- 952 Okunma
- 2 Yorum
- 1 Beğeni
Adıyaman’ın Unutulmaz Öğretmenlerinden FAİK ERDEMİR
Akçadağ Köy Enstitüsü 1940’lı yıllarda öğretime başladı denebilir. Üç yıldır eğitmenlere hizmet veren bir yapı vardı. Buraya Hamidiye Kışlası deniyordu. Enstitü için şimdilik uygun bir yerdi. Enstitünün ilk görevlileri de bu eğitmen kursunun elemanları idi. Ancak bir sorun vardı. Çünkü Hamidiye Kışlası harap bir haldeydi. Duvarlar kerpiç olduğu için çok yıpranmıştı. Her yandan soğuk ve rüzgar giriyordu. Bu nedenle burada barınmak oldukça zordu. Onarımı zor olduğu için yeni yapı yapma planlandı. Bu yapı için hazırlıklar hızla başladı. Sandalyelerin, masaların, dolapların öncelikle hazırlanması düşünüldü.
Tam bu sırada İlköğretim Genel Müdürü İsmail Hakkı Tonguç devreye girmişti. Enstitünün yeri istasyona yakın bir alan olacaktı. İlçeye yedi kilometre uzaklıktaydı. Çevrede derman için tek bir ağaç bile yoktu. Öğretmen ve öğrenciler kolları sıvadılar. Gün ağarmadan kalkıyorlar, akşamın alaca karanlığına dek çalışıyorlardı. Çevrede ağaç olmadığı gibi su da yoktu ve üstelik buna aldıran yoktu. Üç bin dekar alan çepeçevre ölçüyor, parselleniyor, yapıların yerleşeceği alanlar belirlenip, temeller açılıyordu.
Enstitü müdürü Şinasi Tamer öncülüğünde, her gün bana mısın demeden canla başla çalışıldı.
İlkin 70 metre uzunluğunda bir okul yapısı yapıldı, ikinci yapı için temel yerleri açıldı. Üç öğretmen evi, sıva ve demir işleri sırasıyla tamamlandı. Daha sonra üç baraka ve kooperatif yapısı oluşturuldu.
Ayrıca bölgeye özgü kayısı fidanları dikilmek üzere bir bahçe oluşturuldu.
Susuzluk büyük bir sorundu. Dört kilometre öteden sulama için su getirilmesi gerekiyordu. Ekim dikim işleri böylece başarıya ulaşabilirdi. Yine sekiz kilometre öteden içme suyunun getirilmesi de gerekliydi. Tüm bu işlerin devlete yük olmadan yapılması en doğru yoldu. Okul yapısı, barınma ve su sorunları dağ gibi önlerinde duruyordu. Tam bu sırada öğrencilerden Faik Erdemir ortaya çıkıyor. Bundan sonrasını kendi kaleminden okuyalım:
“Asıl yuvamızın temelini atmak üzere 15 Mayıs 1941 yılı kışladan istasyona indik. Burası deve dikenlerinin kapladığı, susuz, çöl gibi bir yerdi. Çingenelerden alınan kıl çadırlara yerleşmiştik. İçecek ve kullanılacak suyumuzu emektar Kula (at) varillerle taşıyor fakat bir türlü bizi suya kandıramıyordu. Kızgın güneşin altında binalarımızı yapmak için çalışmaktan yılgınlık göstermiyorduk fakat şu susuzluk canımıza tak ediyordu.
Ben de gönüllü olarak su yolunda çalışmaya ayrıldım. Her sabah gün doğmadan arkadaşlarımızla ellerimize kendi yaptığımız künklerden alarak su yoluna gidiyor, geç vakitlere kadar çalışıyor, bazen de akşam yemeğine yetişemiyorduk. Fakat uzunluğu sekiz kilometre olan su yolunun yapılması bir türlü bitmiyordu. Bir iki arkadaş şimdiye kadar tarlada ve işte çalışmadıkları için bu işe katlanamayacaklarını anladılar ve Enstitüyü terk ettiler. Onlar şehirde büyümüş, ağır işlerde bulunmamış olduklarından çabucak yılmışlardı. Emeksiz kazancın tadı olur mu? Biz dayandık, kar suyu kullanarak, üşüyerek bir kış daha geçirdik. Fakat bugün çeşmelerimizden akan sularımızı kana kana içiyor, sıcak ve elektrikli odalarımızda barınıyoruz.
Faik Erdemir
Son sınıf öğrencisi” (1)
Ellerine sağlık, yüreklerine sağlık Faik Erdemir ve arkadaşlarının. Onlara ne kadar teşekkür etsek azdır. Emekleri ödenmez ve emekleri parayla ölçülemez. Onların alın teri, onların gücü ağaçsız alanları yeşertti, yeşerti de meyveye durdu dağ taş. Bu gülere dek geldi, kaysı kenti oldu oralar. Bu nedenle bizler onlara hala borçluyuz.
Faik Erdemir 12 Mart 1926 yılında Sivas’da doğdu. Akçadağ Köy Enstitüsünden mezun olduktan sonra Adıyaman’da iki yerde görev yapmıştır. İlk görev yeri Heştiran’da altı yıl çalışmıştır. Annesinin vefat etmesinden sonra Adıyaman merkeze ataması yapılmış ve Cumhuriyet İlkokulunda yıllarca görev yapmıştır.
Faik Erdemir ve arkadaşlarını rahmetle anıyorum.
Mehmet Erbil
www.mehmet-erbil.tr.gg
10 Temmuz 2019
(1)Şerif Tekben, Canlandırılacak Köy Yolunda, Köy Enstitüleri ve Çağdaş Eğitim Vakfı yayınları, Nisan 2005 Ankara. S. 54-55.
YORUMLAR
Cumhuriyetin bu ilk kuşak öğretmenlerine çok şey borçuyuz. Kendilerinden sonrakileri düşünerek yaptıkları keşke devam edebilseydi de tolumun biliç ve eğitim düzeyi daha da yükselebilseydi.
Köy Enstitüleri, Cumhuriyet döneminin bilinç olarak en donanımlı kuruluşuydu bence o yılların bütün sıkıntılarına rağmen. O neslin yetiştirdikleri bu toplumun ilk bilim ve sanat kadrolarını oluşturdular ve öğrendikleri gibi en çok da vermeyi hedef edindiler.
Tarihteki ve gönüldeki yerleri baki olacak bu örnekleri minnetle anıyoruz. Ruhları şad olsun.
Bir belgesel tadındaki yazınız için teşekkür ederim Mehmet Bey.
Saygılarımla.
Mehmet Erbil
Mehmet Erbil
Mehmet Erbil
Tarihten bir kesit ve anı. Çok güzel... minnettar olmamak mümkün mü?
Selamlar olsun.