- 533 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Bir Azim Hikâyesi
BİR AZİM HİKÂYESİ:
SÜLEYMAN ACAR, diyarbakır’da kitap satıcılığı yapmakta olup, aynı zamanda hem görme engelli,hem de kulakları işitme cihazı vasıtasıyla duyabilen bir imiş.
SÜLEYMAN ?20.05.2017 tarihine kadar kitaplarını sırtında gezdirerek satarmış.
Ama 20.05.2017 tarihinde bbc türkçe kanalında yayınlanan bir ropörtajıyla hakkında çıkan “dağkapı meydanının seyyar kitapçısı SÜLEYMAN ACAR engelli olabiliriz, ama hayatın içindeyiz” başlıklı bir haberinden sonra kitaplarını diyarbakır dağkapı meydanında bir bank’ın üzerine sererek satmaya başlamış.
Çünkü artık herkes onu dağkapı meydanının seyyar kitapçısı olarak tanımaya başlamış.
Daha sonra temmuz 2017 sonlarına doğru dağkapı meydanında yaşanan üzücü bir hadise nedeni ile oradan ayrılmak zorunda kalmış.
Bir kaç gün kitap satamamış, (EKMEK YİYEMEMİŞ).
Sonra birileri ona yenişehir ofis semtinde bulunan sanat sokağı isimli yerde satış yapabileceğini söylemiş.
SÜLEYMAN sanat sokağına gitmiş, kitaplarını bir gazete üzerine yayarak satmaya başlamış.
Şiir’e türkü’yü katmış, derdini gamını öyle atmış.
Daha sonra yenişehir belediyesi zabıta amirliğine gidip durum bildirince, zabıta amiri ibrahim bey ona kitaplarını üzerinde satabilsin diye, cam’dan oluşan alçak ve 80 santimetre uzunluğunda bir sehpa verip, sanat sokağında cami civarında bulunan yayla kafe önünü göstererek, “burada satışını rahatca yapar bize de hatırladıkça bir dua etmen yeter.
Senin duan belki de bizim cennetimize vesile olacaktır.
Sen bizi de duanda unutma o bize yeter”! Diyerek, onun için yayla kafe sahibi metin bey ile görüşmüş tezgâhını akşamları evine giderken kafeye bırakabilsin diye.
Bir kaç ay her şey yolunda giderken, bir gün zabıtalar SÜLEYMAN’a musallat olmaya başlamışlar!
“Burada kitap satamazsın da burada kitap satamazsın yasak da yasak” demişler, SÜLEYMAN’ın başındaki 1 gram eti yemişler.
SÜLEYMAN büyükşehir belediyesi daire başkanına ve zabıta amirliğine gitmiş, zabıtalar emziği ağzından düşünce ağlayıp, sonra emziği tekrar ağzına verilince susan bebeler gibi seslerini kesmişler.
Ama bir süre sonra tekrar vızıklamaya başlamışlar.
Bu defa SÜLEYMAN’a zor ve istismar kullanılmaya başlanmış.
SÜLEYMAN tekrardan yenişehir belediyesi zabıta amirliğine gitmek istemiş, ama birilerinin yardımıyla gidebiliyormuş.
Onu ilk seferde götüren kişi, zabıta amirliğinin içine kadar götürüp bırakmıştı.
Ama bu defa götüren, amirliğin merdivenlerinin önünde bırakıp gitmiş.
SÜLEYMAN merdivenin bütün basamaklarını çıktıktan sonra, yukarı’dan düşüp sağ kolunu kırmış.
Çünkü onu merdivenin önünde bırakan kişi ona merdivenin etrafının açık olduğunu, kolkuluk yahut tırabzan olmadığını söylemeyi akıl edememiş.
Onu ambulansla hastaneye kaldırmışlar, daha doğrusu ambulansa bindirip tek başına hastaneye göndermişler.
Acil servis doktoru bir şey yok dese de, SÜLEYMAN ertesi günü özel bir hastanenin ortopedi profesörü Serdar NECMİOĞLU isimli güzel gönüllü birine baktırmış kolunu ve, profesör kolu kırık teşisi koyarak yarım alçıya almış.
Doktor kolun bir ay alçıda kalması gerektiğini söylemiş.
Bir hafta evden çıkmayıp, sonra “ALLAH’tan başkası engel olamayacak bana”! Diyerek kolu alçıda olduğu halde çalışmaya ve, kitaplarını satmaya devam etmiş.
Bir ay bitince kolu alçıdan çıkmış, SÜLEYMAN kolu alçıdançıkar çıkmaz da hemen ilk aklına geleni yapmaya koyulmuş.
Diyarbakır büyükşehir belediyesi kayyumuna, “sayın başkanım!
Ben sanat sokağında kitap satıcılığı yapıyorum.
Kışın çok soğuk oluyor, bazen de kitaplarım yağmurdan zarar görüyor.
Sizden bana işimi içinde rahatca yapabileceğim bir kulübe yaptırmanızı, yahut bir konteynır vermenizi rica ediyorum” demiş.
Kayyum başkan da, “SÜLEYMAN’ım! Sen bu işten aylık ne kadar kazanıyorsun?”
Diye sormuş.
SÜLEYMAN“başkanım net bir şey söyleyebilmem mümkün değil, çünkü bazen bir günde 5 kitap satılabiliyorken, bazen de 15 günde bir tane bile satılamayabiliyor” demiş.
Bunun üzerine, kayyum başkan “illa da bir rakam söyle” diye ısrar edince, SÜLEYMAN da “başkanım ortalama 300 diyebilirim” demiş.
Süleyman’ın bu cevabının ardından, kayyum başkan çıldırtıcı teklifini edivermiş.
“E SÜLEYMAN’ım!
Sana 300 tl’yi aydan aya ben versem de!
Sen evinden hiç çıkmasan olmaz mı?”
Diye sorunca, SÜLEYMAN belediye başkanına {NESİMİ’DEN} “RIZKIMI VEREN HÜDA’DIR! KULA MİNNET EYLEMEM”! İsimli türkü’yü seslendirmiş.
Bu türküyü süleyman’ın sesinden canlı olarak dinlemek isteyenler, sahne kaydıyla dinleyip, birzat görebilirler.
YouTube’a girip, Süleyman Acar - Minnet Eylemem yazarak dinleyebilirler.
Bu türküden sonra, kayyum başkan SÜLEYMAN’a“derdini anladım, ve mesajını aldım kardeşim!” Demiş.
SÜLEYMAN bu türkülü olaydan sonra bir süre bakmış ki ses seda yok, adına ZİLAN HOCA derler, bir müzik hocası tanıdığı varmışSÜLEYMAN’ın!
kendisi Büyükşehir belediyesi’ne bağlı bir eğitim merkezi olanSümer Park’ta çocuk korosu yetiştiriyormuş.
Ve kendisi aynı zamanda Süleyman’ın güzel gönüllü ve ceylan gözlü manevi annesiymiş.
birkaç defa Süleyman için belediye’ye giderek görüşmelerde bulunmuş, o görüşmelerin
sonucunda, 06.02.2018 tarihinde büyükşehir belediye kayyum başkanı ve büyükşehir belediyesi daire başkanı tarafından SÜLEYMAN için sanat sokağındaki ofis camisinin yanına pimapen’den beyaz bir kulübe kurdurulmuş.
SÜLEYMAN ise, kulübesine önce elektirik çektirmiş, daha sonra da bir marangozla anlaşıp kitaplar için çok güzel bir raf yaptırmış.
Tek eksiği kalmıştı kulübesinin, o da kulübenin adı.
ALLAH’ın izniyle o eksik de 10.04.2018 tarihinden itibaren tamamlanmış.
sizce SÜLEYMAN kulübesinin adını ne koymuş olabilir?
Hikâyeyi başından okuyanlar tahmin etmekte zorlanmazlar ama, biz yine de söyleyelim.
AZİM KİTAP KULÜBESİ.
Kesinlikle reklam olarak düşünmeyin, ama hani biz bu azim kitap kulübesinin yerini nasıl bulabiliriz, yahut nasıl ulaşabiliriz diye merak edenler de olabilir, o yüzden bir de adres ve iletişim numarasını da paylaşalım da tam olsun bari.
Azim kitap kulübesi adres: Ofis sanat sokağı,
Ofis camisinin sanat sokağının içinde bulunan kapısının tam karşısı. .
Yenişehir/¬diyarbakır.
İletişim: 0544 593 66 46. 0533 500 36 88
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.