi uygulayan hemşirenin tıbbi uygulamasını hasta veya hasta sahibinin eleştirmesi sizce ne kadar doğrudur?
Bunu ancak ve ancak o doktor ve o hemşirenin uzmanlık alanında ve onlardan daha ileri eğitim almışlar yapabilir.
Sıradan birileri, (ben,sen o,) eleştirmen asla olamayız.
Hatta,size birşey söyleyin mi, çoğu konularda tek adam uzman bile kendisinin bir başına yetersiz olduğunu düşünerek; "eleştiri heyeti" kurulmasını talep ediyor.
Doğru karar almış olmak için.
TENKİT :
Eleştiri eleştirmen tarafından yapılırken, tenkit konusu da beraber işlenir.
Tenkit ve eleştiri eserin dışına çıkıp da sanatkarı şahsına yapıldığı zaman bu eleştiri ve tenkitten çıkar ve kişiyi yargılamaya girer ki, bu hatayı günümüze kadar hiçbir "uzman eleştirmen" yapmamıştır.
Buraya kadar konu hakkındaki araştırma ve görüşlerimin doğru veya yanlışlığını çeşitli kaynaklardan arayıp bulabilirsiniz.
Hatta fikirlerime ya katılmayabilirsiniz, ya da, eklemek istedikleriniz olabilir.
....
Durum ve hal böyleyken;
Bir kişi uzmanı olmadığı bir esere ve konuya asla kendine "eleştirmen sıfatı" takıp o koltuğuna oturtmamalıdır.
Konu uzmanına bırakılmalıdır.
.....
Günlük hayatımızda iki kişilik veya ikiden çok kişinin katılımı ile eleştiri-tenkit yaptığımız ( ben de dahil ) oluyor mu peki?
Elbette oluyor.
Hepimizin sık sık kullandığı meşhur bir cümle vardır.
""Canım ya, sen de hiç eleştiriye gelemiyorsun, hemen bozuluyorsun"
"Eleştiriyi kabullen, hazmet lütfen, kendini geliştir "
Ne kadar büyük bir hata, ne kadar kırıcı, ne kadar üzücü, ve ne kadar mesnetsiz bir cümle bunlar.
Tabiki bozulur insan, sen eleştiri yapmıyorsun ki, uzmanı değilsin ki, düpedüz kişiliğimi ölçüp biçip, kendi terazide tartıp, bana hakaret ediyorsun. Uzmanı isen amenna...
Bir kişinin şahsını, karekterini, kişiliğini, ahlakını, ehil veya cahilliğini, kısacası ""insani değer ibresini" biz sıradan insanların eleştiri-tenkit edebilme ile;
"eleştirmen uzman"sıfatımız var mı?
Yok.
Bir kişinin insani değerlerinin eleştirmeni ancak en iyi sosyologlar, psikoloğlar, felsefi uzmanlardan söz sahibi birileri olmalıdır ki; o kişi doğru eleştirilmiş, doğru tenkit edilmiş olsun.
Sen bana deli dersen elbette kızarım, elbette sert tepki veririm, lakin bir psikiyatri doktoru dese; bunu senin gibi demez, delisin sen demez, ben de bozulmam.
Ne der peki deli demez de;
Psikolojini bozmuşlar, bu geçici bir şey der...
Yersiz ve yetkisiz eleştiri; eleştirilen kişiye hakaretten başka birşey olmadığı gibi, eleştiren kişiyi de gözden düşürür.
Yani; konunun uzmanı olmadan eleştiri yapan kişi ilk önce kendine sonra eleştirdiğine zarar vermiştir.
Sanırım;
"Çamur atan elin kirlenmesi" tabiri buraya cuk diye oturuyor.
Demem o ki;
Uzmanlık dalınız dışında ise dostlarınızı da, düşmanlarınızı da asla eleştirmeye kalkmayınız.
Uzmanı olmadığınız bir konuda; bugün doğru zannederek aldığınız kararın yarın yanlış olduğunu anlar yanıldığınıza karar verebilirsiniz.
İlle de " ben eleştiri yaparım" diyorsanız, küçük bir konuyu hatırlatmak isterim.
Bilirsiniz mutlaka "çizmeden yukarı çıkmak" diye bir söz vardır.
Bir ressamın tablosundaki "çizmeli insan resmini" bir -çizme imalatçısı- eleştiriyormuş.
Ressam büyük bir dikkatle ,ciddiye alarak dinlemiş.
Eleştiri haddini aşıp da; çizmeci tablonun başka yerlerini de eleştirmeye başlayınca ressam;
"Yooo dostum,sen çizmeden yukarı çıkma" demiş...
....
İşte kişi eleştirinin dozunu bilmez de; karşısındakini beyinsiz yerine koyarsa; YOBAZ madalyasını boynuna benim gibi kendisi asar.
Dostlarımızı kırmamak adına da olsa eleştirinin dozunu ayarlamak gerek sanırım.
Özeleştiri;
İşte bu konunun uzmanı herkestir.
Her kişi kendisi hakkında Özeleştiri yapabilir, yapmalıdır,
Başımızı yastığımıza koyduğumuzda günün içinde yaşadığımız iyi ve kötü olayların vicdani muhasebesini yapalım.
Bir başkasının eleştirisine çok bozulur da; öz eleştiri yaptığımızda doğruyu buluruz, kendimize bozulmayız.
Şimdi kısa ve tarihi bir olay ile konuyu bağlamak istiyorum.
Mimar Sinan ustalık eseri Selimiye Camisini bitirmiştir.
Yüksek matematik ve geometri kullanan usta eserde hata olmadığını biliyor ve çok emin.
Lakin; birkaç çocuk caminin minarelerine bakarak aralarında eleştiri yapmaktadırlar
Çocukların içinden birisi minarenin bir tanesinin eğri olduğunu iddia eder şiddetle.
Mimar Sinan bunu duyar ve çocukları hemen bir araya toplar, derhal eğri denen minareye ip bağlar, ve çocuklar "minare düzeldi " deyince kadar ipe asılır...
Aslında minare bu iple düzelmemişti.
Lakin;
Sinan bu olayı yapmasaydı doğru minarenin adı hep eğri kalacaktı, çünkü eleştirenler konu uzmanı değildi.
Mimar Sinan eleştirinin kendine değil de minareye yapıldığı için hiç bozulmadı.
Ve; eleştiriyi hazmetti.
Bu konu nereden mi çıktı?
Bir can dostumu eleştirdim.
O anda haklıydım bana göre.
Yatmadan önce özeleştiri yaptım.
Eleştirdiğim kişi hakkında yanıldım.
Konunun uzmanı değildim.
Haddimi aştım.
Ertesi gün gittim yanına.
Birkaç defa özür diledim.
Özür kabul mü, Red mi gördü içini bilemem ama;
Belki de aynı hatayı defalarca yapmışım ki net olarak af edilmediğim kanaatindeyim.
Umarım bu suç tek taraflı değildir, çünkü bu suçu ben tek taraflı ve kendi kendime işlemedim. Muhatapsız suç işlemez çünkü, kimbilir belki de onun da bir özür dileme payı vardır.
Saygılarımla
Erdem Gümüş Kul Figani
YORUMLAR
En kolayımıza giden her konuda karşımızdakinin bir hatasını görsek de görmesek de yerden yere vurmaktır. Kendimiz eleştirirken ise bu kadar kolaycılığa kaçmayız. Biz mükemmeliz, kusursuz zannederiz kendimizi, bu da zaten böbürlenmenin başka bir çeşididir... Oysa ki muhasebe her zaman yapılmalı, vicdan muhasebesi vicdan...