HEPİMİZ HEYKELLER KIRARAK GELDİK BUGÜNE...
"Yunan klasik çağında, tapınaklardan birinde dehşet verici bir olay meydana gelir. Bir gece Zeus’un heykeli gizli ellerce kırılır, paramparça edilir.
Halk öfkelenir, başlar uğuldamaya. Tanrıların öç almalarından korkarlar. Kentin caddelerinde tellallar, suçlunun, hakettiği cezaya çarptırılmak üzere yargıçlar önüne iletilmek için derhal ortaya çıkması .gerektiğini ünleyerek duyururlar.
Suçlu ise, doğal olarak, kendisini ele vermek niyetinde değildir. Bir hafta sonra, bir başka tanrı heykeli daha parçalanır.
Bunun üzerine halk, bir delinin ipinden· boşanmış olabileceği kaygısına kapılır. Her yana nöbetçiler, gözcüler salınır; derken, suçlu yakalanır.
Suçluya sorulur :
- Nasıl bir son bekliyor seni, .biliyor musun ?
Suçlu, neredeyse, neşeli bir tavırla:
- Evet, biliyorum, der, ölüm bekliyor beni.
- Ölmekten korkmuyor musun?
- Korkuyorum elbet.
- Öyleyse cezasının ölüm olduğunu bildiğin bir suçu niçin işledin?
Suçlu güçlükle yutkunur ve şunları söyler:
- Beni hiç kimse tanımaz; ben hiç kimseyim. Bütün yaşamım boyunca da hep hiç kimse olarak kaldım. Hiç bir zaman varlığımı kanıtlayacak, beni başkalarından ayıracak, ünlendirecek bir şey yapmadım, bundan sonra da yapamayacağımı biliyordum. Öyle bir şey yapayım ki dedim, insanlar beni tanısınlar ... ve unutmasınlar.
Bir an sustuktan sonra, ekler:
- Ancak unutulan kimseler ölür. Bence ölüm, ölümsüzlüğe ödenen küçük ·bir bedeldir."
Hepimiz birer heykelkırıcıyız aslında... Hepimiz gerçek tanrılar diye kendi yarattığı sahteliklere tapmaya devam eden milyonların heykellerini kırmakla meşgulüz... Cezasını da cefasını da çok iyi bildiğimiz...
Ve hakikat şu ki; her birimiz hiçkimse’yiz bir yandan...
Neden yazıyoruz mesela?
Neden sesleniyoruz karanlıklar içinde bir kitleye çığlık çığlığa?
Bu kadar derin uykuda olan insanlığa putlarınız kırıldı, tanrılarınızı öldürdük diye haykırmak için mi?
Var mı cesareti olan?
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.