Bayramınız Mübarek olsun..
Her inanç sahibi kendi gibi düşünmeyen veya inanmayan insanlara ve toplumlara karşı kendi inancını anlatmakla görevli gibi bir şey. Yani sevap kazanılır. Bir kişiyi kendi inancına inandırabilirsen dinen en bahtiyar insanlar arasında sayılırsın. Muazzam bir ruhani tatmine ulaşırsın, nirvana gibi..
Sorgulamaya başlar ve bu sorgulama sonunda inancında kalmaya devam edersen, gri bölgeye düştüğün için tövbe eder kurtulursun ve daha çok ibadete sarılmak gerekir. Her sorgulamada bir şüphe tohumu bir kök daha atmıştır yüreğine. O yüzden bir zaman sonra sorgulamayı bırakır, sadece itaat edip huzur bulmaya çalışırsın. Ve hayat devam eder..
İnancını bırakır kendini ruhani ve düşünsel olarak başka şekilde hazırlarsan veya başka bir inanca geçersen de yeni halinde veya inancında derinleşmeye çalışırsın. Yeni inancında derinleştikçe de eski inancının eksikleri, barbarlıkları, mantıksızlıkları, vicdansızlıkları büyür de büyür yüreğinde. Kendini aptal yerine konmuş gibi hissedersin. Ailen, akrabai büyüklerin, köyün veya doğduğun yaşadığın bölgeden manen kaçmaya başlarsın. Kaçamadığın yerde veya koşullarda ise ya sükuta gömülür, etli etine, sütlü sütüne der yaşar gidersin ya da eski inancının yanlışlarını anlatmaya başlarsın, kendinden hayıflanarak, ben nasıl o inancı sahiplendim, nasıl inancımı büyütmeye başladım, aptalın önde gideniymişim ben der gibi gerçek bir çile dönemine girersin.
Çünkü eleştirdiklerin, düşünsel ve inançsal olarak yargıladıkların, en yakınında olan insanlardır. hayatının o kırılma noktasına kadar tasada, hüzünde, sevinçte, mutlulukta hayatını paylaştıklarındır. Ve yine de insani olarak paylaşacaklarındır.
Hayatın anlamı zaten inanç değil midir? İnanç değiştiğinde anlam da değişmiştir. Artık aynı anlamı ifade eden benzer kelimeler bile senin içsel döngülerini ve içe ait her şeyi tanımlamaya yetmez.
Bizim ülkemizde ekseri islamdan çıkma ve islamı reddetme bağlamında ele alınır bu konu.
Artık, aile bağların, arkadaş-dostluk bağların, yaşama ve paylaşmaya dair her şey ile bağın kopmuştur yüreğinde.
lakin koparamazsın ki..
Bir annenin evladına sevgisi neyse, evladın da anne ve babasına karşı sevgisi odur sonuçta ve öyle olmalıdır. Genel manada önceki kuşak bir adım önde olduğu için de onların sevgisi, senin onlara duyduğun sevginin ilerisindedir mecburen. Yani, hiç bir evlat, baba veya annesini onların kendisini sevdiği kadar sevemez. İstese de sevemez. çünkü onlar sayı doğrusunda kendinizin vardığı veya bulunduğu noktanın, hangi yönde olursa olsun hep ilerisindedirler.
Hal böyle olunca yine de onların dinen, inançsal olarak kabul ettikleri bazı günleri, dönemleri kutlamanız en insani duygudur, en ideal evlatlık vazifesidir. Bir önceki veya iki önceki kuşağa ait olan büyüklerimizi de bu nedenle her zaman hoşnut etmemiz gerekir. Bu konuda onları üzmemek için bir evlat, nelere katlanması gerekirse katlanmak mecburiyetindedir. Yani hayırlı veya iyi bir insan ise o evlat. Çünkü ne yaparsan yap, onların senin için çektikleri çileyi sen çekemezsin. Yukarıdaki sayı doğrusu örneği gibi.. onlar senin mutluluğun için çektikleri çilelerle senin çektiğin çilenin her zaman önündedirler.
Bir millet de aynı böyle değil midir? Ata ana ve evlat babında. Milletin bir önceki kuşağı ile bir sonraki kuşağı inançsal olarak ayrılmaya başladıysa, sonraki kuşağında her zaman için daha fazla hoşgörülü ve saygılı olması gerekir.
En güzel ve muazzam saygı ve hoşgörünün nihayetinde kurban bayramınız kutlu, inancınızdaki ibadetleriniz makbul olsun.
Yine de değinmeden geçemem;
Eskiden, Kurban ibadetini farklı inançtaki insanlara veya arkadaşlarıma karşı nasıl savunurdum diye düşünmeden edemiyorum. Şimdi ise bu konuda savunulacak bir nokta bile göremiyorum artık.
saygılarımla
esen kalınız.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.