- 466 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Herkes kendi semasına bakmakla rahatlar
Gözlerimdeki rahatsızlık nüksedince hatırladım. Yıllar önce benzer sıkıntılar için gittiğim doktor da ’yakın mesafeye çok bakmanın’ böylesi bir rahatsızlığa, yani göz yorgunluğuna, sebep olabileceğini söylemişti. Hem o hem de şimdiki birbirlerine yakın tavsiyelerde bulundular: "Daha az ekrana bak. Daha az kitap oku. Gözünü yoracak işlerden sakın." Fakat, tahattur ediyorum, önceki doktor bunlara ilaveten şöyle bir tavsiyede de bulunmuştu: "Zaman zaman sahil kenarına in. Denizi seyret. Uzaklara bak. Yahut, yüksek bir yere çıkma şansın olursa, oradan ufuk çizgisini görmeye çalış. Gökyüzüne bak. Adaların siluetini izle. Uzakdaki dağları gözle. Yıldızları seyret. Bunlar hep kısa mesafeye bakmaktan yorulan gözlerini dinlendirecektir."
Benzeri bir dersin Orhan Pamuk’un Benim Adım Kırmızı romanında da geçtiğini hatırlıyorum. Okuyanlar anımsayacaklar, orada, nakkaşlar da ’gözlerinin bozulmasını geciktirebilmek için’ yüksek yerlere, galiba minarelere idi, çıkarak ufku seyrederler. Böylece sürekli yakına/detaylara bakmaktan kaynaklanan sıkıntılarını bir nebze olsun gidermeye çalışırlar. Hatta, kitapta anlatıldığına göre, bu tutum nakkaşlar arasında meşhur bir pratiktir. Bir tür göz egzersizi gibi düzenli aralıklarla uygulanmaya çalışır.
Bu kadarcık mı? Değil elbette. Nesil Yayınları’nda çalışırken İmam Gazalî rahmetullahi aleyhin Gözyüzüne Bakmanın Faydaları isimli bir eserini yayınlamıştık. Kısa zamanda büyük bir ilgi gören bu eser aslında "Üstlerindeki göğe bakmazlar mı?" ayetinin bir tefsiriydi. Ama ne tefsir! Bediüzzaman’ın Risale-i Nur’u tarif ederken kullandığı ’hakikat tefsiri’ tabirinin muahhirun ulemasındaki bir güzide örneği gibiydi. İmam Gazalî Hazretleri hacmi küçük bu eserinde ayet-i kerimedeki mananın insan fıtratındaki karşılıklarını analiz ediyordu. Kendi tefekkürlerinden derlediği bir buketi fikrimizin ellerine tutuşturuyordu. Elhamdülillah. O eserle birlikte şunu gördüm ben:
Kur’an ayetleri aslında insanın da ayetleri. Ne demek bu? Belki biraz şu demek: Kur’an birşeyi övüyorsa, yapılmasını emrediyor veya tavsiye ediyorsa, aslında o bizzat ’insana da iyi gelen’ oluyor. Daha doğrusu: İnsanın fıtratı o emri uygulamakla tamamlanıyor. Yoksa eksik kalıyor. Hani yine Bediüzzaman’ın ibadetlerin emrediliş hikmetini tam isabetle izah ettiği meşhur bir ifadesi vardır: "Evet, Cenâb-ı Hak senin ibadetine, belki hiçbir şeye muhtaç değil. Fakat sen ibadete muhtaçsın; mânen hastasın. İbadet ise, mânevî yaralarına tiryaklar hükmünde olduğunu çok risalelerde ispat etmişiz. Acaba bir hasta, o hastalık hakkında, şefkatli bir hekimin ona nâfi ilâçları içirmek hususunda ettiği ısrara mukabil, hekime dese: ’Senin ne ihtiyacın var, bana böyle ısrar ediyorsun?’ Ne kadar mânâsız olduğunu anlarsın."
İşte, aynen bu sırda olduğu gibi, gökyüzüne bakmanın da insana iyi gelen, hatta ihtiyaç giderici, yanları var. İşin manevî kısmını İmam Gazalî rahmetullahi aleyhin eserine havale edelim. Fakat, salt maddî açıdan düşünüldüğünde dahi, günümüz insanının metropol yaşamı nedeniyle düştüğü rahatsızlıklara bir deva yok mu burada? Evet. Yüksek yüksek binalar bizi yirmi metreden ötesini göremez hale getirmiş olabilir. Her vakit sahile inme şansı bulamayabiliriz. Eskisi gibi kolayca tepelere tırmanamayabiliriz. Sırayla minarelere/gökdelenlere çıkmak da mümkün görünmeyebilir. Ama gökyüzü? Gökyüzüne bakmak? Onun imkanları tükendi mi?
Gökdelenler ekranımızı ne kadar daraltırsa daraltsın gökyüzünü büsbütün elimizden almaları mümkün değil. Yıldızlar varolduğu sürece öteler nazarımızda! Bakabiliriz, aranabiliriz, görebiliriz. Ve dahi düşünebiliriz. Evet. Düşünebiliriz. Düşünmekle de ’yakınlarımızın körleştiriciliğinden’ uzaklarımıza kaçabiliriz. Yalnız gözümüzü değil gönlümüzü de rahatlatabiliriz. Gönlümüz nasıl rahatlar peki? Bizi boğan yakın gündem maddelerinden uzak/asıl gündem maddelerine geçmekle elbette. Günübirlik "O bunu dedi. Şu şunu söyledi. O öyle eyledi..." kalabalığından kaçmak da yine bir tür ’yıldızları görmek’ iledir. Öteleri aranmak iledir. Gökyüzüne bakmak iledir. Düşünmek iledir. Mana-i harfîyi kuşanmak iledir. Hem şu da bir gerçektir: Her kaçışın gökyüzü başkadır. Belki nefisler sayısınca kaçışlar da vardır.
Kimileri Cemil Meriç gibi "İnsanlar kıyıcıydılar, kitaplara kaçtım!" der. Kimileri Paulo Coelho gibi "Çalışarak, kendimi meşgul ederek, bir işe yaradığımı hissederek hayatımı aklıyorum!" diye haykırır. Kimileri Kafka gibi kendisini çalışma masasının başına sabitleyerek hayata tutunabildiğini söyler. Kimileri Virginia Woolf gibi kalemini bıraktığında bir bataklığa çekildiğini hisseder. Her şekilde yakınlarında boğulanlar kaçabilecekleri bir uzaklık ararlar. Belki bu da fıtrîdir. Gözün yakına bakılmaktan bozulması gibi gönlün de hep yakını düşünmekten/dertlenmekten bozulması vardır.
Arkadaşım, çok uzattım, şuna da değinip bitireyim: Okuyanlar bilir. Bediüzzaman, Kur’an’ı uzaya, ayetleri yıldızlara sıklıkla benzetir. Ben bu benzetişte gökyüzününki gibi bir ferahlandırıcılık hissediyorum. Hem çoklukla da yaşıyorum.
Evet. Beni gündeliğin kısa ömürlü hislenişlerinde boğulmaktan kurtaran Kur’an ayetleri hakkında yaptığım tefekkürlerdir. Onların semasına çıktığım zaman sanki dertlerimden de sıyrılıyorum. Yakına bakmaktan bozulmuş gönlüm Kur’an yıldızlarına bakmakla nefes alıyor. Ferahlıyor. "Hayat bu içinde boğulduklarımdan ibaret değil!" diyor. Elhamdülillah. Demek, her nerede bir yıldızımız var, ona bakmakta bir ferahlığımız var. Bakmalar bizi rahatlatır. Herkes kendi semasına bakmakla rahatlar.
Sahi, arkadaşım, sahabe efendilerimizin hatıralarını dinlediğimizde gönlümüze gelen ferahlık da Aleyhissalatuvesselamın onları yıldızlara benzetmesiyle alakalı değil midir? Bana alakalıymış gibi geliyor. Çünkü onları okuduğumuz, dinlediğimiz veya konuştuğumuz zaman da ahirzamandan uzaklaşıyoruz. Asr-ı Saadet’in yıldızlarla dolu atmosferine çıkıyoruz. İnsanlığın da seması orası. Oradan daha yukarıya çıkamayacağımızı seziyoruz. Hem yine Süfyan b. Uyeyne rahmetullahi aleyh diyor ki: "Salihlerin anıldığı yere rahmet iner." Ben şimdi anladığımı dile getireyim. Sen de üzerine bir parça tefekkür et: Rahmetin ötelere bakmakla sanki bir ilgisi var.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.