- 475 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
ÇAĞDAŞ DADALOĞLU DEMİRTAŞ CEYHUN
Türk toplumunun bir zaafı, evlatlarının değerini, onları yitirdikten sonra kavrayabilmesidir. Yaşamı mücadele içinde geçen insanlarımız hakkındaki muhasebeyi musalla taşında yapabiliyoruz. Kaybımızın büyüklüğünü, Demirtaş Ceyhun’u yitirdikten sonra daha iyi anladık.
Demirtaş Ceyhun, Aziz Nesin’lerden bizim kuşağa uzanan dava adamlarının en seçkinlerindendi. Namık Kemal’lerin, Tevfik Fikret’lerin, Nazım Hikmet’lerin açtığı yoldan ilerleyen bir büyük dava adamı...
Babası ona, ’’Dadaloğlu’nun hısmıyız...’’ demiş ve devam etmişti: ’’Sakın unutma’’. Demirtaş Ceyhun bunu hiç unutmadı.Onun kafasını kurcalayan bu konu, beni de düşündürüp duruyor. Dadaloğlu ile Demirtaş’ın arasında bir ilinti var mı? İlintinin temelinde bir büyük gelenek mi yatıyor; soy sop, aile terbiyesi, eş-dost çocuklar, çevre ne kadar önemli?
Dadaloğlu adı özellikle etkileyici; çünkü ’’68 Kuşağı’’ nın olsun, 1960’larda yükselen dalganın etkisiyle Sol’la tanışan aydınların olsun Dadaloğlu ile özel bir hukuku var. Türkiye ’’68’’ ini isyancı bir kuşak yapan yol göstericilerin başında Nazım’ın dizeleri ile Ruıhi Su’nun türküleri gelir. Ruhi Su, Dadaloğlu’nun Türk edebiyatının en güzel dizeleri arasında yer alan sözlerini gür sesiyle bir kuşağın kalbine, beynine işledi:
Kalktı göç eyledi Avşar illeri
Ağır ağır giden eller bizimdir
Arap atlar yakın eder ırağı
Yüce dağdan aşan yollar bizimdir
Belimizde kılıcımız Kirmani
Taşı deler mızrağımın temreni
Hakkımızda devlet etmiş fermanı
Ferman padişahın dağlar bizimdir
Dadaloğlu yarın kavga kurulur
Öter tüfek davlumbazlar vurulur
Nice koçyiğitler yere serilir
Ölen ölür kalan sağlar bizimdir
Dadaloğlu bir kuşağın esin kaynağı ise, onun hısmı Demirtaş Ceyhun’da o kuşağın uzun yürüyüşçülerindendir.
Yörük kökenli ailenin en büyük erkek çocuğunun, Adana Lisesi’ni bitirdikten sonra İstanbul’a geldiğini, yaşamının geri kalan bölümlerini büyük kentlerde geçirdiğini biliyoruz. Güzel Sanatlar Akademisi, mimarlık eğitimi, yazarlık, sendikacılık yani örgütçülük, sosyalistlik...
Demirtaş Ceyhun Dadaloğlunu Toroslardan şehre indirdi, isyancı Türkmen’i Güzel Sanatlar’da eğitti, sendikalara, sol partilere soktu. Onu büyük kentin sokaklarında gezdirdi, Orhan Pamuk’ların karşısına dikti. Dadaloğlu’nun dizelerini tadına doyum olmaz söyleşilere dönüştürdü.
Dadaloğlu’nun gözü, özgürlüğüne sahip çıkabileceği tek sığınak olan dağlardan başka bir şey görmüyordu.
Demirtaş Ceyhun, gözlerini aslında Torosların doruklarının da ötesine dikmişti. Ama, yaşam mekanı kentin göbeğiydi, yaşadığı yıllar ise Soğuk Savaş’ın içine sıkışmıştı. O, dağlara, ovalara, kentlere ve sonsuz özgürlüğe ancak bilimin ışığında ve halkın gönlünü fethederek ulaşacağının bilincindeydi.
Demirtaş Ceyhun’un yaşamı bir modern destandır. Demirtaş Ceyhun, Dadaloğlu’nun 20. yy. versiyonudur. Onun anısını genç kuşaklara taşımak ’’tarih bilinci’’ nin gereğidir. Işık içinde yatsın...
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.