İsteklerimize Ancak Dünya Gerçekleri İçinde Ulaşırız
Neye müptela olduğumuz önemli, hele ki vazgeçemiyorsak! Alışkanlık dediğimiz bu belirsiz yolda, ya çağlayandan aşağı düşmek ya da Uzay Gemisinden uzayda uçmak arasında bir fark da yoktur. İkisi de bu aşırı isteğin sonucunda hızlıca başka bir aleme atar bizi… Alışkanlık ölüme hızlı bir davetiye gibidir de. Vazgeçmemek, başka seçeceğin olmadığı sonucuna götürür bizi… Hani deyim yerindeyse azanı teneşir paklar…
Mesele sormayı bilmek, sorgulamak, sorulduğunda içten cevap vermemekte…Kişi bu ısrarın boşu boşuna çölde, sımsıcak kumlara basa basa yürümekten başka bir şey olmadığını görebilmesinde… Demeli ki, her şey yaratılmış, huzurun adresi de belli, felaketin şifresi de… Öyleyse mevcut durumum ve ilmimle neler yapabilirim diyen bir gerçekçilikle önüne bakmasında. Kişi hangi ortamda yaşarsa yaşasın, hangi malzemelere sahip olursa olsun, her ortamın dengesi içinde emrine uygun her şey yaratılmış. Kimi yerde muz, kimi yerde ananas, kimi yerde kivi… insanın midesine indiğinde aynı işlevi ve zenginliği vermekte, sadece şekli farklı, üretilmesi farklı ama sonuç aynı.
Kimi yerde yeşillik ve deniz varken, kimi yerde çöl ve cehennem ateşi var. Tıpkı ruhun kalp dilinde yanması gibi, isteğin gerçeğe dönüşmesi gibi… Yani madde ve mana ile bütünlüğün olması gibi… Eğer adresler doğru yerlere yönlendirmezse, yani istek doğru yerde yaşama dönüşmezse gerçekleşen de mutluluk vermez. Ben denizde yüzmek istiyorum diyen bir istek eğer yüzmeye müsait bir yere gelebiliyorsa işte bütünlük ve denge kurulmuş ve yaşam dengesi içinde yaşanılan şeyler haz vermiştir, eğlenceye dönüşmüştür. Bu öylesine doğalken, suni oluşumlara yönlendiğimiz çıkmazlarda olabilir, mesela çalışmadan kazanmak için kumar oynamak… İstek para kazanmak iken, gerçekleşmesi düşünülen sanal bir alandır, kumardır. İstek ve erişim doğal değildir, sunidir. Sonucuda günahtır, yanlıştır ve huzursuzluktur, sanal değişimdir. Hani çok para kazanılsa, bu paraya sahip kişi onu harcamak için yanlış yönde başka sanal gerçeklerle mutluluğa ulaşmak isteyecektir. Her sanal erişim, başkasını tetikleyecek ve doyumsuz, huzursuz, başka bir insanı hayata sunacaktır.
İsteğin varması arzulanan hedefi sanal-suni olmamalıdır. İnsan bedeninin içindeki her şey kişinin kendisine göre gerçektir, başkasına göre ise sürekli değişen … Her başka istek ya da paylaşıma sebep olan insanlar bize araçtırlar, gaye olmamalıdır. Doğru ancak kişiye göre yörüngededir. Başkasına göre ise belki uzaydır baktığı… Ya da sorgusu!
Bir aynadan yansıyan görüntü gibidir her gördüğümüz, sadece bize dokunduğunda manası vardır. Ya acı duyarız, ya gıdıklanırız, ya da huzursuz eder. Bu hissi biz algılarız, karşımızda ki ise bu algıya sebeptir. Yani bizim dışımızda her hareket, gölgemiz gibidir. Bizimle hareket eder ama biz değildir. Bizi anlamaz, bizi algılayamaz, bize çözüm olmaya çalışmaz ama bize yol gösterir, adres ararken gödüğümüz tabelalar gibi… Yaşanmıştır, denenmiştir ve bir adresi vardır. O hedefe gitmek bu yüzden isteyene kolaydır. Hal böyleyken, her yaratılan insan başka sokaklar inşa etmeye çabalar, başka tabelalar uydurur… Adına ideoloji der, tarikat der, fraksiyon der, siyaset der, yeni bir din der… Kendine göre yorumlar, kendi sokağında bunu yaşar, yaşatır. Başka sokakların yollarını kapatır, insanların gözlerini bağlar. Kendi duygu ve düşünceleri ile sömürür insanları… Öyle ki mutluluk diye savaşlar uydurur, toplu katliamlar yapar, bir ırkı yok eder, dinleri yaşanmaz hale getirir, insanları acı içinde bırakarak, kendi ürettiği korku ile kendine köle yapar.
O sokaklar her yüzyılda aynıdır… İsteklere erişim sanaldır-sunidir…Gözlerini bağladığı insanları Oku ayeti ile bir mucize öğüt olan Kur’ana yabancılaştırır. İhtiyaçlarına ulaştıran gerçeğin olduğu bu kitaptır. Sanal-suni değildir, yaşama ve ölüme de çaredir ama o sokağın lideri kişilerin okumasına izin vermez. Hani ben okumuyorum, isyan ediyorum ve çok mutluyum, siz de böyle olacaksınız diyecektir. Hem okusanız ne kazanacaksınız ki, ben sizi doyurmuyor, yetmiyorum muyum ki… Oysa kıt kanaat hayatta kalır, köle gibi isteğe ulaşan gerçekler yerine gölgeleri ve sanalıyla yaşarlar.
Yeni bir sokak yapmaya gerek yoktur, eğer istediğinize kavuşmaksa muradınız. Var olan kısa ömrünüzle, köle olmayın boşu boşuna… Bütün sokakların vardığı nihayet Peygamberin zengin devrine şahit olmalıdır. O ilk sokağı kişiler keşfetmelidir. Eğer alışkanlıklarınız terk edip başka başka sokaklardan o sokağa ulaşamazsanız ömrünüzü boşa heba edersiniz. Ölümden, geçim derdinden, hastalıktan, değişik dertlerden korkmayın. Ölüm nihayettir ve yalnızca Rabbim alır o canı da. Hiç bir kul, Rabbim istemedikçe başkasının canını alamaz. Korkmayın ölümden… Ölüm gerçek aşka kavuşmaktır da. Vuslattır da…
Aranılan huzursa, mutluluksa ve devamlıysa, ona varmak demek isteğin gerçek ortamda oluşmasına izin vermektir. Yani Kur’an öğütlerini uygulamaktır. Lütfen okuyun ve uygulayın. Kişinin ağzından değil, siz okuyun, anlayın ve yaşayın yalnızca. O sokağın emiri de yalnızca peygamberimiz olsun, Allah’ın son elçisi… Başkası değil…
Saffet Kuramaz
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.