- 460 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Ortak Akıl Ve Ön Koşul 1
Ön koşul ya da ön deyi, doğal süreç içinde sınırlı olanın sınırsızla; sonlu olanın sonsuzla, var oluşudur. Şeylerin öznel dünya içinde de zıddı ile belirmesi ve belirlenmesi ön koşuldur.
Zihin sel olarak ön koşul; bağıntılılık veren olgu ve olaylardaki bağıntısı kopmuş sezgi ve gözlemsel durumların; nedensellik oluşuna akli bir tanımla ile o şeye meşruiyet verme işidir.
Ortaklaşa yaşam içinde kişiler öznesi ön koşul ittifakı ya da ortak akıl uzlaşması yaptıkları zaman bu ortak bilgi ortak akıldır. Ortak akılın kabul edilirliği herkesçe onaylanmakla, o şeyin kullanım ve tüketiminin yasaklanmadan ayıplanmadan kullanım ve tüketiminin meşru olmasıdır.
Ortak akla verilen meşruiyet ile o ortak aklı olumlu kılmak (olumlamak) ya da olumsuz kılmaktır (olumsuzlaşmak-yadsımaktır) ön koşul.
Ön koşul olgu ve olaylar dünyasındaki gerçekliğin zihne konu olan anlam ilişkisidir. O olgu ve olayı bilme-anlama anlatma yapan tutumların içinde o şeye bilinir olanla meşruiyet veren bir belirlemedir. Belirlenmedir. Sosyal ve kolektif sürecin ortaklaşma yapmasının öznel kanıtıdır.
Şeyler üst üste mikro ve makro durumun içinde olmakla kuantum belirmedirler. Şeyler bu tür çoklu kuantum durumun birine veya birkaç kuantum duruma göre bağıntı kılınan belirlenmedirler.
Ortak akıl temelde kuantum belirme olduğu halde, insan dünyası içinde kesikli, sınırlı, sonlu anlamadır. Tarihsel ortak akla göre şeylere kendi ilişkin alanlarında sıcak dendiğinde, soğuğun yokluğunu anlamak ön koşuldur.
Oysa kuantum dünyası ön koşul ve ortak akıl ve belirlenme kabul etmez. Sıcak ve soğuk aynı anda vardırlar. Yani aslında hiçbir şey sıcak ta değildir soğuk ta değildir. Bir belirlenmeler o şeyin benzer ve zıt durumlarına göre aklımızın nesnel ve öznel ölçme değerlendirmesidirler.
Ortak akıl ya da ön koşul böylesi bir ölçme değerlendirme belirlemesi olmakla, diğerini de aynı zamanda belirsizleştirmektir. Yok kılmanın durumsalıdır. Evren için ne ön koşul ne ortak akıl yoktur. Ya ne vardır belirme. Yok kılınana göre belirleme, Belirene göre yok kılma bize göredir.
Dünya bizim duyumlarımızı sınırlar. Aslında biz körüz. Kilo metre boyutundan nanometre boyutuna kadar olan o kadar ışık skalası içinde biz 380 nano metre ile 780 nano metre aralığını görmekle bu değerlerin altındaki ve üstündeki ışınımlara karşı körüz.
Bir şeyi zıddıyla görebilme, algılaya bilme ve o şeyin akla dek imge ve imajını alma işi bize göre ön koşul ve ortak aklın mantığıdır. Böylece bu mantıkla olup biten olgulardan ittifakı bir alt yapı ve üst yapı belirleniminin ortaya çıkmasıdır.
"Ortak akıl, topluluk fikri, genetik ve içgüdüsel takip aydınların, dahası akıl sahiplerinin ön koşulsuz kabulleri olamaz". Doğrudur. Aydınların akıl sahiplerinin bir ön koşulu olmadan, bir ön koşula dayanmadan meşruiyet kabul ettikleri savlama olamaz, demekle birlikte ön koşul baş ve sonun; ön ve arkanın bağıntı oluşu ve ilişkin belirmesidir.
Genetik ve içgüdüsel takip vurgusu, tabii ki aydınların ve akıl sahipliğinin alameti değildir. Topluluk söylemi ise toplum olmamakla gelişi güzel rast gele ve gelip geçici amaçlı amaçsız toplaşmadır. Genetik ve iç güdü, ben vurgusuyla; kendisinin inşasıdır. Oysa ortak akıl ve toplumsal oluştaki hüner, tekil durum değildir. Kolektif akıl ile kolektif öznellikler bambaşka bir şeydir.
Ön koşul demek, mutlaka ve önceden beri, sonuçtan önce olması demekti. Dünyamız için bu böyledir. Ön koşulun bir şeye ön olması demekti. Ve o şey için yerine getirilmesi gereken şartlardı. Çokluğun önünde teklik olmaz. Veya tekliğin önünde çokluk olmaz.
Doğa denişte doğanın kendisi tekliktir. Ama doğanın yani tek olanın içi de zaten çokluktur. Üst üste zamandır.
Evren olam ile iken doğada olam yoktur. Evren gibi kapsayıcı tekil söylemin içleminde sıcak, soğuk. Az çok gibi niceli durumlarıyla evrenin olam ve çoklu belirmesidir. Doğa gibi evren gibi tekliğin önünde çokluk olamaz.
Kendi kesikli sürekliliği içinde yağmurunu oluşan doğa, yağmur sonrasının erozyonunu, etrafın serinlemesini, buharlaşmayı, hayata su döngüsü olmayı, kuraklığı gibi birçok sınırlı süre durumlarıyla yağmurun yine kendi üzerine kendi teklik veya çokluk etkisidir.
Ya da önce olma, sonra olma etkisidir. Çevrim içinde önce olan sonradır. Sonra olan öncedir.
Dolaysıyla kapsayıcı tekil oluş kendi üzerine kendi etkimedir. Veya doğanın tekil olması doğa da içkin bir çoğulluğun kapsanması olmakla tekillik kendi üzerine kendi etkimedir.
Yani eliniz, parmağınız, tırnağınız, kalbiniz vs. siz değildir. Orta parmağın uzun olması, serçe parmağın kısa olması da siz değildir. Bunların hepsi siz olarak tekliktir. Teklik te uzun kısa parmak tırnak olarak çokluktur.
Ya da dağıyla, taşıyla, kurduyla, kuşuyla, sıcağıyla soğuğuyla vs. olan doğa; bunlarla çokluktur. Ama bunların hiçbiri doğa değildir. Doğadadırlar.
Çokluk ta teklik te ya da kuantum durumlarıyla olan evren gibi kapsayıcı çokluğun tüm deşeni olan tekilliğin önünde; sınırlı sonlu belirleme olmadıkça ki olmaz. Evrenin önünde başka bir tekil durum, çoğul durum da olamaz. Paraleliyle, negatifi ile ne çıkacaksa üst üste durumla evrenimizde çıkacak, Belirlenen de belirlediğiniz de evren değildir. Gözünüzün, siz olmadığı gibi.
Habitat alanında tekil kişi durumla yaşayan hemcinslerimizin önünde kolektif oluş olamaz. Habitat içinde ancak beyin toplacı gibi bir kendi üzerine kendi etkimenin dışta ortaya konacağı bir ortak akla dayalı çekip eleyici kontak durumlar sinyali oluşmadan, hemcinslerle oluşan ortak akla dayalı bağ ilişkisi, kolektifi bir sosyal ilişkiye dönüşemezdi.
Neyse ki hemcinsler beynin oluşumundan çok sonra yeryüzündeydiler. Bir tek kişiye dayalı bir süre durum içindeki tekil belirmelerin kendisine göre kendinden önce kolektif bir zaman öncesi yoktu.
Bu nedenle kolektif oluşun, kolektif ligine göre önceden ön koşul olarak yerine getirilecek başka bir kolektif koşulu da yoktu. Tek başına olan hemcinsler yaşamı kolektif süreç değildiler.
Tek kişiye göre olan tekil süreç, kolektif süreç olamayacağına göre; tekil süreç ile kolektif süreç arasına beyin tarafından "ortak akıl olarak bir varsanım süreç" sokmak gerekecekti.
"İşte kolektif ligi ortaya koyan beyin özneli bu varsanım izah ta, totemdi". Böyle olunca totem, ortakla tan bir tutum ilkeydi. Ortak akla göre çevrenin kişi üzerine açlık, savunma gibi baskı yapan bir totem etkisinin var olması da totem sürecin başka bir nesnel boyutuydu.
Kolektif ligi çevre etkisi dayatmıştı. Koşullu öğrenme, hatırlama, tanıma gibi süreçleriyle beyin bunu öznel kılmıştı. Acıkma, korkma, savunma, güvende olma, üşüme, karanlıkta kalma gibi çevre etkisi, özne kişimize; aynı anda ve bir birim zaman içinde birlikte beliren baskıydılar.
Çevrenin bir birim zamanı içinde beliren acıkma korkma, savunma, güvende olma, üşüme, karanlıkta kalma gibi aynı anda çok türlü durumla belirmesini kişi ancak birçok kişi ile bir arada olursa karşılardı. Bu gibi birçok durum olukla beliren baskılara karşı kişilerin kolektif tekliği bu baskılara aynı anda cevap olacaktı. Kolektif davranış birim zamanda çok türlü baskıya çok türlü cevap olan davranışlardı.
Daha açığı çevrenin bir anda çok türlü bir makro kuantumla belirmesi vardı. Makro kuantumla beliren süreçlerin gözlenmesi otomatik fark etmeydi. Otomatik fark ediş özneler dünyasındaki ayna nöronlar yansımalı süreçlerdi.
Ayna nöronlar empatinin nöron biyolojik tabanıydı. İşte çevrenin kişiler üzerine çoklu baskı ve basınca karşı kişilerde ortak ve benzer duygu ve algılar oluşuyordu.
Kişilerdeki ortak duygu ve algıların çekimi kişileri aynı anda beliren çoklu etkiye karşı çoklu tepki vermeye zorluyordu. Etki ile karşı cevabı olan kolektif davranışın kendisi de tekil bir cevaptı. Kolektif oluş, makro yasalı kuantum oluşa giden makro bir kuantum zaman durumdu.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.