- 651 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
BİR SERZENİŞ
Serzeniş, sitem ve şikayet gibi anlamlara gelir. Her insanın serzenişte de bulunduğu bir durum veya işler vardır. Benim serzenişim genel olarak bütün toplumadır.
… Peki nedendir bu serzenişim ?
Benim serzenişim istisnalar hariç toplumun büyük bir kesiminin lükse meraklı olması ve sürekli olarak tüketim toplumu olmasındandır. Üzülerek belirteyim ki, git gide bir tüketim toplumu olduk. Üretim çok az ama tüketim neredeyse sınırsız oldu. Genel olarak toplumda bir şükürsüzlük hakim. Ve hiç bir şeyi beğenmeme gibi huylarımız çıktı. Kimse ayağını yorganına göre uzatmıyor.
… Şimdi bunları birkaç örnekle izah etmeye çalışalım :
1. Köylülerimizden başlamak istiyorum. Malumunuz köylü kardeşlerimiz genelde tarım ve hayvancılıkla uğraşırlar. Yani iki yönüyle de üretici olması gereken kişilerdir. Ülkemiz tarım ve hayvancılığa son derece uyumlu ve elverişli bir ülkedir. Zengin mera alanlarına, verimli topraklara ve her çeşit meyvenin yetiştiği bir coğrafyada yaşıyoruz. Gelin görün ki, tarla var, ekili alan yok. Meyve ağaçları var aşılama yapılmıyor ve düzenli bir bahçecilik tecrübemiz yok. Dünyaya her türden tarım mahsulünü ihraç edecek bir konuma sahipken, dışarıdan gelecek patates ve soğana bile muhtaç olmuşuz. Haddinden fazla tarım aletlerini alıyoruz ama çiftçilik yapmıyoruz. Devletin yem bitkilerine, tarla ve mazot desteklerine rağmen Arpayı, buğdayı, otu, samanı hep başka yerlerden alıyoruz. Ot ve samanı bir kuruş ödemeden tarla ve çayırlarımızdan temin edebileceğimize rağmen çok pahalı fiyatlara alıyoruz. Bu da tarım ve hayvancılıkta günden güne gerilememize sebep oluyor. Dolayısıyla tarımda üreten değil tüketen bir toplum olduk.
2. Sanayide de maalesef ki iyi bir durum da değiliz. Çünkü sanayicilerimiz yürekli ve ileri görüşlü değil. Yaptıkları işlerle ilgili kendilerini geliştirmiyorlar. Başkaları bu işi en iyi şekil de nasıl yapıyor diye araştırmalar da bulunmuyor ve ona göre işlerini yürütmüyorlar. Dar bir çerçevede kalmayı tercih ediyorlar. Bu kadarı bize yeter diyorlar ve hep yerinde sayıyorlar. Bu da zamanla işlerinin tamamen kaybolmasına sebep oluyor. Kendilerine faydaları olmadığı gibi ülke ekonomisine de katkıları olmuyor. Neticede sanayimiz yeterli olmadığı için üreten değil tüketen toplum oluyoruz.
3. Meslek grupları içinde özellikle mühendislik ve tıp alanında büyük eksikliklerimiz vardır. Yazılım ve teknolojiyle ilgili mühendislerimiz ülkelerinin geleceği için gecesini gündüzüne katmalıdır. Makine mühendislerimizin özellikle savunma sanayisine katkı sunması gerekir. Bilgi ve tecrübelerini gelecek nesillere aktarmalı ve hem kendilerini hem de öğrencilerini zamanın şartlarına göre geliştirmelidirler. Bu zamanımızın ve ülkemizin mühendislerimizden en çok beklediği bir sorumluluktur. Hakeza doktorlarımızın, özellikle tıp alanında gelişmiş ve gelişmekte olan bilim insanlarımızın ilaç sanayine katkı sunması gerekir. Günümüz hastalıklarına deva sunacak ilaçları üretmeli ve dışa bağlılığımızı azaltmalı veya tamamen yok etmelidir. Bu iki meslek grubunda da şimdilik yeterli bir verim alamadığımız için dışa bağlılığımız devam ediyor. Buda yine bir tüketim toplumu olduğumuzun bir göstergesidir.
4. Aile içinde de tüketici bir toplum olduk. Neredeyse her evde bir kaç bilgisayar, Laptop, birkaç cep telefonu ve başka iletişim araç gereçleri bulunuyor. Yüksek faturalı hatlar, sınırsız internet paketleri vs… Erkek bireylerin imkan olsun veya olmasın borç- harç ve kredilerle lüks araçlar alması, giyim- kuşama gereğinden fazla harcama yapması bir tüketim toplumunun örneğidir. Kadınların ise hakeza kredi kartları aracılığıyla limitinin son damlasına kadar harcamalar yapması bir başka faciadır. Kadınların sanki her komşusunda gördüğü şeyi alması gibi bir mecburiyeti vardır. Yeni perdeler, yeni telefonlar, yeni masa- sandalyeler, yeni elbiseler, yatak odaları, yeni saç bakım ve güzellik malzemeleri vs. Sanki bir kadının başka kadında görüp de alması üzerine farzmış gibi telakki edilmesi de çok üzücü bir durumdur.
…. Netice olarak şunu demek isterim: Toplum olarak bizim yükselmeye, ileri gitmeye ihtiyacımız vardır. Daha gelişmekte olan bir ülkeyiz. Kendimize ait otomobilimiz yok, uçaklarımız yok, iyi derecede bir sanayimiz yok. Petrolümüz yok, gazımız yok. Savunma sistemimiz yok. Her şeyde dışa bağlılığımız devam ediyor. Tüm bunlara rağmen hâlâ çılgınca harcamalar yapıyorsak bu işin sonu felakettir. Toplum olarak gidişatımız iyi değildir demektir. Avrupa’dan gelen insanlara bakarak veya orada yaşayan insanlara bakarak bizim de öyle yaşamaya hakkımız vardır diyorsak yanılıyoruz. Çünkü adamlar yüz yıllardır gece gündüz çalışmış, üretmiş ve ürettiklerini satmıştır. Şimdi ise sefasını sürüyorlar. Biz yüz yıllardır sadece tüketmişiz. Ve tüketmeye devam ediyoruz. Hep rezervlerimizden harcamışız. Kendimizi batılı ülkelere kıyaslamamız bu durumda çok yanlıştır... Aza kanaat etmeyi öğrenmeli, şükretmeyi bilmeli ve artık tüketen değil, üreten bir toplum olmak zorundayız.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.