- 890 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
MUM...
Hangi nota’nın minörüyüm ki?
‘’Üflenen bir mum gibi söndü koskocaman ışıklar…
Ve şehir kör bir insan gibi kaldı altında yağan karın.’’
(Nazım Hikmet)
Sözcükler henüz resmi geçit yapmaya başlamadı ve içimdeki mum’u yaktım da geldim huzuruna sonra da mevsimin lahzasına serdim aklımın kıvrımlarını ve rengini bilmediğim bir bayrakla özgürlüğünü kollayanlara ve huzurumu kaçıranlara da yok tek sözüm.
O kadar çok etken var ki mumumun alevini titreten ve şükürler olsun ki; ne ellerim titriyor ne de sesim daha demin baktım aynaya ve yanımda ışıyan bir nesne idi bana eşlik eden ve benden başka kimsenin ayırdına varmadığı.
Sebepsiz değilim ve hiçbir şey sebepsiz değil lakin yerli yersiz benden kaçışanlara da anlam veremiyorum. İçimdeki dehlizde takla atan o saray soytarısı asla güldürmüyor beni ve yine içimdeki sökünü kışkışlıyorum sanki etrafımda duvarlar ve duvarların etrafında sayısız hale.
Bir kompliman filan da değil beklediğim sadece Allah dostu olan insanların toplanmasını bekliyorum dolaylarımda.
Kaçıncı tekil şahıssam aslında ben asla gramere dâhil olmayan hiçliğin şahsıyım… gerek hiç addedildiğim gerekse hiçliğime yandaş olan hiçlik ve hıçkırık dolu kalemim.
Düşünme yeti’me sonsuza kadar vakıfım elbette Allah’ın izniyle ne de olsa garantisi yok az sonranın.
Tümleyen heceler var yüreğimin çeperinde ve fıtratımda saklı bir sükûnet her şeye rağmen üstelik.
Kimi kime şikâyet edebilirim ki lakin bir şikâyet mercii varsa eğer biliyorum ki cihanın kara listesindeyim.
Sözcüklerin de çok umurunda hani ne de olsa duygularım söz geçiriyor her birine ve ben duygularıma söz geçiremezken.
Etki altında kalmak ne kolay bu anlamda herkes bir diğerinin söylediğine bağdaş kuruyor ve bire bin katıyor.
Vasıf/sızım an itibariyle ve de katıksız.
Kaynakçam da kayıp ne de olsa kayıpların meali içimdeki titreşim.
Göğün kompartımanlarında bir alıcı kuş kafilesi bir yandan da insanlar taraflarınca mercek altında tutulduğum.
Depresif bir sunum değil şükürler olsun ki sadece ve sadece kalp gözüme itimat etmemle ilintili bir de açık seçik gözlemlerim.
Sudan sebeplerle yalıtıldığımı biliyorum ilk günden beri ve içine düştüğüm düş çukurunu kapatalı epey zaman oldu. Rüya görmeyi ve düş kurmayı artık protesto ediyorum ve binlerce şey ek olarak. Bir bulmaca eki gibi aralıksız su doku çözüyorum ve illa ki otuzuncu harfi arıyorum hani neredeyse o kalan yirmi dokuz harf bile resti çekiyor bana.
Kümelenen duygularımın pek önemi yok an itibariyle zira gerçekler var kolladığım ve de gerçek olmayan söylemler yine şahsıma yönelik ve insanlar bakışlarını ya dikerken ya da suçlu suçlu kaçırırken.
Bir ayrıntıya takılıp da aklım resmin genelini önemsemediğim ya da tam tersi…
Bir detay ve bir tane daha nihayetinde aklımı kaçıracak noktaya gelip ansızın da siniyor canımın acısı.
Kocaman bir yama var göğün tam de ortasına ve illa ki deliğe düşenler: ne kara delik ne de izafi bir rota: sadece ve sadece şahsımın nazarında kocaman bir kara leke herkesin her şeye vakıf olabildiğine kani ve bensiz bir dünyanın daha iyi geleceği insanlara aslında fazlalık arz eden ben değilim sadece kara kutunun gizemi yine herkesin kendi kara kutusunu sonsuza kadar saklı tutabileceği inancı.
Garipsemiyorum da artık ve kötülemiyorum hiç kimseyi ve ben bir susku’nun adayı iken içimden sökün edenler beni asla yanıltmıyor.
Daha çok sevme ihtimalimi de kimse yadırgamasın hani ne de olsa sevgimin çoğaldığı atmosferde ben nefesimle ve öldürdüğüm nefsimle sadece O’na koşuyorum evvelinde koştuğum o kadar çok insan oldu ki gerçi an itibariyle de yüreğimden taşan bir sevgi yumağı var hem acının eşlik ettiği hem de anlamsızlığı protesto ettiğim.
Ve de radarıma takılan ayrıntılar.
Gerçi içimdeki şebeke sistemi çökeli epey oluyor ama en azından layığı ile yaşamayı öğrendim görünürde izin vermeseler de.
Görgüsüz bir kalemim.
Aç gözlü bir sevgi arsızı.
Ve bana eşlik eden daha doğrusu yüzüme püskürtülen bazense alaycı restleşmeleri ile muhatap olduğum. Ne gam ne gam…
Bu sayede söyleyeceğim çok şey birikiyor içimdeki lahzada ve vakıf olamadığım ne ise nail oluyorum Rabbimin yardımına ve ben, sevgi arsızı yüreğimle sürükleniyorum peşi sıra sözcüklerin ve İlahi Işığın.
Kümelenen ne çok duygu günün basıncı ile kendimden uzaklaştığım ve ne zamanki kalem devreye giriyor şükür duyguma sıkı sıkı sarılıp arındığımı hissediyorum.
Her günü yeni bir piyango. Kaderin sunumu… başım gözüm üstüne lakin devreye giren üçüncü şahıslar ve de havada uçuşan gıybet rüzgarı nihayetinde içimdeki doğurgan ve şemalı iskelet çöküp sessizliğe ve hüzne eşlik ediyorum varlığım itibari ile…
Varlığım.
Ar bildiğim.
Ant içtiğim.
Arz ettiğim.
Arşı alaya çıkan bir hüzün aslında dünyanın en neşeli ve saf insanı da olabilirken illa ki çamur sıçrıyor beyaz tenime ve nihayetinde su ve sabunla ve de kalemle o kirden arınıyorum ve elbette ilk olarak iman gücüm ve dirayetimin hala nasıl oluyor da kırılmadığı.
Bir izlekte doluşanlar.
Bir m/eziyet addedilen ne de olsa gözümün üstündeki kaşın varlığı dahi sorgulanıyor.
Yetemediğim çok şey var ve de neredeyse tüm insanlık: yetinmeyi bilmenin verdiği huzur ile kendime daha çok yüklenmeyi de başarıp bu sefer içimdeki yamayı dikiyorum ve yeniden ve yeniden açılan başka bir delik sanırım ruhum hava sızdırıyor sanırım sulu gözlü olmayı da reddediyorum artık.
Sözcükler iksirli.
Sözcükler de yaralı.
Ne kinaye yüklüyüm ne de nefret tek nükseden varlığımı çok görenlere duyduğum kırgınlık.
Kızgın olmayı bile reddetmişken ve evren neden beni durduk yerde reddetti, buna da akıl sır erdiremezken.
Minimal olmalı belki de hassasiyet ve pata küte yaşayıp aldırış da etmemeliyim etrafımda olan bitenlere lakin hesap verdiğim o yetkili mercii üstelik yaratılış amacım olan üstelik bana kol kanat geren ve çok ötesinde sevgimi kat ve kat çoğaltan ve sadece O’na ithaf ettiğim.
İlahi Aşkın rahmeti işte varlığımı sürdürebilmemdeki tek etken.
Rotam.
Rol modelim.
Rölantiye aldığım sair duygu ve vasıfsız addedilen bir canlı iken bir yandan da asla merak etmediğim sıfatlar yakıştırılan artık kimin kime gücü yetiyorsa ve ah’ların çığ gibi büyüdüğü.
Mevzu bahis olansa sadece bana bahşedilen hayata sahip çıkmak ve edimlerde olanak dahilinde ne varsa kendimle restleşirken üstüme iki beden büyük gelen belirsizlik ve yalanlarla boğuşmak.
Kıblemde yas var ya da yok.
Yüreğimde efkâr dağıldı dağılacak.
Kozamda minnet yüklü iken Rabbime.
Ve evrenin rahminde doğmayı bekleyen umut silsilesi hala bana dayanma gücü verirken.
Nazara alınmasam da zaman zaman.
Nazarımda insan denen canlı her daim değerli iken de.
Ve değersizliğime atıfta bulunanlara asla da itibar etmediğim lakin dağların tepelerinde karı bile eriten o Temmuz sıcağında hala içimdeki buz dağı çözülmemişken…
Alabildiğine yakınım madem insanlara.
Olabildiğince de kaçtığım en azından uzaktan bakıp uzaktan sevdiğim ve uzaktan ah, ettiğim yine de içimdeki sevginin sonlanmadığı ve nihayetinde büyüyen acılarla ben inancıma devasa bir ayna tutup da kendimi daha da fazla biçimlendirdiğim en azından Allah rızası için yaşadığım ve yazdığım en merkezi duygu iken.
Sevilmeye şerh düşmek ya da bir ayar yapıp düzene uyma gibi bir düşüncem de yok iken.
Yalnızlığıma sahip çıkarken Rabbim.
Yanılmadığıma da yürekten inanırken.
Yanıltmamak ise insanları bir doktrin iken.
Yanılsam da yaşarken…
Yansıyan güzellikleri asla öteleyemem de hele ki dostlarımın nazarında ben de bir demet çiçek kadar rahmetin enginliklerinden beslendiğime biat en azından yorgun ruhumla adımlarımı seri kılıp güvenilir bir insan olmayı da yine bana Rabbim bahşetmişken.
Hangi rabıta ya da hangi imkansızlık hele ki yoktan var eden İlahi Gücün nezdinde imkansızlık hangi ara imkan dâhilinde olmuşken.
Lafları yuvarlamadan ve de yuvarlanmadan ve de izini sürdüğüm huzur aslında içimde saklı iken artık biliyorum bana sunulan huzursuzluğun sadece bir sınav olduğunu…
Allah dostu olan herkese selam olsun.
Sevgilerimle.
YORUMLAR
Gülüm Çamlısoy
İnşallah ağabeyim.
Çok teşekkür ediyorum.
Sağ olun var olun.
Selam ve dua ile değerli ağabeyim.