TANGO, YAKAMOZ VE SEN
Nedir bu geceyle alıp veremediğim? Izdırbımın ateşini körüklüyor geceleyin esen rüzgarlar ve gözümün labildiğine bir şehir sude mi asude duruyor karşımda, bense ızdırabımın verdiği acıyı dindirebilmek için seni düşünüyorum. Zaten seninle var olan her hayal beni hayata bağlıyor. Sensizliğim ise ruhumun karanlığında gizlediği ve hiç durmaksızın kanayan yaram...
Bir sigara yakıyorum. Çığlıklarını göğün yedinci katına emanet etmiş ve bir mor elbisenin içinde acısını benim gibi gizleyen bir şehri seninle birlikte izlemek ne güzel olurdu kim bilir. Hayalin bir yerden sonra yetmez oldu. Varsın ma neredesin? Bu koca şehir seni yüreğinde nerelere gizledi, bilemiyorum. Ah, keşke bilseydim. O zaman da dağlar mı gerilirdi önüme, çıkmaz sokaklara mı kavuşurdu sana diyerek yürüdüğüm yollar? Efkarım taarruza geçti yine, işgal edecek kalbimi şimdi, savaşacak gücümde kalmadı, en iyisi gel biz hayal dünyamızda yaşayalım, özlem duyduğumuz tüm güzellikleri...
Denizde olsun hayalimizde, özledim firari ruhumu alıp götüren denizi ve mevsimlerden sonbahar olsun, aylardan eylül, vakit vuslatımızı vursun, yıldızların parlaklığını kıskandığı gözel gözlerine dalıp gideyim sevgili, seni yaşadığım an olsun gece... Bekliyorum, heyecan içindeyim ve bu hayal sana özel olsun istiyorum, diğer senli hayallerim gibi. Terasta bir masa, herşeyi hazırlamışım, iki yanında iki mum, kırmızı şarap, muntazam bir hazırlık sonunda, heyecanına kaptırmışım kendimi bekleyişimin. Bir an bakıyorum kendime, içimdeki; dağınık, pis sakallı yazarın paspallığını görüyorum. Gelmen yakındır, acele etmeliyim, en sevdiğim siyah takımımı giyiyorum. Kolalı gömlekte ne yakışır bana diyorum kendimce ve işte o an.... Kapı çalıyor! Çeki düzen veriyorum kendime, kalbimin yerinde sanki çırpınan bir kuş var, çıkıp gidecek... Derken, kapıyı açıyorum. Karşımdasın kırmızılar içinde, ne kadar yakışmış sana, vecde geliyorum güzelliğin karşısında, dizlerimin bağı çözülüyor.
Karşımda oturuyorsun; ayaklarımızın altında çarşaf gibi, uysallaşmış bir deniz, yakamozu bilirdim de hiç bu kadar güzel gelmemişti bana... Mum ışığında siluetini izlerken, ruhum ne kadar mesut. Seninle gözlerimizle konuşuyoruz, kimseinin bilmediği bir aşkın gün görmemiş kelimeleri can buluyor sanki bakışlarımızda...Bir an bu geceyi şiirleştirmeli diye aklımdan geçiriyorum ama şiir gibi olan bu nı yaşamak varken, hangi mısra kifayetsiz kalmaz ki diyerekten vazgeçiyorum. Çünkü yokluğunda okuduğum her şiir; sensizliğimi getirdi bana, vazgeçmekle en iyisini yaptım ama bir şeyler eksik, yakamozlu bir gece, sen varsın ama eksik olan ne ki?
Müzik elbette! Bu geceyi tamamlayacak olan, sensizken yalnızlığımın içine gömülmeme sebep olan nağmeler olmamalı, yanımdasın ya, hüzün dolu şeyler dinlememeliyiz bu gece... Ne nihventler olmalı, ne saba makamında hüzünler, peki ne yaşatır seni bu gecede doyasıya? Babamdan kalan bir gramafonda duruyor oysa soruların cevabı ve bulunca gramafonun ince iğnesini bedeninde o taş plak, kadife sesli Seyyan Hanım söylemeye başlıyor bizim için "Mazi"yi...
Ellerimi uzatıyorum sana, ellerin ellerimde, ince belini sarıyorum. Ah, bu Tangolar! Seni bana getirdiler. Seni yaşıyorum nağme nağme, ve sonrasında Secahattin Tanyerli söylüyor şimdi "Sevdim bir genç kadını/ Ansam onun adını...."Ben gözlerinin en gerisinde, yakamozlu bir geceyi ruhunda barındıran o güzel gözlerinde, kimsesiz bir seyyah gibi istiğrak içinde buluyorum kendimi... Ardından gelen nağme, en sevdiğim Tango sevgili.
"Papatya gibisin beyaz ve ince,
Eziliyor ruhum seni görünce,
İsmin dudaklarımı yakıyor neden?
Nedir çektiğim senin elinden."
Hiç bitmesin istiyorum bu gece ve sen hep yanımda kal, hiç gitme... Bir an dalıp gidiyorum ritimlerin sıcaklığında, sen nasıl girdin hayatıma, ilk bakışmamızın sonrasında ruhuma eş seçtiğim yer neresiydi? Kendime geldiğimde başını göğsüme dayanmış buluyorum, tek vücut gibiyiz seninle birlikte... Fehmi Ege "Sana nerden gönül verdim" derken, ikimizde kapılmışız aşkımızla bir cezbe sevgili. Tahayyül bile edemezdim hiç, seni böyle bir üçlüde yaşayabileceğimi; her sevene nasip olur mu bilmem, bana nasip olduğu gibi bu üçlü; Tango, Yakamoz ve Sen.
Saatler su gibi akıp gitmiş sevgili, ne güzel... Saatlerce sıcaklığını hissedip, her nefes alışımda hayatın tadına varacağımı düşünemezdim. Sana bir kez daha aşık oldum. Her an sensizliğimde seni yaşarken aşık olmalarım yetmezmiş gibi... Deniz Kızı Sadi Hanım sanki firkatimizin yaklaştığını anlatıyordu.
"Ne tatlı bir gecede,
Görmüş, sevmiştim onu,
Her aşk gibi bununda,
Bilmem gelir mi sonu?"
Her güzel şeyin sonu olduğu gibi, yine sona geldik. Yaşadığımız ayrılık vakti, hüzünbaz bir sondu. Gece nöbetini devrederken gündüze, fecrin kızıllığın aldı seni benden ve gittin. Hüzünleri yüreğime ekip, sensizliği bırakıp kollarımda ve tangoların nağmeleri eşliğinde hayalini alıp, gittin. Saba makamlarında gözyaşları döktüm ardından sevgili.
BAki EVKARALI
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.