Belki şehre bir film gelir...
Bizim kuşak dar ve çıkmaz sokaklardan bunalıp kendini şehrin kirli ama genişçe caddelerine atan adamın haleti ruhiyesiyle geldi bu günlere…
Tahsil hayatımız darbeyle darbe sonrası bocalama ve aniden tüm kısıtlardan sıyrılıp kendimizi Avrupai bir sosyal mühendisin kobayları olarak geçti gitti. Sonra (80’lerden sonrası) demokrasi denemeleri, kafasını gömdüğü kumdan çıkarma girişimleri derken… Hiç beklemediğimiz şekilde 90’lar da bitti…
2000’lerde…
Hayatın tek başına sıkıcı ve toplumun genel bunalımından bir an olsun uzak kalma hevesiyle evlendiğimiz doğrudur… Oysa bilemezdik… Yalnızlık bir müebbet günahtır… Olmadı… Bitti gitti; tıpkı alışamadığımız 80’ler, anlayamadığımız 90’lar gibi…
2000’ler…
Siyasi, sosyal ve beşeri dünyamıza yeni (aslında eski) kavramlar musallat olup ılımlı bir sosyal toplumculuk görüntüsü altında aniden bir gizli istibdat çöreklendi… Yine yalnız ve dul kendimize meşgaleler ararken memleket deyu tutturduğumuz da doğrudur… Ama memleket istemiyordu yığınla sorunlarının ele alınmasını dahi… Çözümlenmesi, rahat nefes almasının tesisi bir yana…
Sonra…
Kafası karışıklar yani bizler, bizim kuşak; anlamını aramaya devam ederken kendi varlığının… Birileri çıkıp “Siz şu kalıpta, şu çerçevede ve dahi şu çevrede bizim arzu ettiğimiz üzere…” dye bir yaşam modelini dayatınca…
Yine başladık en baştan…
Önce ahlaken her tür ahlaksızlığı kanıksayacağımız bir cibilliyeti biçtiler bize elbise diye… Sonra lütfedilene razı gelmeyi; bedelini biz ödüyor olsak da takdir edenler onlar olduklarından gözümüze dizimize durmasın diye ses çıkarmamak üzere tertiplenmiştik…
Yine sonra…
Her tür kepazeliği normal karşılar olduğumuzu farkettiğimizde…
Ortada ne toplum, ne insan kalmıştı…
Ne de başımızda çatımız diyebileceğimiz bir devlet: Kurum ve kuruluşlarıyla, makam ve koltuklarıyla topyekün elegeçirilmiş bir hantal yapı…
Ve bugün…
Siz bu satırları okurken…
Ben çok uzaklarda olacağım; düşlediğim dünyaya dair bir sürgün hikayesinin kahramanı olarak…
Farkederseniz şayet yokluğumu… Hoşçakalın…
Farketmezseniz şayet; canınız sağ olsun… Sahi olmasa ne farkeder ki; zaten sadece nefes alan ölülersiniz on yıllardır…
Belki şehre bir film gelir…
Kimbilir!
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.