Tanımadığım biri
Kendinizi hiç tanıyamadığınız zamanlar oldu mu? Ayna karşısına geçip anlamsızca baktığınız ve bu kim dediğiniz anlar? Şu sıralar sanırım öyle bir dönemdeyim. O kadar yoruyor ki hayat bizi. Kendi içimizle konuşacak zamanımız bile kalmıyormuş onu fark ettim. Kendime uzun süredir sormadığım bir soru sordum. "Ben ne yapmaktan mutlu olurdum?" Gerçekten yapmayı sevdiğim şeyleri unutmuşum ve şunu farkettim ki; eskiden beni mutlu eden şeyler şuan hislerime tercüman olmuyor. Oysa ne kadar da mutluyuz sosyal medyada. Dışarıda kendimizi mutlu göstermeyi ne de çok seviyoruz. Çünkü mutsuz olmak her zaman yalnızlaştırıyor insanı. Mutsuz bir insanın yanına kimse oturmak istemez. Kimse uzun süre dostluk yapmak istemez. Sen derde deva olmayı seversin. Ama kimse senin derdini dinlemeyi istemez. Giderek yalnızlaşırsın. Hergün biraz daha fazla. Yalnız kalmamak için mutsuzluğumuzu gizliyoruz. Herkesin bizi sevmesi için kendi sevdiğimiz şeylerden vazgeçiyoruz. Sonuç ne mi? Kendimizin değil, başkalarının hayatını yaşıyoruz ve bir gün ayna karşısına geçip "Bu kim?" sorusunu soruyoruz. Evet o sen değilsin! Çünkü sen kendin dışında başkalarının hayatını yaşayansın. Yalnızlıktan korktuğun için mutluluk numarası yapan da! Başkalarının seni zayıf noktalarından vurmasından korktuğun için göz yaşlarını içine akıtan da! Gerçekler acıdır. Ne kadar da komik. Yanlışını bildiğin halde o yanlışa devam etmek. Kendine dur diyememek ve asla diyemeyecek olmak...
Evet...
Tanımadığım biri var.
İçimde...
Vicdanım gibi konuşur benimle.
İçi kan ağlayan bensem,
Aynadaki kim?