- 890 Okunma
- 2 Yorum
- 2 Beğeni
Ejder Krizi 6
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Düğün hazırlıkları tüm telaşı ile devam ederken bu işin olmasına mutlu olanlar kadar mutsuz olanlarda vardı.
Garcia düğün için olan hazırlıkları tamamlarken Abel de herhangi bir saldırı veya suikast girişimine karşı saray ve şehirde güvenlik önlemleri arttırmakla meşguldü.
Zira düğüne bölgenin tüm yüksek soyluları . Freya, Demether ve Aeon kiliselerinin baş rahipleri katılacaktı. Kralın taç giymesinden daha önemli bir olay var olmak üzereydi.
Elbette daha öncede kimi soyluları halktan insanlar ile evlenmişti fakat Krallık tarihinde ilk kez bir prenses unvanları elinden alınmadan halktan biri ile evlenecekti.
Prensesin çoktan hamile olduğu ve bu yüzden bu evliliğin bu kadar aceleye getirildiği ile ilgili dedikodular konuşulur olmuştu.
Bu dedikodular ne Abel’in nede Garsia’nın umurunda olmasa da her insan gibi sinirleniyorlardı.
Elbette Abel yaptığı araştırmalar sonunda iki üç sıçanın kellesi gitmiş. Dedikoduların yayılmasına ön ayak olanların gözleri korkmuş ve bir krallık tarihi bir düğün için çiçeklere bürünmüştü.
Gelin ve Damadın beraber el ele yürüyeceği, Freya tapınağının yolu bin bir renk ile süslenmişti.
Halkın iki aşığın yeminini rahatça izleyebilmesi için tören tapınağın girişinde tam da Tanrıçanın heykelinin önünde yapılması kararına varılmıştı
Düğün günü neredeyse tüm şehir Garcia ve Abel’in yürüyeceği yolun etrafında sıralanmıştı. Garcia mavi bir gelinlik kraliyet soyunu belli eden yeşil kolye ve o yeşilliği tamamlayan gözleri ile bir orman perisini hatırlatarak yürümeye başladığında sesler bıçak gibi kesildi. Bu korkunun verdiği bir sessizlik değildi aksine bir kadının güzelliğine olan hayranlığa baka kalmanın verdiği bir sessizlik bile değildi. Merhametli Tanrıça Freya’nın ayak seslerinin duyulması için oluşmuş bir sessizlikti.
Abel sıradanlığın biraz üzerinde bir adam olarak bu Tanrıçaya nasıl sahip olduğunu düşünse de.
Garsia’nın elini tutarak yürüyebilmenin tadına vardıkça gururlanıyor ve sahip olduğu bu kadını korumak için yeminler ediyordu.
Freya baş rahibinin ayini sonrasında soylular ve kimi halk temsilcilerinin katılımı ile sarayda düğün balosu başladı.
- Birbirine seven iki bedenin ışığı herkesi aydınlatıyor ve etrafa neşe saçıyor değil mi Federico.
- ah elbette arşidük o ikisinin gerçekten bu ülke için çok güzel şeyler yapacağına eminim
- saygı ekine gerek yok Federico senin kim olduğunu herkes biliyor. Yalnızca halktan birinin kral olabileceği ihtimalinin artık var olması ne güzel diyecektim
- anlıyorum efendim ancak bu işe asıl kızma sebebiniz Oğlunuzun artık kral olamayacak olması olmasın
- ah Federico ah hep şakacı bir adamsın kralın kılıcı olmasan
- olmasam
- eğlenmeye devam edelim mi
- elbette.
Bu ve buna benzer konuşmalar bitip de yeni evlilerin odalarına çekilme zamanı geldiğinde. Saray da yavaş yavaş sessizliğe bürünmeye başladı.
- Garcia seni seviyorum senin bu ellerin çok güzel
- Romantik kralım benim
- Kral mı
- elbette sen artık yarı kral sayılırsın, hadi beraber çocuğumuz doğup büyüyene kadar burayı daha güzel bir ülke yapalım.
- bu bir zevk kraliçem.
- sana aşığım adamım.
Gece uzarken ikisi de sadece uyumak için yatağa uzandılar ve sadece uyudular...
Ah bu aylar önce gördüğüm rüyaya çok benziyor hareket edemiyorum, gözlerim bu sefer karanlık bir rüya galiba.
Eee bir şey olmuyor bağırsam mı Garcia uyanıp beni deli zannedene kadar.
Durum değişmiyor bu işte bir sıkıntı var bağırmak en iyisi
- Garcia neredesin
Cevap yok gözlerim hayır gözlerinde sorun yok burası karanlık
- Neredeyim ben neresi burası heyyy kimse yok mu Garcia neredesin.
Ellerim üstelik ellerim ve ayaklarım hareket edemiyorum hayır ben bağlıyım. Sesler geliyor burası bir zindan sanki yada bir oda
Üç adam ellerinde meşaleler ile içeri girince Abel tüm gerçeğin farkına vardı. Garcia elleri ve ayaklarından zincirlenmiş halde tam karşısında ki duvarda bağlı idi.
Dehşet içinde bağırmaya başladı
- kimsiniz lan siz sizi öldüreceğim sizi lime lime edeceğim
İçeri girmiş olanlardan yüzü maskeli olan değiştirdiği sesi ile gülmeye başladı
- küçük kahramanımız uyanmış ama çok geç artık bunun dönüşü yok. Zavallı prenses açılar içinde ölecek ve bu salak kahraman sadece bakacak.
Abel maskeli adamın sesini anımsamaya çalışırken diğer iki adamın yüzünü inceliyordu. Loş ışık altında iki herifinde sıçan suratlı birer katil olduğunu anlayınca üşümeye başladı. Zangır zangır titreyen bedeni ile bağlı olduğu zincirleri kırmak için ne yaparsa yapsın sadece bilekleri morarıyordu.
Yine aynı maskeli adam
- Tamam tamam evlat fazla heyecan yapma seni de öldüreceğiz ama prensesten sonra. Senin asıl cezan onun çığlıklarını dinlemek. Çocuklar başlayın
Sıçan suratlı ikili Garsia’nın yanına giderken sırıtan ağızları kulaklarına varıyordu. Abel bağırmaya devam etti
- Bırakın onu orospu çocukları bana yapın ne isterseniz. Üstelik bunu yaparsanız adamlarım sizi elbet bulup yok eder.
Yine maskeli konuştu
- adamların mı ah kim bilir o beş bin kişiden kaç kişi kalmıştır ki belki yüz bile değil. Bu gece senin askerlerinin kışlası yandı maalesef. Sınırda olanlara ise birileri saldırdı. Ah söylemeyi unuttum ben yaktım onları, belki de hala yanıyorlardır. Elbette kimse bunu benim yaptığımı bilmeyecek bunu yapan Ebedi kış krallığı ve hatta babası ebedi kış krallığından olan sen. Hahaha görüyor musun sen bir ajan olarak neler neler yaptın hatta prensesi öldürecek olan bile sensin. Sonra ben ve iki adamım seni öldüren kahramanlar olacağız.
- Kim inanır buna seni adi bir çok dostum var benim herkes beni tanıyor bu imkansız elinde sonunda senden biri bu intikamı alacak. O zavallı askerlerin suçu neydi bizi öldürsen yetmez miydi.
- ah Abel ah dünyada en büyük günah birini öldürmek çalmak yada Tanrılara inanmamak değildir. İyi olmak bu dünyanın en aptalca şeyidir. Askerlerini zevk için yakmış olabilirim geçmişte bunu bende denemiştim olmamıştı. Seninkileri kıskanmış olabilirim. Şaka şaka sonuçta her canlı ölür tabi savaşta ölseler kahraman olurlardı. Ama buna iyi yanından bak bir kısmı saldırı altında ölecek onlar Kurt krallığının fedaileri sonuçta. Onlara bunu sen öğrettin.
Abel ve maskeli adam arasında sohbeti kesen Garsia’nın çığlığı oldu.
Genç kadın boynundan aşağı doğru usulca çizikler atarak inen bıçağın etkisi ile çırpınıyordu.
Yasadığı şok Abel’in yaşadığının ötesinde idi. Abel ter küfür ve gözyaşları ile kadına bağırdı
- Garcia buradayım özür dilerim senden hepsi benim suçum koruyamadım seni
Yaşlı gözler ile Abele bakan Garcia acı içinde
- kurtar beni kahramanım diye bağırdı
Verilebilecek bir cevap olmaması
Abel yalnızca
- sakin ol hayatım sakin ol kurtaracağım seni diyebildi
Zaman sonra
Durumun farkına varan Garcia kurtar beni demeyi bırakıp, usul usul bedenini kesen bıçakları tutan adamlara tükürüp son bir kez bağırdı.
- Abel muhtemelen ben öleceğim muhtemeli kalmadı, acı içinde hiç kak etmediğim şekilde öleceğim. Doğmamış çocuğumuzda ölecek. Yemin et eğer sen buradan kurtulur isen bir ihtimal, bu dünya da iyi yada kötü fark etmeden bana bize bunu yapan bu işte en ufak bir parmağı olan kim varsa acı içinde öldüreceksin. Biz bunu hak etmedik ama bunu bize yapanlar her türlü kötülüğü hak ediyor...
Garsia’nın acı kıvranışını izleyen Abel delirmeye başlamıştı Tanrılara insanlara babasına annesini tanıdığı herkese küfrediyor ve çırpınıyordu.
Garsia’nın çıplak bedeninde çizikler arttıkça sesi azalıp fısıltıya ve iniltiye dönüşüp can çekişirken. Bedeni kızıllaşmış bulunduğu yeri kan ve sidik sarmış karnında henüz büyümekte olan bebek neredeyse görünür olmuştu. İki psikopat ceset ile hala oynamaya devam ediyorlardı. Bundan cinsel bir dürtü duydukları belli idi.
Bu sahneleri canlı canlı izleyen Abel artık sadece boş gözler ile etrafına bakıyordu. Sonra elini suratına yaklaştıran maskeli adamı fark edip kendine uzanan o eli hınç içinde ısırdı.
Eti koparılırcasına ısırılan adam acı içinde hem Abeli yumruklayıp hem de diğerlerini çağırdı
-Bırakın o ölü oruspuyu gelin lan buraya yardım edin bana hemen vurun şu piçe
- geliyoruz Federico
Üç adam Abeli yumruklarken Abel hala Federico adını düşünüyordu buna imkan var mıydı doğru olabilir miydi. Herkes yorulduğunda ve Abel’in ağzı gevşediğinde adamın eli kan içinde kalmıştı.
Ağzındaki et parçalarını Tüküren Abel
- Federico oruspu çocuğu prenses sana ne yaptı sebebin nedir bunu yapmakta. Beni öldürmeden önce en azından bunu anlat buna mecbursun
Elini prensesin kanlı geceliğinin parçaları ile saran adam maskesini çıkarıp Abel’in karşısında durdu.
- ah demek o kadar da aptal değilmişsin ha, O zaman anlatsam mı düşünelim. Benim Annem bir soylunun tecavüz partisinde öldürüldü, babama ne olduğunu bile bilmiyorum. Güçlenene kadar kaç soylu sapık bana tecavüz etti biliyor musun. Aslında sadece soylular da değil serseriler sıradan insanlar. Evet sebebi bu intikam bu ülkenin insanlarından intikam almak. Ah bide soylular bu iş için iyi para ödedi.
- Kral ve Garcia sana hep iyi davrandı halka iyi davrandı onlar bunu hak etmiyor derdin soylular ise masumları neden öldürüyorsun.
- Masum işte sen buna inandığın için buradasın kimse masum değildir hem de hiç kimse şu senin doğmadan ölen çocuğun bile. Çünkü sen bir aptalsın iyi bir aptal iyilikmiş. Sen iyi olduğun için öldü o kadın ve çocuk. İyilik insanları uyutmak için var edilmiş yanılgıdan başka şey değildir. İyiler hep kazanırmış hani nerede bu dünya da iyiler sadece ölür çocuk. Bu sana en büyük dersim olacak. Gerçi bu dersi ölürken almış olman kötü ama olsun. Misal sen kötü bir insan olsan benden şüphe ederdin. Benim sana arada verdiğim bilgilerden şüphe ederdin ve asla burada olmazdın. Ah bilgi demişken benim etkim ile üç beş masumun kanına girmiş olabilirsin. Sen öldüğünde şu masum dediğin halk düşünmeden senin şeytan olduğuna ve tüm kötülüğü senin yaptığına inanacak. Kimse senin önceden yaptıklarını hatırlayıp o yapmış olamaz demeyecek çünkü günü kurtarma derdinde bir sürüdür halk. İyiliği anında unutup kötülüğü her şey sayıp hatırlarlar. Bu dünyada kötüler lanetlenir ama unutulmaz kötüler lanetlenir ama kazanırlar ve kötülerden korkulur. İyiler ise ancak kullanılır tıpkı benim sana ve prensese yaptığım gibi.
- Anlamıyorum anlayamıyorum neden lanet olası neden
- Sanırım Garsia’nın ölümü sana kafayı yedirtti iyice sana son bir iyilik
Federico Garsia’nın cesedine yaklaşıp gecelikten kalanları toplayıp Abelin üzerine attı
- Sana iki saat veriyorum kadınının kanı ve sidiği bulaşmış gecelik ile düşün söylediklerimi. Ah görüyorsun değil mi ben bile iyi bir adamım
Ağzı köpüren Abel zavallı bir sesle fısıldadı
- seni öldüreceğim
- ah o yanlış oldu galiba ben seni öldüreceğim
Federico ve yanındakiler kahkahalar eşliğinde odadan ayrıldığında Abel bildiği her şeyi unutmuş bir hayalet idi. Öleceği kesin di zaten artık yaşamak da istemiyordu Garsia’nın ettirdiği yemini düşündü suratına çarpık bir gülüş indiğinde. Kapı sesini duydu demek zaman geldi diye yere tükürdü
- gel oruspu çocuğu bekliyorum hadi öldür beni gel
Ses yoktu sonra tanıdık bir koku duydu gözlerini açtı bir el onu çözüyordu.
- Ben Lili , seni kurtarmaya geldim sakin ol
- Lili nasıl
- Anlatacağım, adamlarından kalanlarla beraber buraya geldik. O üçünü aldık ancak tüm şehir seni çoktan hain olarak biliyor o yüzden kaçmamız gerek.
- Onları ben öldüreceğim
- Elbette ama buradan uzaklaşalım önce.
- Yanında Garsia’nın bedenini sarabileceğim bir şeyler var mı
- evet getirdim bunu düşünerek, çok üzgünüm Abel. O çok iyi biri idi bunu hiç hak etmedi.
Zincirlerden kurtulan Abel Lili’nin gözyaşlarını kanlı elleri ile silip.
- Bundan sonra ağlamak yok evet ağlayacaklar olacak ama bu biz olmayacağız bu ülkeye , bu kıtaya hatta bu dünya ya acıyı öğreteceğiz. Bu insanların yalan dolu yaşamlarını alt üst edeceğiz Lili.
Abel Lili’nin getirdiği çarşaflara Garsia’nın cansız bedenini sarmadan önce saçlarının birazını kesip ceplerine doldurdu.
Bu saç tellerine her baktığında merhameti unutup bu dünyaya hak ettiği karanlığı yaşatması gerektiğini hatırlayacaktı.
Omzunda çarşaflara sarılmış bir beden, ağzı yüzü elleri kan içinde bir adam. Bir kahramanın bir şeytana dönüşme hikayesi aslında böyle başlamıştı.
YORUMLAR
Bu şekilde kayıp kötülük doğurabilir ama Abel'in içinde ne hissettiği bilemeyiz . Güvendiği birinden darbe almanın acısı ile aileni kaybetmenin acısını birbirine karıştırmamız lazım. Federico da iyi bir hayat sürmemiş, kini, öfkesi, acısı onu yanlış yönlendirmiş, annesinin kaybı ve babasının bilinmezliği ile duygu karmaşasının altından kalkamamış olabilir. Hemen kötülüğü suçlamayalım bence onun bile bir varoluş amacı var. Kim bilir belki bu acı ile babası ile karşılaşacaktır.
Kaleme saygıyla...
Tsukuyomi
eskiolan
Kalemine saygıyla yazar.
Hayatın iyilikten arındığını görmek çok zor değil. Kötülüğün buradaki repliklerine çoğunlukla katılıyorum. İyi olmak için çaba harcadıkça zarar gören olmak yaşamsal açıdan insanı hem güçlendiren hem de öldüren bir durum. ''Hayatı öğrenmek'' sözünün de anlamı tam olarak bu aslında. Hayat kötülüktür ve öğrenilen de tam olarak aslında budur.
Sevgilerimle...
Tsukuyomi
Yorumunuz için tişikkir idirim pikichi :)