- 586 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
BİR GÜNE SIĞDIRDIKLARIM
BİR GÜNE SIĞDIRDIKLARIM
Bu sabah, tatlı bir bebek sesiyle uyandım.
Ardından güzel bir kahvaltı.
Sonra iki saat deniz sefası.
Öğlen namazından sonra Çavuşlu’da Hakkın rahmetine kavuşan Emekli Binbaşı Suat Dede’nin ikindi namazına müteakiben rahmanı rahmana uğurlamak üzere cenazesine gittim.
Cenazeye epey vakit vardı.
Sahilde iki bardak çay içtim.
Sonra, aklıma birden, bir şey geldi: “Bundan tam on dört yıl önceydi. Değerli Ağabeyim rahmetli Ömer Dursun Ayvaz’la birlikte Çavuşlu’ya gezmeye gitmiştik. Gel seninle şu mezarlıkta bir arkadaşımın mezarını ziyaret edelim dedi. Dua ettik ve dönüp geldik.”
Kim olduğunu unutmuştum. Mezarlığa girdim: Baş ayakları okuya okuya gezindim. Mezar taşında -Münip Şaban Toz- yazıyordu. Tamam dedim. Görele Milli Eğitim müdürlüğü yapmıştı. Dua ve niyazlarla oradan ayrıldım.
İkindi yaklaşıyordu. Camiye doğru yaklaştım. Kalabalıklar gittikçe çoğalıyordu. Yakınlarına baş sağlığı diledim.
Suat Binbaşım tam bir Türk askerdi: Genellikle siyah takım elbisenin içinde beyaz gömleğinde gül rengi kravatı giyer. Yakasında Atatürk ve bozkurt rozeti taşırdı. Çok tatlı birazda peltemsi konuşması ona ayrı bir sempatiklik veriyordu. İmam konuşmasında “Komşuluk yaptık, arkadaş olduk, bizi hiç yalnız bırakmadı. Herkese sevgiyle yaklaştı. Nur içinde uyusun.” Derken, helallik aldı ve tekbirlerle son yolculuğuna uğurlandı.
Sevenleri arasında, eskiden bir araya geldiğimiz dava arkadaşlarımızla buluştuk.
Artık, ülkücü dava, cenaze merasimlerinin taş duvarları arasında kaldı!
Herkes mustarip.
Ne zaman, tekrar -Erciyes kurultayında- bir araya geleceğiz?
Ne zaman ülkü yolunda Turan’a varacağız?
Gibi sorular…
Bu duygularla eve geldim.
Bebeğim kucağımdaydı.
Yeşil- mavi karışımı “ela” gözleri gülümseyerek bir nehir gibi yüreğime akıp gidiyordu…
Yusuf Yılmaz
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.