- 662 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
İNADINA GERÇEKTİM VE YAZDIM...
‘’Gecenin işçileri, daha ikindi üzeri ortalıkta görünmekle yaratacaklarını bildikleri ürküntüyü sürdürmek, uzatmak, bu sürdürülen, uzatılan ürküntüyü daha da yeğinleştirmek üzere dalgalandırmak, yani gönüllülerinin dilediğince azaltıp arttırmak için çeşitli yollar denerler… Ve kendileri bile henüz bilmezler, birkaç saat içerisinde ne incelikler bulup yaratacaklarını o gün. (Bilge Karasu)
Öğün atladı şafak bir ikindi vakti ben yalnızlığın provasını yaparken süt dökmüş kedi gibiydi mevsim.
Aç ruhumun bakir topraklarında yılgın bir yanıltı ve dertop olmuş bir özneden ibaretti günün kalan kısmı ve düştüm yola.
Taban teptim.
Yürek öğüttüm.
Sandık sandık çeyiz dizdim.
Aşkın hitabesinde bir parantez açmıştım oysa hem de daha dün ve geceyi ürkütmeden sessizce seğirttim saatten saate aslında gün özrünü sunmuştu ve ben henüz kararımı vermemiştim.
Gerçek sandılar.
Çünkü gerçektim.
Yalan bildiler.
Ben inadına gerçektim.
Uyudum ve uyanmamayı diledim lakin uyanmıştım ve özür diledim ahaliden verdiğim rahatsızlık adına da görünmez olmayı diledim.
Aslında görünmezdim de ve çıtı çıkmayan kalemle sözleştim yine: lakin öncesinde vardı epeyce yapacağım.
Misal.
Daha fazla üzülmemeye ant içtim ve kursağımda kaldı hıçkırık.
Selam verdim dönmeyen bir selamın hala hangi amaçla kabul edilmediğini de görmezden… gelemedim işte.
Parsel kaç ada kaç?… tapuda istimlak edilmiş bir arazi parçasıydım ve kurak bir bölge oysaki her gün yağmur alırdım ve her gün ç/ağlardım ve yağmur bırakırdım selamını verdiğinde her bulut ben de peyda olurdum damla damla.
Unutulduğum gerçekti.
Gerçekler ise hep unutulmuştu.
Neye denk düştüğümü bilmeden düştüm yollara.
Çığırtkan bir izlekte sessizlikle hemhal; zaruri istikamette açlıkla hasbıhal ederken unutmuştum işte kaç öğün atladığımı.
Sektim sonra.
Sonra s/aklandım.
Mecburdum s/aklanmaya ve bir şiir yazdım kendimce.
Kıyametin habercisi olduğunu bilmeden yazdım hem de.
Bir şiir daha yazmanın vakti gelmişti ve yutkundum ve doğurgan bir hurafede delişmen yüreğime sevecek insanlar aradım.
Ve aradım.
Aranmadım araklamadım de ne de olsa Rabbim sev, demişti.
Ben de sevdim kendimce.
Bir çiçek sevdim ve bir çiçektim ve solmayı yürekten dileyen.
Annemdi seslenen.
Seslerdi annemi taklit etmeyen.
Adımı unuttum ve uyumadım bu sefer.
Ben sadece bir şiir yazdım dün gece.
Aşktı ilham perim ve sevda masalları ve tribünlerdeki seyirciyi hep başımın t/acı bellediğim.
İnsanlığıma binaen sevecek sebepler aradım ve gözümün üstünde neden kaşım olduğunu izah etmeye yeltendim ve duraksamadan beyanatlar sundum zamana ve insana.
Bilemedikleri kadar bilindiktim aslında ve bilindik her şeyin de illa ki gizemi vardı.
Ant içtim, ar bildim ve apışıp kaldım ne de olsa bir şiir yazmıştım.
Gün körebeydi ve geceler de hurafe ben ise bir enkaz ne zamanki kalemi elime alayım, dağınık ve kırık parçalarını toplayan bir sistematik varoluş sancısı.
Andıkça aklandı zaman. Aktı alnım ve süt limandı içim ama alabora olmak da an meselesi.
Titrek sesinde elemin şiirlerim ç/ağladı ve ahkâm kesenler arz etti acıyı.
Çabamla ve yoksunluğumla varlık katsayımda şiirler döşedim ve damıttım da.
Gün yüzlüydü içimdeki mevsim ve gül yüzlü bir meczup.
Soruların cevapları hazırdı ne de olsa önyargılıydı herkes. Herkes gibi olmayı diledim Rabbimden ve izin vermedi. Boynum kıldan inceydi. Direndim önce ve defalarca benzemeye çalıştım. Ama yanıldım üstelik günaha girmem an meselesi idi.
Ar meselesi idi kurulmayan tümceler.
Zanlar sükûtun lekesiydi ve yüzümde tek leke olmadan yazdım sayfalarca.
Gök inledi.
Yürek inledi.
Ve geçiş hakkı tanındı yüreğime. Herkesten çok sevebiliyordum madem…
Herkes gibi olmayı da başaramamışken…
Hiç kimseliğimle herkesten uzak ve kalben de herkese yakın.
Yazacaktım daha çok.
Azgın nehrin yatağındaki çatal idim ve menevişlenen hecelerde ben, doğurgan tebaası yüreğin ve de özrümle daha çok sevmeye yeltenmedim ama izin vermediler ve ben her halükarda daha çok sevdim.
Kimliksiz sevdim ve sebepsiz.
Şart şurt koymadan sevdim aslında içimdeki aksan Rabbime dönük yüzümle yaratılanı sev, diyordu Yaratandan ötürü.
Ve sevdim ben de.
Herkesten çok sevdim herkesi ama herkes beni sevmedi madem.
Korktum da severken ve isim zikretmedim çünkü sevgim isimsiz ve nedensiz idi.
Sevgiyi severken.
Sevilmeyi dilerken.
Bir şiir yazdım ve sustum çünkü sevmem yasaktı üstelik kimsiz, nesi olmadan sevdim.
Rabbim susmamı öğütledi ve yazmamı ve aşkla sustum ve aşkla yazdım.
Sus, dedim kaleme lakin dinlemedi ve sus, dedim iç sesime: yüzüme bile bakmadı.
Yüzüme bakmazken çoğu insan ben gözlerimi göğe ve Rabbime diktim ve herkesin göremediğini sadece ben gördüm.
Meczup kimliğimle sevdim ben ve sıfatsız sevdim insanları hatta sevmelerini filan da talep etmedim.
Sessizce severken…
Sessizce yazarken.
Göğün tok gözlü kuşlarına diktim gözümü ve rahmetle avundum ve savurdum insanlığın isyanını.
Bir şiir yazdım ve yanlış anlaşıldım.
Doğdum ve doğurmaya yeltendim.
Annesi idim sözcüklerimin hatta babası ve ben bir batında doğdum ve doğurdum.
Severken gözüm yaşlı…
Yazarken gözüm yaşlı.
Minnet etmedim kötüye ve zalime ve asla savunmadım laneti ve ihaneti ve asla da ihanet etmedim Rabbime koynumda büyüyen bir çiçekle hemhal; aşkla yarışan yüreğimde verilen hükme uydum.
Sev, demişti Rabbim ve sevdim ve bir şiir yazdım.
Sonrası Allah kerim ne de olsa ruhumdaki kopukluk ve dinmeyen fırtına bana uzak dur, diyordu severken insanları…
Sessizce sevdim sözcükleri ve coşku bürüdü benliğimi.
Sessizce yazarken kendimi sevmeye niyetlendim ve büyüdüm ve büyüttüm gizemi ve fıtratımdaki yalnızlığı.
Arka odanın penceresinde bir kuş büyüttüm ben kimselerin görmediği ve Rabbimin öğüdünü tuttum.
Oysaki sevmek yancı bir düştü kimine göre ve de suç unsuru.
Suçluydum çünkü çok sevdim: en çok da Rabbimi.
Sevgiyle…
YORUMLAR
Gülüm Çamlısoy
Güzel Allah'ımın izniyle İnşallah.
Çok çok teşekkür ediyorum.
Selam ve dua ile ağabeyim.