- 2319 Okunma
- 8 Yorum
- 2 Beğeni
OTOKONTROL ( ÖZ DENETİM )
Günümüzde çoğunluğu Batı kaynaklı olan ve bizde çevirilerle basılan ‘Kişisel Gelişim’ kitaplarından yüzyıllar önce XII. yüzyılda yaşamış Türkistan Türklerinden Edip Ahmet Bin Yüknekî( doğuştan görme engellidir) edebiyatımızda ilk kez ‘fert- öğüt – ahlak’ kitabı olarak bilinen eserini yazmıştır… Günümüz dilinde karşılığı ‘Hakikatlerin Eşiği’ olan kitabın orijinal adı ATABETÜ’L HAKAYIK’tır.
12. yüzyılda yazıldığı düşünülen bu kitapta yazar, ‘İslam Bilgisinin Türk Kültürüyle Sentezi’ demek olan TASAVVUF bilinciyle ön gördüğü tehlikeye kendince bir çaba göstererek dikkat çekmek ve bu konuda yardıma gereksinim duyanlara da el uzatmak istemiş olabilir.
Eserindeki dörtlük – beyit nazım birimlerini, hece – aruz ölçülerini bir arada kullanması da TÜRK – İSLAM kültürlerinin ikisine de egemen olduğunu, bu birikimlere sahip olduğunu anlatmak içindir. Buna rağmen sadece birini kullanmayı seçmemiş olması da dikkate değer bir durumdur. Dinî ağırlıklı bölümler de olduğu halde, eserin ağırlığının KİŞİ GELİŞİMİ üzerine olması o yıllarda buna çok gereksinim olduğu kişinin kendini geliştirmesine ne kadar açık olduğunu anlatmak olduğu da düşünülebilir. Hiçbir cümlede yaptırım ve emir yoktur, çıkarım yapılabilecek, düşündürücü tespitler vardır.
Herkesin kendini eğitmesinin ne kadar önemli olduğunu eserinde işleyen bu kitap o yıllardan beri eğitimimizde kullanılsaydı, bugün belki çok farklı bir topluma sahip olabilirdik. O güzel kitaptan bazı alıntılar:
- Kemikte ilik gibidir insanda bilgi / İnsanın ziyneti akıldır kemiğin ilik
- Bugün helalin kendisi nerede, hani / Kim haramı yerken, haram diye yiyor
- Bulut küçük bir damlacık su bile hediye etse / Deniz, bunu az veya çok demeden kabullenir.
- Dili başıboş adam akıllı mı olur
Boşboğaz sözleri, çok başlar yedi
Birini dil ile yaralama bil ki
Ok yarası kapanır da dil yarası kapanmaz.
- Büyüklenme elbisesini giyindin ise hemen üzerinden çıkarıp at / Halka karşı kibirle göğüs kabarttınsa, dilini hemen düzelt.
- Dünya hüner ve erdem sahibi kişilere çok daha vefasızdır
Hünersizler daha az cefa çeker
Erdem ile talihin bir araya gelmesi ise
Bulunmaz nadirden daha nadirdir.
- Büyüklüğe erişirsen, aslını şaşırma
Atlas giyersen, bez giydiğin zamanları unutma
Yükseldikçe daha çok yumuşak huylu ol
Büyüğe ve küçüğe tatlı dil kullan.
Bu bilgiler ışığında irdelememiz gereken otokontrol:
Bir çırpıda söyleniveren ama gerçekleştirilmesi bir o kadar zor olan bir davranış, otokontrol:
- Dünyanın merkezinin kendinde olmadığını görmektir.
- Birilerinin de aynı şeylerden hoşlanmayacağını kabullenmektir.
- Doğrularının mutlak olmayacağına pay ayırmaktır.
- Herkesin yanlışları olabileceği duyarlılığına ulaşabilmektir.
- Üstelik kendi yanlışlarını herkesten önce görebilmektir.
- Nedensiz olduğu söylenen sevgiyi sorgulayabilmektir.
- Hak edilerek yöneltilen güvene ve saygıya layık olabilmektir.
- Birilerinin uyarmasına gerek kalmadan öz denetimle doğruyu bulabilmektir.
Günümüzde kişilerin toplumda var olabilmek için bir grubun şemsiyesi altında veya bir liderin iki dudağının arasında kendine yer bulmaya çalışması, insanımızın öz denetim mekanizmasının yeterince gelişmediğini, hatta böyle olması bu güven sorunu olan insanları yönetmek isteyenlerin işlerine geldiği için geliştirilmediğini düşünebiliriz.
Çevremizle iletişimlerimizi onları anlamak ve doğrularından/yanlışlarından payımıza düşeni almak olarak geliştirirsek herkesten yararlanabiliriz ama bizi kimsenin yönetmesine izin vermeyiz.
Her şey bizim elimizde.
Öz denetimi artmış bireylerin olduğu bir toplumda her gün huzur içinde yaşamak dileğimle…
Serap IRKÖRÜCÜ
ATABETÜ’L HAKAYIK’la ilgili linkler: www.edebiyatogretmeni.org/atabetul-hakayik/
www.turkcenindirilisi.com/turkce/atabetul-hakayik-hakkinda-tum-bilgiler-atabetul-hakayik-pdf-h95886.html
YORUMLAR
Günümüzde kişilerin toplumda var olabilmek için bir grubun şemsiyesi altında veya bir liderin iki dudağının arasında kendine yer bulmaya çalışması, insanımızın öz denetim mekanizmasının yeterince gelişmediğini, hatta böyle olması bu güven sorunu olan insanları yönetmek isteyenlerin işlerine geldiği için geliştirilmediğini düşünebiliriz.
Hocam ne kadar güzel çalışma... Erk’in toplumu nasıl yönettiğini öz-denetimi noksan toplumların nasıl uyutulduğunu her şeyin erk’in iki dudağının arasına bırakıldığını çok güzel anlatmışsınız.
Atasözü gibi özdeyişler ne kadar doğru ne kadar yerinde
“Kemikte ilik gibidir insanda bilgi / İnsanın ziyneti akıldır kemiğin ilik“
Çok beğendim. Ne de olsa serde kasaplık var.
Çok güzel çalışma... Cidden her seferinde aklıma piramit geliyor...:)))))) Ve bildiğim yerim. Bu yazıda da yerimi biliyorum. Erk’in dudaklarından çıkacak sözcüklere göre refleksleri geliştirilmiş örnek insan!!!!
Saygılarımla Serap Hocam
değerli hocam,
(" Henüz görevini yapabilecek durumdayken öteki dünyaya yönelerek inzivaya çekilirsen yerine geçecek kişi, senin kadar adil ve dürüst olmazsa, o sürede haklın vebali üzerine olur, yapacağın hiçbir ibadet bunu vebalin altından kurtaramaz seni. Hakkıyla çalışmak en büyük ibadettir." der. )
hakkıyla çalışan bir siyasetçi bir elin parmağını geçseydi, dünya ve milletimiz bu halde olmazdı. bu yüzden mi acep, devlet kurmada mahir denilenler devlet yıkmada da mahiriz..
devlet ve din konularında belli yaşı geçmiş insanlara söz hakkı verilmemeli..gazete köşesi, vakıf makıf teslim edilmemeli düşüncesindeyim, aynı durum kendi başıma gelecek olsa bile..
hani hep derler ya hocam, kişi-olay-fikir...
kişiyle ilgilenenlerden zengin, olayla ilgilenenler orta halli, fikirle ilgilenenler genelde fakirdir bence. :) keşke kişi odaklı olayları ve fikirlere yönelseydim zengin olurdum:)
değerli olan gerçek: altın veya mal mülk imiş..
devletin , ilmi siyaset olduğunu kötü tecrübelerle öğrenen bizim nesil veya bana göre bu fikir hastalıklıdır. Şöyle ki; 70 yaşına gelmiş bir siyasetçi hala avazı çıktığı kadar her ne kadar mikrofon-hoparlör kullansa da artık milletine faydalı olamaz, çünkü devri geçmiştir. o yüzden, yerini, yerine yetiştirdiği bir olgun insana bırakıp ibadetse ibadet, sanatsa sanat vb yönelmelidir. siyasetçi, bir torna ustası değildir canı isterse son nefese değin atölyesinde çalışsın, siyasetçi bir ressam değildir son demlerine kadar resim yapsın..
bugünlerde olmalı aym başkanı açıklamalar yapmış, röportaj vermiş.. röportajda bağlamadan saz dan bahsediyor.
ya hu koskoca aym başkanısın, banane senin hobbylerinden, aym başkanının röportajını okuyunca, ülkeye ve devlete ait umudum iyice gümledi. batmışız da haberimiz yok valla.
insanın en verimli çağları 40-65 yaşları arasıysa son yüzyıllarda, siyasetçilerin de kenara çekilmesi icap etmeli artık. Bir yasa çıkarıp söz, basın toplantısı yapmalarını, açıklama yapmalarını belirli kriterlere bağlamalı siyasetçilerin belli kurumlara başkanlık yapmışların vb ..eğer böyle olmazsa siyasetçilerin hırsı milletleri helak eder ki öyle de olmamış mıdır tarihte.
saygılarımla hocam..
nice umut dolu günler doğurmaya..
Serap IRKÖRÜCÜ
Genç enerjinin farklı yaratıcılıklara açık olması yönüyle dediğinize katılıyorum ama donanımın çok genç yaşlarda pekiştirilmesinin çok da mümkün olmadığı gerçeğini de görmezlikten gelemeyiz.
Postu serdiği yerden 'git' denmeden ayrılmayı bilmeyen ve yeniliklere kapalı olduğu için kurum ya da çalışanlar için 'bir set' gibi duranlar da ülkemizin gerçeği...
Ama gencecik yaşındayken yerini garantilediği için 'bir dilim bostan.... ' misali örnekler de bu ülkenin gerçeği...
O zaman bunu yaş sınrlaması dışında 'işe yararlılıkla' değerlendirmek en güzeli olmaz mı?
Verdiğim örnek, 11. - 12. yüzyıllar arasına denk gelir. İnsanlığın yaş ortalamasının o günlerdeki sınırıyla bugünü karşılaştırmak çok da doğru olmayabilir.
İnşallah, o umut bütün bir ülke için de geçerli... Sağolun.
Paylaşımları ciddiye alan değerli yorumlarınız için çok teşekkür ederim.
Saygılarımla.
Serap IRKÖRÜCÜ
İlginize ben teşekkür ederim.
Saygılarımla.
Sayın 'Bir Dünyevi'
cevabı yanlışlıkla bu bölüme yazmışım, şimdi fark ettim... :(
Eskilerin bazıları 'kadim bilgileri' sezdirmeye çalışan, öğretileri dizelerin arasına saklayan bir 'üst akıl' desteğiyle yazdırıldığı düşünülen bir yapıya sahip.
Mısırlılıların 'inisiye rahipleri'nin yazdıkları da İskenderiye Kütüphanesi yanmasaydı bugün insanlığa belki başka bir yolu gösteriyor olacaklar ve belki de bugün farklı bir düşünce düzeyiyle yaşayacaktı insanlık.
Acaba henüz buna hazır mı değildik?... tartışılır...
Kutadgu Bilig, bugün dünyanın birçok üniversitesinin Siyasal Bilgiler üniversitelerinin devlet yönetimi programlarında okutulan 'eski' birkaç kitaptan biri. Her kültür ilk kitaplarını destanlar, aşk öyküleri, büyük kahramanları... gibi konular üzerine yazarken Türk Edebiyatının ilşk kitabı 'devlet nasıl yönetilir' öğretisi üzerine yazılmıştır. Bu bile üzerinde düşünmeye değer...
Bugün bile 'ütopik' olan bir yönetim algısı anlatıldığı kitapta, 'işe göre adam' göreve geldiğinde, üstelik bu ülke sınırları göz önüne alınmadan yapıldığında ne kadar başarılı olacağı anlatılmıştır.
Saadeti/devleti temsil eden vezir Aytoldı'nın kardeşi akibeti/kanaati temsil eden zahid Odgurmış, bugün hiçbir dinde görülemeyecek bir ders verir abisine.
Uzun yıllar devleti yönettikten sonra yorulduğunu fark eden Aytoldı, yaşlandığını ve 'öteki dünya' için hiçbir şey yapmadığını fark eder ve dağa çekilerek dini hizmetini veren kardeşine giderek kendisine bu konuda yardımcı olmasını ister. Odgurumuş:
" Henüz görevini yapabilecek durumdayken öteki dünyaya yönelerek inzivaya çekilirsen yerine geçecek kişi, senin kadar adil ve dürüst olmazsa, o sürede haklın vebali üzerine olur, yapacağın hiçbir ibadet bunu vebalin altından kurtaramaz seni. Hakkıyla çalışmak en büyük ibadettir." der.
O nedenle bu kitap belki de insanlık boyunca 'ütopik' kalacaktır. Bu kitabı çok dikkatli okumak gerekir.
Yine çok güçlü beyin fırtınası yapmışsınız, bana da yaptırdınız...:))
Bilgi - düşünmek - sorgulamak bir zincirdir ve sizde bu halkalar hep iç içe... Ne mutlu!...
İlginize ve değerlendirmelerinize çok teşekkür ederim.
Saygılarımla.
Serap IRKÖRÜCÜ tarafından 7/19/2019 3:08:35 PM zamanında düzenlenmiştir.
Değerli Öğretmenimin bu müstesna eğitici yazısını akşamdan beri üçüncü kez okumuşumdur hatta hızımı alamadım kızlarıma attım Serap ÖĞRETMENİMİN isim hakkına dokunmadan affına sığınarak tan, yine iznini alarak yazıcıdan kopyalar yapmayı ve de arşivimde olması için izinini isteyeceğimi de bildirmiş olayım;))
Hakikatlerin gerçekten de eşiği, bu eşiği geçene yüce bir aşk olsun zaten hatta peşinen kutlayıp alkışlamak isterim
Herkesin kendini eğitmesi en az kitap kadar önemlidir bence...
Ve insanın en yüce yere ulaşması için öz bir kaynak
bir deryanın dahi bir damla suyu küçümsemeden buyur etmesi
işte son nokta...
ve tatlı dil
oto kontrol la olabilecek bir hünerdir ancak
her yanlışından bir doğru üretebilenlere selam olsun
nice nice saygılarımla
değerli öğretmenim
iyi ki varsınız...
Serap IRKÖRÜCÜ
Tabii paylaşın, çok sevinirim. hayatta her şey paylaştıkça azalır, sadece sevgi ve bilgi paylaştıkça çoğalır. Üstelik bu bilgiler kaynakların, biz sadece yeri geldikçe biribimizle paylaşıyoruz. Bunları yazan üstadların ruhu şad olsun...
Daha önve baylaştığım 'Dört Büyük Kitap'ta bunlara biraz değinmiştim, derslerde de okutuluyor ama kabul edelim verilen süreler gereğince yeterince üzerinde dırılamıyor.
Sizin gibi duyarlı ebeveynlerin çocuklarıyla Kutadgu Bilig ve Atabetü' Hakayık kitaplarını okumaları ve tartışmaları onlara çok şey katacaktır. Hem 'eski'ye bakış açıları değişecek hem de günümüzle karşılaştırdıkça insanlığın yerini daha doğru ve gerçekçi bir bakışa açısıyla göreceklerdir.
"Herkesin kendini eğitmesi en az kitap kadar önemlidir bence.." asıl olması gereken de bu... İşte o zaman güçlü bireyler oluşacak, kimse kimseyi 'borazan'ı yerine kullanamayacaktır.
Tüm değerlendirmeleriniz ve beğenileriniz için içtenlikle teşekkür ederim Müslüm Bey.
Saygılarımla.
Kişisel gelişim de en önemli konulardan biri de öğretmenim insanın kendi hatalarından öğrenmeyi bilmesidir.
En öğretici yöntemdir.
Ben hata yapmam ön yargısını aşabilen herkes kendi hatasından öğrenebilir.
Ben bunu çok uyguluyorum. En çok hatalarımdan öğreniyorum. İnsan zaten hata yapmaya müsait bir varlıktır.
Geçmişin güzel örneklerini yaşatmak içselleştirmek çok önemlidir. Ne derece bunu başarabiliyoruz bilemiyorum.
Devletin bu konuda çalışmalar yapması ve halkın faydalanmasını sağlayacak kütüphanelerin yaygınlaştırılması bu eserlerin bu kütüphanelerde bulundurulması okullarda bu kitaplarla ilgili araştırma ödevleri çok işe yarayabilir diye düşünüyorum.
Bu bilgilerden ayrıca hiç haberim yoktu. Çok önemli bilgiler öğrendim. Paylaştığınız için teşekkür ederim saygılar sunuyorum
Serap IRKÖRÜCÜ
"Hamdım, piştim, yandım." demiş Mevlana ama 'oldum' dememiş.
Yaşadığımız sürece hep eksiklerimizi görecğiz ve tamamlamak için hep bir çaba içinde olacağız.
Ve bu giderek hep çoğalacak çünkü olgunlukla kendini irdelemek doğru orantılıdır ve farkındalığımız geliştikçe daha çok göreceğiz eksiklerimizi. Bunları hangi yoldan ve ne hızla tamamlayacağımız da 'algımızla ve tercihlerimizle' ilgili diye düşünüyorum...
Bu konudaki çabanıza çok saygı duyuyorum ve paylaşımlarınızdan çok yararlanıyorum. Bu konuda size teşekkür borcum var Önder Bey.
İlginize, desteğinize çok teşekkür ederim.
Saygılarımla.
Serap IRKÖRÜCÜ
Ben teşekkür ederim, ilginize, desteğinize...
Saygılarımla.
"Eskilerin eserlerini oku" demiştiler veya bir yazıda okuyunca aklıma yatmıştı.
Peki kimdi bu eskiler?
Önümüze koyulanlar mı, yoksa bir cevher olarak bulunmayı bekleyenler mi?
İmam-ı Rabbani'den Mektubat: ekseri bu fikre yakındır sünniler coğrafyamızda tüm ekolleri etkilemiştir dünden bugüne..
İkinci bin yılın yenileyicisi deniliyor hakkında.
Güncel deyimle; veriyordu ayarı yani fetvayı, lakin artık kabul etmiyordu yeni jenerasyon bu fetvaları ekseri.
Kutadgu Bilig zaten okullarda edebiyat derslerinin vazgeçilmez konusuydu
Devlet nasıl yönetilirdi. Devlet reisinin yanında kimler olmalıydı. Hükmetmenin tadına varanların unutması kaçınılmazdı bireyi, insanı ve kulu zaman geçtikçe.. Tatlı tatlı gelmiyor muydu hükmetmek, her dediğine hay hay efendim denmesi.. Tanrılaştığının farkına varamıyordu işte hükmedenler ve çoğunluk birer kobay olarak yer alıyordu düşüncelerinde.. ardında gelen binlerce gözyaşı sadece salataya tuz dökmek gibi bir his veriyordu padişahlara, lordlara, ruhbanlara...
Divanı Lügatüt Türk harikaydı, sadece bu sözlükte bulunan kelimeler ile şiir yazmalıyım veya şiirlerimi eski dile çevirmeliyim diye düşünmüş, zor olunca vazgeçmiştim.
işin gerçeği 20-25 li yaşlar 35-40 yaşlara göre çocukluk olarak gözüküyor şimdi..
bir 60 yaşıma girsem herhalde ardımda olan herkes bir bebek gibi gözükecek gözüme...
tolstoy muydu dostayevski mi bilemiyorum, çocuk kalmalı diyordu her şairin yüreği...veya kim demişti bu güzel sözü önemli mi..
bir şair demişti, eğer bir şair, eşiyle yarım saatten fazla dargın kalabiliyorsa ona şair denmez. sonra öğrendim ki 2. veya 3. eşiyle evlenmişti.. galiba kestirip atıyordu yarım saatten sonra, sen yoluna ben yoluma der gibi. öz denetimi ve hayatı kaskatı kurallara mı bağlıydı yoksa...
Mevlana'dan Mesnevi de eklenmişti kitaplığıma..kısa zamanda 6 ciltlik kitabın 4 cildini okumuştum.. son iki cildi hala durur okunmayı..
ne öğrenmiştim peki, neye yaramıştı okuduklarım. bir hiçliğe giden yolu hızla koşmaya sonra bir de ciğerlerin şişmesi ve karaciğerlerin yağlanmasıyla s o s vermesi için miydi her şey bedenin, düşünceleri de s o s verir miydi insanların,
yeniden dizayn etmeye tasarlamaya kalkar mıydı birisi dünyayı ve içindekileri..
hitler miydi yoksa o üstün ırkı yaratmaya çalışan
yoksa yahudiler miydi, bizler seçilmişiz, diğerleri bir şekilde kölemiz veya düşmanımız..
öz denetimleri yok muydu hiç birinin, her varıldıkları yerden kovuluyordu bazı toplumlar...
Atabetül Hakayık ise bir türlü nasip olmamıştı.
iş yerinden ayrıldığımdan sonra göndermişti iş arkadaşlarım hediye olarak kutadgu bilig'i ne sevinmişti o gün yüreğim..
şimdi ise elimdeki kitapları bir an önce çıkarmayı düşünüyorum elimden,
lakin alıcı yok, kitap piyasası dip görmüş, alıcı yok piyasada..
çok erken anlatmaya başladım ene'den. ene'l hakk'a giden yolda
öz denetimi sükuta bağlamanın en büyük engeli yazmaktı. oysa yazdım bugün bir şiir yine.. yazdığımdan ben bile korktum.. sildim hemen..
yukarıda yazdıklarım anons etmek içindi bir eski kaideyi, klavyenizde yeniden karşımıza çıkan bu mücevheratları..
(- Dünyanın merkezinin kendinde olmadığını görmektir.
- Birilerinin de aynı şeylerden hoşlanmayacağını kabullenmektir.
- Doğrularının mutlak olmayacağına pay ayırmaktır.
- Herkesin yanlışları olabileceği duyarlılığına ulaşabilmektir.
- Üstelik kendi yanlışlarını herkesten önce görebilmektir.
- Nedensiz olduğu söylenen sevgiyi sorgulayabilmektir.
- Hak edilerek yöneltilen güvene ve saygıya layık olabilmektir.
- Birilerinin uyarmasına gerek kalmadan öz denetimle doğruyu bulabilmektir.)
her bir madde üzerine yorumlar yapılması gereken öz ifadeler, her biri bir yazı konusu.
saygımla hocam..
var olunuz, eksik olmayınız penceremizden..