- 451 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
BAŞKAN OLMAK YADA OLMAMAK
Yazarlarımızdan biri, bir Amerikalıya, “ biz Türklerin devleti kaç bin yıllık tarihe sahip, sizinki hepi topu 200 yıllık bir devlet” diye övünmeye kalkınca, Amerikalı şu düşündürücü soruyu sormuş; “Bizim anayasamız 200 küsur yaşında. Sizinki kaç yaşında?” Halen yürürlükteki yazılı anayasaların en eskisi, en kısası olan ABD Anayasası, 3 ay 23 gün süren toplantı sonrası 7 madde olarak ortaya çıkmış. İlk üç maddesi kuvvetler ayrılığı doktrinini kesin ve net hatlarla teminat altına alıyor.
Philadelphia Anayasa Kongresinde yürütmenin başının bir kişiden, üç kişiden hatta 13 koloniden seçilen birer üyeden müteşekkil bir konseyin devleti yönetmesi bile tartışıldı. Fakat bunun işlevsiz olacağı düşünülerek sonunda yürütmenin başında tek bir kişi olması fikrini benimsediler. Bu fikrin benimsenmesinde Virginia delegesi George Washington’un büyük etkisi olmuştu. Çünkü böyle bir durumda herkesin aklındaki tek isim o idi.. Herkesin Washington’un o makama tiranlıktan uzak bir şekil vereceğine inancı tamdı.
Kuzey Carolina delegesi H.Williamson da yürütmenin başının tek kişide toplanmasının seçilmiş kral gibi olacağını, bir kere seçildikten sonra kendisini ömür boyu devletin başında tutmanın yolunu araştırmaktan ve bunu sağladıktan sonra da halefinin oğlu olmasını garantiye almaya çalışmaktan geri durmayacağını dile getirmiştir. Başkanın en az 35 yaşında olması gerek şartını anayasa yapıcılarının getirmelerinin nedeni de hanedanlık oluşmasını engellemekti. O günün ortalama yaşam süresinde, çok az kişi oğlunun 35 yaşına geldiğini görecek kadar yaşıyordu. Yani devletin başına seçilecek kişi, bu anayasal engel nedeniyle yerine oğlunu getiremeyecekti. Yürütmenin başında yer alacak tek kişinin nasıl seçileceği de uzun, uzun tartışıldı. Sonuçta iki dereceli seçim yöntemi benimsendi. Yani halk, tek görevi ABD başkanını seçmek olan meclisin (Electoral Collage üyelerini seçecek ve bu mecliste toplanıp ABD başkanını seçtikten sonra dağılacaktı. ABD başkanın yetkilerinin sınırı, George Washington’dan Obama’ya kadar tartışılan bir konu olageldi. Bununla beraber kuvvetler ayrılığı (denge ve kontrol) prensibi hala uygulanmakta.
Başkan, Senato ve Temsilciler Meclisi üyelerini halk seçiyor. Sisteme rota çizen Yüksek Mahkeme üyeleri ise Başkanın aday göstermesi ve Senatonun onay vermesiyle belirleniyor. Kendi istekleriyle emekli olmazlarsa ‘ömür boyu’ için seçildiklerinden Kongre’nin de Başkan’ın da etkisinden bağımsız karar alıyorlar. Yani ABD Başkanı’nın karşısında her şeyden önce Kongre ve Yüksek Mahkeme gibi iki önemli kontrol mekanizması var. İfade özgürlüğünün anayasal teminatıyla, medyasının ve üniversitelerinin görece özgürlüğü de ayrı bir denetim mekanizması getiriyor… Truman’ın Başkanken “ Bütün yaptığım, etrafımdaki insanlara, ben söylemesem bile kanunen yapmak zorunda oldukları şeyleri söylemekten ibaret “ diye yakınması bundandı. Kısaca ABD Başkanı’nın istediğini yapabilecek gücü yok. Bu gün bile Obama büyükelçiliklerden bakanlıklara, federal kurumların yöneticilerinden federal yargıçlara kadar aday gösterdiği her isim ancak yüz sandalyeli Senatodan onay alırsa atanmış sayılıyor. 2013 yılında Kongre bütçeyi onaylamakta direttiğinde Obama “ ABD Başkanının Kongreye nbso online casino reviews doğru olanı yaptırma gücü yok. Amerikan halkının var” diyerek çaresizliğini itiraf edecekti.
John F. Kennedy soranlara işini “ maaşı güzel, üstelik işe yürüyerek gidebiliyorum “ şakasıyla tarif ediyormuş. Baba Bush da başkanlıktan ayrıldığında gazetecilere, sahte sevgiyle çevrili başkanlığı şöyle anlatmıştı: “ Golf oynarken yenilmeye başlayınca anladım başkanlığın bittiğini” demişti. Harry Truman başkanlığı “ Yaptığım işi yapanların hiç biri eğer mizah duyguları gelişkin olmasaydı bu işi yapamazdı” diye anlatmıştır. ABD halkı çeşitli kesimlerden kimseleri başkanlığa seçmiştir. Başkanlık seçimlerinin müzmin kaybedeni Adlai Stevenson’un dediği gibi “ ABD de her çocuk başkan olabilir. Ve onların hayat boyunca karşılaşabilecekleri risklerden biridir bu”
ABD’de ilk azledilen başkan unvanına sahip Andrew Johnson gibi Beyaz Saray’da karısından okuma yazma ve aritmetik öğrenmiş bir terzi başkan olabiliyor, en kötü başkanlık klasmanında Johnson’u zorlayan hem Harvard Üniversitesi hem de Yale üniversitesi mezunu altı dil konuşan Thomas Jefferson’ da… Demek ki; diploma iyi başkan olabilmek için yeterli değil. Bu iş, hakça davranabilme işi, aşk ve birikim işi…
Ör: ABD Başkanlık tarihçilerine göre iyi başkanlardan biri olan Abraham Lincolin üniversite mezunu değildi ama milletine hizmete gönül vermişti. Yazımı ABD başkanlarından Harry Truman’ın başkan tanımıyla bitiriyorum:
Başkan; bütün yaptığı, insanlara zaten yapmaları gereken işi öperek, överek ya da söverek yaptırmak olan bir halkla ilişkiler görevlisidir…
ESEN KALINIZ …
Abdullah HAKTANKAÇMAZ
[email protected]
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.