- 432 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
dejavu
bir gün düşüyordum................
rüyamın en orta uzaklığından genelde saat sıfır iki ile dört arası olurdu , yüksek bir yerden olurdu genelde ama ev damlarına benzeyen küçük kırmızı kiremitler vardı , en son hatırladığım öyle bir sahne idi , birden orada olduğumu görüyordum ufaktan silik bir pusu hatta sisli gibi hava , nedendir bilemedim bir kaç kez aynı anları yaşamak beni tuhaf hallere soktu , bir şeyler olacakmış gibi o anlar konuştu hep aklımda , sanki bir uyarı idi , şaşkınlığım beni korkulara sarmak istedi ama hep " iyi "düşündüm iyi olacak .
bir kaç gün zamana ayak uydurdum hayat ve yaşam güzeldi durgunluk girmişti hatta kalın düşünceler bir bir kader eleğinden süzülmüş gibi davrandım sonra canım sıkılmıştı pencereden vadinin renklerine doğru bakıyordum ve hava kapı idi dedim yağmur yağsın azcık ıslanıp yürürdüm toprak kokusunu ve yağmurun o içli berraklığı ile yüzümü saçlarımı okşaması hoşuma hep gider , bazende ruhumu gıdıklar yüzüm güler seviyorum o ıslak ama güzel her taneleri , yürüdüm baya gitmişim aklımda düşünen kelimeler ağzımda bana kızan hatalarımı gördüm yerde bana bakan gölgem etrafımda yalnızlığın çirkin siyah resmi ve güneş açmıştı yüzüme. ,sabah olmuştu.
eve geçtim üşüdüm saboya bir kaç tane odun attım kömürüm yoktu , bir çay koydum suyu lezzetti idi , o kaynayana kadar , canım klasik müzik dinlemek istedi uykum parçalanmıştı ve kaçamazdı sol ayağı üzgündü , cay oldu başka bir şey yoktu uğraşacak bir bardak koydum yanına soğuktu benim ki öbür bardak sıcaktı öyle bıraktım çayı içemedim , müzik ruhumu okşadı pencereden bu sefer insanları izledim o büyük karşıdaki virajdan
o kadar ufak küçük karınca gibi resimler yürüyordu ayakları bile belli belirsiz yolun uzunluğu dar gibi ama genişti gidişleri.
uykumu çağırdım ne kadar varsan gel dedim gözlerim pusuda sanki yüzüm hep güleç duvarlar özgün lamba titrek sabahın seheri sessiz müzik bitmişti , yatağıma uzandım bir fare dolabı kemirdi bir kedi kuşları parçaladı bir insan kendine kızdı bir mevsim gözlerini devirdi zaman desen renk renk ama çıkmaz sokaklara götürdü , irkildim uyandım bu sefer rüya aklımın alt köşelerini zımpara gibi ,azcık ,azcık ,usul ,usul küçültüyordu ,kalktım izin vermedim hemen toparlandım yüzümü ayağımı yıkadım ellerim çürüyordu , odam üzerime doğru oynadı gölgem yoktu gözükmüyordu , hemen kaçmam lazımdı aklımın tavanından çatısına doğru ilerleyen imgelere dokunarak hafiften sallanarak yürüdüm tam yukarıya çıktım ki bir ses beni ürpertti yüreğim yerde idi ve gözleri yoktu .
hemen indim hemen kapıya yöneldim ayaklarım kırılmıştı bu sefer nasıl derken yüzüm düştü dokunamadım gözlerimin hacmi orman derinliği kadar ıssız değildi , pencereye gülüşlerimi fırlattım üzüldüm çünkü onlar benim en derin ve en sağlam duygularımdı cam kırıldı onlarda yere düştü yüzümün burukluğunu görmek istedim ama hiç bir şey olduğu için donuk kaldı o an ve çıkamadım odadan , birden yere düştüm bir kaç an geçmiş sabah olmuş gece aysız kalmış güneş yorgunmuş yıllar kurumuş yaprak gibi , insan üzülmüş çiçekler kırılmış dağlar yıkılmış ovalar kurumuş , denizler dalgasız kalmış ben hala uyuyordum .
kalkmak istedim ...
omuzlarım yoktu , onlar ki ellerimin en sadık uzunluğu idi , bir şeyim yoktu fark etmen zaman almadı ama hep yürümek istedim kalabalığa doğru bu sefer küçük duygularım ile bir kuş kondu yüreğimin olmayan kafesine dur dedim kal öğle konuş bıcır bıcır bir kaç tane çiçek getir istersen ben papatya aşığıyım yada beyaz güller laleler olsun dedim ,ama şimdi bulamazsın erik ağaçlarının beyaz yapraklarını bul bana onlar içimin gök kuşağıdır . ve beni hep gülümsetir , bir rüzgar kanatlarını havalandırdı gökyüzü gülmüş uçmak istedi kanatları önemli idi süzülmek için en yukarıya en tatlı yerlere gitmek istedi ama ben kuş deli bilmiyordum sadece aklıma o anlar geldi ve gitti arkasından özgürlüğüne bir renk daha ekle dedim bağırmadım çünkü ruhum onu anlamıştı ,oda algılarını geliştirmişti hatta benden daha zeki idi , benimde uçmam lazımdı yerde kalmak düş günlük oluyordu.
bilmiyorum o gün bitsin istemedim , bir şeylerin ben eksildiğini umursamadım, ama hala yaşamak için bir kaç neden daha aramama gerek kalmadığını görmek istemedim , sallanan masaya doğru yavaş yavaş süründüm bir bardak dolusu
büklüm büklüm içtim iksir gibi idi su ama yerlere düştü içimde bir şeyler yoktu midemde terki isyan etmiş haberim yoktu ellerim olmadan nasıl yapmıştım bilemedim hatta hiç bir şeyim yok iken , sonra yeniden uykuma dalmak istedim soba üşümüştü cay ve bardaklar yoktu cam kırıkları odamın boyasında duruyordu , her şey karışık bir ben yoktu ,sonra çatıyı buldum hiçliği çıkan bana baktı gitti ,pesinden bende çıktım onun yanına ,kanatlarım yoktu yere düştüm bahçenin hemen altındaki dut ağacının yanına , bir şey kırıldı ayaklarım sandım siyah bir boru vardı o parçalanmış ben baya bir sürüklenmiştim bahçenin eğimi yüzünden yüzüm azcık kırmızı döktü ellerim çizik resimleri ile .
gördüğüm rüya ve düş durgunlukları gerçekleşmiş ve şaşkın bir biçimde yalnızlığıma sordum ? ne oldu bana oda yüzüme güldü aptala malum olurmuş dedi kaçtı hemen yanımdan kedim vardı ona soramadım oda gitmişti erkenden bir kuş gibi süzülmüştü yanımdan sonra havaya sordum oda "dejavu" dedi , aynı zamanı başka bir gün görmek ve yaşayarak tanımak gibi...
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.