- 434 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
BEDEN ALGISI VE SEVGİ...
Sözcüklerin öbek öbek ve kuram dışı olduğunu biliyorum artık biliyorum ki savurduğum her duygu bana cümle olarak somut bir varlık nezdinde geri dönecek.
Oysaki geri dönmeyen çok şey var ve de çok insan. Gidenlerin kullandığı kalaşnikof sefer tasları misal içinde zümrelerin yetiştirdiği acımasızlık ve baskılı dünya baskın gelirken iyi niyete ve samimi bir sevgiye.
Sanırım sevmeyi beceremeyen insanlara benzememekten dolayı artık kaygılı değilim aslında pek çok konuda kaygılanmaktan sıkıldım ve yavaş yavaş da yol alıyorum daha sakin bir insan olmak adına ve bu, bir şekilde yazdıklarıma da yansıyor.
Yine de asla tahliye edemediğim bir boyutsuzluk saklı içimde ve değil büyümek gitgide küçülen hedeflerim diğer yandan ise saklı tuttuğum umut ve hidayete ermek adına kendimi aralıksız sorguladığım bu anlamda başkaları tarafından sorgulanmak eskisi kadar acıtmıyor canımı.
Sevmekten gına gelmişken insanlara sever gibi yaptıklarına da vakıfım o yüzden samimi bir inanç ve sevgiyi barındıran insanları artık mimiklerinden tanıyorum ve de beden dillerinden sanırım düşünmek ve duyumsamak arasında gidip gelirken kalp gözüme duyduğum itimat beni bana yakın kılan.
Normalde günler birbirine benziyor ve insanlar da…
Asla ve asla öyle değil işte.
Her şey ve herkes illa ki bir fark arz ediyor ben bile.
Alarmı kurmaktan haz etmediğim ve beynime verdiğim emirle istediğim her saat mademki gözümü açabiliyorum… Ne yani, içimdeki biyolojik saat mi beni dizginleyen ya da coşturan yoksa maneviyatın bir sunumu mu diğer insanlara benzemek gibi bir derdim yokken daha da iyi bir insan olmak adına yüreğimi aralıksız yokladığım ve de Rabbimin çağrısıyla hazır ol’da durduğum her yeni gün.
Maskelenmemiş insanları seviyorum ve yalan söylemeyenleri ve nihayetinde yanılma ihtimalim olsa da insanları sevmekten yana taviz vermiyorum tek farkla: onların uzağındayım ve kendimi onlara yakın hissediyorum bir de yakınımda olanlar var aslında onları kendime çok uzak hissettiğim.
Çağın tartışılmaz hastalığı elbette ön yargı bir de insanların bedenlerine olan düşkünlükleri hele ki estetik açıdan değerlendirdik mi ve dün gece seyrettiğim bir haber programını da irdelemeden geçmeyeceğim.
Üç konuk vardı programda ve üçü de ünlü.
İki tıp mensubu ve bir oyuncu anneliği henüz tatmış.
Konunun ne olduğunu anlamak için başını seyretmemiş olsam da programın dikkatimi çeken şuydu ki; program finale gidene kadar sadece bir kez bahsetti manevi aydınlanmaktan ve içsel yolculuğumuzdan da asla dem vurmadı. Ve tek tartışılan konu içinde bulunduğumuz çağın insanların güzellik arayışı ve bedenlerine yaptıkları yatırım idi üstelik konu ta çocuklara kadar da uzanıyordu.
Estetik cerrahı beni fazlasıyla şaşkınlığa düşürdü. Ergenlik çağındaki çocukların aileleri ile gelip de operasyon talebinde bulundukları ve bunu da çok normal bir eğilim olarak lanse edilmesi.
Doktorun söylediği şu cümle idi beni fazlasıyla düşündüren:
‘’Mademki vücutlarını sevmiyorlar bizler de yardımcı olmalıyız çocuklara üstelik erken yaşta yaptığımız müdahaleler vasıtasıyla.’’
Kimse eğitimden ve içsel yolculuktan bahsetmedi program boyunca ne de okumanın öneminden ve maneviyatın biçimlendirilmesi ya da inanç gibi önemli konuların lafı bile geçmedi.
Özellikle çocukların ve ergenlerin ve nerede ise tüm toplumun sıfır beden olmak adına giriştikleri mücadele ve beden algısının da her şeyin üstünde olduğu…
Kimse sağlıktan da söz etmedi sadece sağlıklı beslenme ve spor yapmanın önemli olduğunu tek cümle ile beyan edip aralıksız kendi reklamlarını yaptılar.
Beden algısı ve de insanın kendisiyle barışık olması… çok olağan ve çok da önemli lakin ruhsal çöküntü ve inanç eksikliği neden kendine yer bulmamıştı bu programda ve de buna benzer programlarda ve elbette basında ve de sosyal medyada?
İnsanlığımızı şekillendirmek ve ulvi farkındalığın söz konusu olması gerekirken üstüne üstük bayan uzman psikolog uç örnekler verdi danışanlarından üstü kapalı bahsedip ve öyle bir hava yaratılmıştı ki ekranda; arayışın değil de görselliğin her şeyin başı olduğu ve sadece insanların fizikleri ve güzel ya da çirkin oluşlarıyla değerlendirildikleri ve de güzel insanların hayatta daha mutlu ve şanslı oldukları…
Elbette fit bir vücut ve de beslenmenin makul seviyede olup sağlımızı korumamız gerekirken neden ama neden ruhsal gelişim arka plana atılmıştı ve sevgiden neden kimse dem vurmamıştı?
Aşkın… günümüzde çok başka bir boyuta taşınan ve illa ki bunun beşeri aşkla sınırlandırıldığı.
Ve de saygının üstünlüğü ne de olsa her iki doktor da saygıyı hastalarının yaptırdıkları estetik operasyonlarla eşleştiriyorlardı ve asla da sözü geçmemişti pek çok konuda ve bilim dalında başarıları olan insanların varlığından ve toplum üzerindeki etkisinden asla söz edilmemişti.
Dolu dolu iki saat vaat eden haber kanalı göstermişti işte gerçek yüzünü.
Dünyevi açılımlar.
Beden algısı.
Ünlülere benzemek adına yaptırılan sayısız estetik müdahale ve yine kafa karıştıran binlerce detay.
Çok ölçekli bir bakışı sergilemeden ve yurdumuzun ve dünyanın dört bir köşesinde önem arz eden diğer sorunlar göz ardı edilip de konuyu sadece maddi imkânları olan insanların algılarındaki çarpıklığı göz önüne serip üstüne üstük hem fikirdiler yine hasta addedilen beden ölçülerinden haz etmeyen düşünce mağduru kim ise.
Sevginin, inancın, psikolojik ve bedensel rahatsızlıkların bir koşut olmadığı mıydı yoksa onların gözünde önem arz eden?
Dünyada önemli binlerce sorun ve açlıkla savaşan milyonlarca insan… değil beden algısını düşünmek hayatları açlık yüzünden sonlanan nice çocuk ve yetişkin ve geldiğimiz nokta işte.
Sözcüklerin tükeneceğine ç/ağladı ve evet, bilin ki bir yandan ağlıyor sözcüklerim çünkü tek başıma yapıp yapacağım bunlarla sınırlı: bazı şeylere seyirci kalmak ve sadece sıra dışılığın resmini çizerken sıradanlığın gelip de dayandığı nokta.
Algılar.
Algıda seçicilik.
Alıntı mahiyetinde gözüken her cümle ve her duygu lakin çalıntı duygular asla önem arz etmiyor benim için ve illa ki birbirine benzemeyi şart koşmuş insanlık bir kaos eşliğinde yaşadığını iddia ediyor belki de onlar haklı ne de olsa dünyanın keyfini çıkarıyorlar asla fazla düşünmeden ve de etrafında olan biteni umursamadan.
Kuramsızlığın ilanı ve de ilamı işte her yeni gün ver her yazı konusu aslında hayat beni ihbar ederken ben hayata çelme takıyorum sözüm ona lakin düşen hep benim belki de hepimiz.
Sevgiyi görmezden gelen ne çok kaynak… gerek basın gerek sosyal medya gerekse nerede ise tüm toplum ve şerh düşülen detaylar nasıl da büyüyüp geneli resmediyor.
Bir ailenin çocuklarına sunacağı sevgi dolu ve anlayışlı bir aile profili iken günümüzde çocukların sevgisizliği ile onları adeta cezalandırıyoruz ve bağımlısı oldukları teknoloji ile avutmayı da pek güzel beceriyoruz ve ne yazık ki kendimizi kandırıp çocuklarımıza sevgisiz dünyalar sunuyoruz ve nihayetinde her biri ayrı ayrı sürükleniyor ve pek çok konudan kopuk ve düşünmeden yaşıyorlar çünkü onlara eğilen ve eğitimlerini ve gelişimlerini önemseyen aileler ne yazık ki yok denecek kadar az.
Mademki her şeyin başı eğitim bir de sevgiyle harmanladık mı üstelik değer yargıları ve manevi değerlerin de örnek teşkil etmesi gerekirken…
Demek ki işe kendimizden başlayacağız ve birbirimize olan uzaklığı ve kopukluğu giderip birbirimize gerçekten sevip önemseyeceğiz.
Sözcükler, sevgili dostlar… ah, o sözcükler.
Yeter ki sevgiyi katık yapalım sözcüklerimize ve yaşantılarımızı da sevgiyle ve inançla biçimlendirelim.
Sevgiyle kalın.
YORUMLAR
En hafif hali ile nimet azgınlığı... Kapitalizm şeytanın düzeni.
Bize kendi tasarımı bir beden sunmak isterken, maddeye ingirgedigi herşey gibi maneviyati da öyle gösterme gayreti içindedir.
Açığız herşeye açığız artık zalim ve fütursuzca arsizca söylemlerle boy boy arzı endam etmeler geçer akçe oldu artık.
Dehşete kapıldığım bir an vardı. " Ne yapayım ben altından ırmaklar akan cenneti, bana bu dünyada kendimi biçimlendirmek için para lazım para" . Acınası yozlaşma, çürüme lakin vebalin çoğu yol göstericilerin değil mi. Ve yönetenlerin....
Değerli yazarım Gülüm hanım, Siz bir dokundunuz benden de bin "ah"çıktı değil mi?
Uzaklardan sevgi yüklü selamlar saygılar. Var olun.
Gülüm Çamlısoy
Yazık ediyoruz: kendimizi geçtim yeni neslin önünü tıkıyoruz ve hayatlarını çalıyoruz sırf birileri daha çok para kazansın diye.
Çokluğumuz bir de azlığımız hatta azıt tığımız.
Akla zarar ve sıfatlar ve zanlar maneviyatın önem arz etmediği sayısız mecra ve asla da etik değil hele ki hipokrat yemini etmiş tıp insanlarına da körü körüne inanırken insanlar.
Yetişkin olmak asla yeterli olduğumuz anlamına gelmiyor.
Sağ duyumuz nerede?
İçi boş dünyalar ve televizyon kanallarında hiçliğe vesile programlar insan olduğuma utandığım.
Eğitim illa ki eğitim ve vicdanlı insanlar olmak zorunluluğumuz.
Geç olmadan çok geç olmadan...
Değer kattınız.
Çok teşekkür ediyorum.
En iyi dileklerimi ve sonsuz selam ve saygılarımı gönderiyorum uzaklara.
Günümüzün algısı...
Gündemden düşmeyen sıfatlar ve mağduru küçük çocuklar ve ergenler.
Bir haber programından çok öte günümüz dünyasının dayattığı sıfatları bir bir önümüze seren.
Psikolojileri bozulan genç nesil ve de sağlıkları zarar gören.
Yeme bozuklukları ve yanlış beden algıları ve evet, işte: ÖN YARGI.
Ön yargısız seyrettiğim bir programın iz düşümü aslında günümüz toplumlarının biteviye zarar gördüğü en çok da gençlerin oysaki biz yetişkinler onları sevmekle mes'ulüz ve ne yazık ki kendimizi sevmekten aciz sadece görmezden geliyoruz.
Görmezden gelinmek demek değil ki hayat sonlandı.
Eğitim ve bilinçli insanlar ve sevgiyi asla yüreğinden eksik etmeyen.