- 579 Okunma
- 2 Yorum
- 1 Beğeni
Ejder Krizi 5
"Bir kadın ellerimi tutuyor yüzü yok beyaz bembeyaz saçları bembeyaz bir bedenî var. Hayır bu annem değil, Garcia değil, Lili değil. Tanıyamıyorum bu kadını ve neden ellerim ellerinde. Birimiz kızıla bulanmış bu benim çıplak bedenim kızıl alevler içinde. Birimiz beyaza bulanmış bembeyaz alevler içinde. Birbirimize sarılıyoruz, öpüşüyoruz gözlerimiz kan içinde dillerimiz dişlerimiz. Aletim onun içinde zevk almıyorum bundan. O da almıyor yüzünden belli çığlık. İçinden çıkamıyorum kanıyor kasıklarımız kan gölü.
Dayanamıyorum sanırım böyle öleceğim, hiç tanımadığım bir kadının içinde. Hatırlıyorum en son Garcia ileydim sırtımda bir acı vardı. Nasıl ölebilirim burada nasıl bu hale geldim. Ya Garcia o da mı öldü. Annem, Darknes teyze yeminlerim nasıl nasıl nasıl!. Tanrılar, Tanrıçalar kaç tane iseniz hepinizi lanetliyorum bu nasıl bir kader nasıl bir acı "
Terler içinde sayıklıyordu Abel, iki aydır yataktaydı saray doktorları her şeyi yapmış ama yaşayıp yaşamaması salt bir mucizeye bağlıydı. Abelin sayıklamalarını duyan hizmetçiler hemen Garciayı çağırdı.
İki ayda düşünmekten yüzü solan saçları dağılmış ve neredeyse sıradan biri haline gelmiş olan siyah kuğu Garcia heyecanla odaya girdi. Bu odaya her girişinde yanakları usul usul tuzlu göz yaşlarıyla ıslanırdı. Pek hoş bir manzara olmadığı için hizmetçileri odadan çıkarıp.
Abelin yanına yaklaşıp tuttuğu hareketsiz yarı sıcak yarı soğuk avuca yüzünü yerleştirip ağlamaya devam etti.
" Burada ölmeyeceğim, ölemem korumam gerekenler var. Zorlayacağım, bu serinlik bu ses biri var evet bu beni içine çeken şeytandan kurtulmam gerek. Çekiyorum kendimi bu kan gölünden, kadının yüzü belli oluyor. Hayır yine de tanıyamıyorum bu kadını. Bir şey söylüyor öldür beni. Onu öldürmemi istiyor. Evet bunu yapabilirim kana bulanmış ellerim yapışıyorum ince boynuna ellerim kayıyor . Bu gözler acı çeken birinin gözleri değil son gücüyle bir şey mırıldanıyor, teşekkür ederim. Bedeni hareket etmeyi kesiyor her yerim hala kan içinde. Tanıdık bir ses evet bu hissi biliyorum bu sesi biliyorum. Abel uyan artık sensiz ne yapacağımı bilmiyorum. "
Abel gözlerini yavaş yavaş açarken. Nerede olduğunu anımsamaya çalıştı bir şey bir ağırlık elinde. Usulca başını çevirdi simsiyah bir saç yığını bu Garcia olmalıydı. Ölmemişti ve şu anda onun yanı başında hatta yüzü avuçlarındaydıı. Elini usulca hareket ettirerek bu yüzü okşamaya başladı.
Garcia yüzünde bir hareket hissettiğinde bunun neredeyse gün aşırı tekrar eden halüsinasyonlardan biri olduğunu düşünerek, gözlerini açmadan Abel için dua etmeye devam etti. Ancak bu sefer başka bir şey olduğunu anladığı sırada Abelin sesi kulaklarında yankılandı Garcia.
İsmini duymaktan hiç bu kadar mutlu olacağını düşünmemişti. Bulunduğu durumdan utanarak eli ayağı birbirine karışmış halde
ve gülmek arasında
- uyandın sonunda uyandın iyisin değil mi ağrın var mı. Hemen doktorları çağıracağım ayrıca az önceki manzarayı unutacaksın ben sadece uyuya kalmıştım.
- Garcia bi dur biraz sakin
- nasıl sakin olabilirim iki ay tam iki aydır bu yataktasın
- ama döndüm bak iyiyim
- olsun daha iyi ol. Beni kaç kere kurtardığını bile sayamıyorum senin için bir şeyler yapmak istiyorum.
- o zaman senden bir şey isteyeceğim
- nedir hemen ne olursa
- yanıma uzan ve bana sarıl
- ne bunu bir prenses den nasıl istersin. Üstelik daha yeni uyandın
- Hayır Garcia sen artık benim yol arkadaşımsın unuttun mu. Ve emin ol sen sarsılırsan hiçbir şey acı vermez.
Yüzüne can gelen yüreği tekrar kanatlanan Garcia dikkatli hareketlerle yatağa uzandı. Elini nasıl atacağını bilemeden bir süre tavana bakıp durdu. Abelin eli onu tutup kendine çektiğinde itiraz etmeden kendini bıraktı. Birinin yüzüne kendi yüzünü bir çift gözlendiğinde görecek kadar yakın olmak ve nefes alış verişlerini hissetmek. Bir nehrin karnından bacaklarına doğru aktığını hissetti. İkisinin dudakları usulca birleşip ayrıldığında ay gökyüzüne dağılmıştı.
Hizmetçiler Garciayı merak edip usulca odaya girdiğinde birbirine sarılmış huşu içinde uyuyan bir çift beden buldular. Fısıldayarak onları rahatsız etmeden oda dan ayrıldıklarında. Bu haberi sabaha saklı tutmaya karar verdiler.
Abel uyandıktan bir ay sonra tamamen iyileşmiş bir halde görevlerini yapmaya başladı. Prensesi defalarca kurtardığı için resmi olarak kont unvanının sahibi oldu. Ayrıca kralın, prensesin ve ülkenin düşmanlarını yargılama ve infaz etme yetkisi kedisine resmi olarak verildi. Şu anda ülkede ki en güçlü on kişiden biriydi ve prenses ile arasında ki yakınlık dillerde dolaşmaya başlamıştı. Halk için ise kutsal gördükleri iyi yürekli prensesi kurtardığı için çoktan bir kahramandı.
Emrine verilen beş bin askeri adım adım yeni baştan eğitmeye başladığında Abel tüm soyluluk unvanlarının dışına çıkıp seçtiği subayları bire bir eğitip her biri ile bire bir alakadar oluyordu. Kendi ordusu içinden belli bir grubu sırf istihbarat ve suikast için eğitmeye özen gösterdi. Subayları dışında en işe yarar grubu bu yüz kişilik ölüm timi olacaktı. Hepsi sıradan halktan göze çarpmayacak geride umursayacak kimseleri olmayan askerlerdi. Garcia ile gizli gece görüşmeleri harici Abel saraya uğramıyordu zamanının çoğunu kışla da geçiriyor ve istihbarat toplamak için harcıyordu.
Altı ay sonra kraliyetin en güçlü askerleri olarak ortaya çıkan bu ordunun resmi adı kızıl şeytanlar olarak ortaya çıkmıştı. İlk icraatları ülkede patlak vermiş olan isyanları bastırmak oldu. Her seferin başında Abel birebir bulunuyordu. İsyancı liderlerin başları şehir meydanlarında Abelin kılıcı ile gövdesinden ayrılıyor ve merhamet lafı ağza dahi alınmıyordu. İsyan grupları arasında bulunan ve herhangi bir suça bulaşmayalar ise tek seferliğine affedilerek ülkenin insan gücü korunuyordu. Kızıl Şeytanlar hırsız ve haydut gruplarına karşı ise tamamen serbest şekilde hareket ediyor herhangi bir yargılama olmadan sıradan halka zarar veren yok ediliyordu. Elbette bu ordunun gücünü kendisi için kullanmaya çalışan askerlerde ortaya çıkıyordu. Ancak en büyük ve en acı verici ceza bu askerlere uygulanıyordu. Ordunun ve kraliyetin gücünü kendisi için kullananların derisi özel olarak yüzülüp tuz veyahut kireçtaşından oluşan çukurlara gömülen beden yabani hayvanlara bırakılıyordu. Bir kaç sefer sonra ordunun içindeki tek bir asker dahi bu işe yeltenmez olmuştu hatta düşünmek bile imkansız hale gelmişti.
Abelin özel seçtiği istihbarat grubu ise işlerini yapmaya başlamıştı. Suçlu olduğu düşünülen soylular günlerce uzaktan izleniyordu. Kimlerle görüştükleri ne tür alış veriş işlemlerinde bulundukları dahil her şey not edilip Abele ulaşıyordu. Sorgulanması gerekenler bir gece yarısı yatağından alınıp bir karanlığın içerisine atılıyordu.
Her sorgu elbet ölümle bitmiyordu kimisi canı için taraf değiştirip Abel için çalışmaya başlıyordu. Kimisinin mal varlığına el konuluyor ve tüm unvanları ellerinden alınarak. Madenlere 20 yıl 10 yıl 5 yıl gibi süreler ile çalışmaya gönderiliyordu. Ölmesi gerekenler ise Abelin kılıcı altında zaman geçmeden can veriyordu. Ancak tüm bunlara rağmen henüz baron seviyesinin üstünde bir suçluya erişilememiş olması Abelin canını sıkmak için yeterliydi...
Garcia ise bu yeni ordunun ve Abelin verdiği güç ile daha cesaretli adımlar atıyordu.
Kraliyet meclisinde ülkede köleliğin kaldırıldığını ilan ettiği sırada yanında bir kılıç olarak Abel bulunuyordu.
Yahut ülke içinde tarım ile uğraşan kimi mujiklere toprak verileceğini açıkladığında. Halk tarafından ikisine Melek İkilisi adı verilmişti. Arada başkentin sokaklarında Abel ve Garciayı yan yana at sürerken görebilirdiniz. Yahut sıradan bir handan içeri girdiğinizde herkes gibi bir masada yemeklerini bekleyen bir prenses ve ülkenin en güçlü ordusunun generali.
Garcianın bunu yapmasının nedeni gücünü olabildiğince halka dayandırmaya çalışmaktı.
Abeli uzaktan uzağa ağlamaklı şekilde izleyen bir kadın
Lili bir yıl sonra Abeli prenses ile sokakta at sürerken gördüğün de hem mutlu olmuş hem üzülmüştü. Abel gayet sağlıklı ve güçlü görünüyordu bu güzeldi . Artık o prensesindi onun ulaşamayacağı ulaşmayı dahi akıl edemeyeceği bir yerde ki erkek. Abelin metresi bile olamazdı sessizce ara sokağa dönüp burnunu çekerek yürüdü.
Kapı usulca vurulduktan sonra içeriye Abelin posta işleri ile ilgilenen asker girdi.
- evet dinliyorum
Asker elimdeki kraliyet mühürlü zarfı uzatarak
- bu zarfı majesteleri prensesin baş hizmetçisi getirdi efendim
- tamam sen çıkabilirsin
- emredersiniz
Abel kendi kendine ne oluyor acaba diye düşünmeye başladı zira Garcia onu görmek istese buraya direk gelirdi. Bu zarf da nereden çıkmıştı. Garcianın el yazısı ve o tanıdık koku bu bir aldatmaca olamazdı.
Özenle okumaya başladı yazanları
" Elinde ne iş olduğu kimi asacağın. Emrindekilerin kimi takip ettikleri umrumda değil hepsini bırakıp hemen saraya gel seni bekliyorum. Bunu prenses olarak değil seni seven kadın olarak istiyorum "
Abel elindeki işleri bırakıp yanına iki korumasını alarak saraya doğru yola çıktı. Sarayda ki herkes Abel ve Garcianın durumunu bilse de henüz resmi bir durum olmadığı için dört numaralı kulede onu bekleyen Garcianın olduğu odanın kapısını hızlıca açtı.
Abel telaş içinde Garcia ya sarılıp
- iyi misin bir şey mi oldu sana biri bir şey mi yaptı bir bilgi mi var anlat.
Garcia Abelin kollarında savrulurken bir süre bekleyip
- kötü bir şey yok aslında çok iyi bir şey var ama sürecin beklediğimizden hızlı işlemesi gerekecek
- nasıl ne süreci
- evlilik
- evlilik mi ama bunun için henüz zamanımız yok muydu.
- elbette vardı ama artık yok
- nasıl
- ne nasılı deli etme beni. Gecenin bir yarısı gizlice odama gelip seni çok özledim diye yaptıklarını unuttun mu
- eee bunu hep yapıyorum ki ben senin de pek hayır dediğin hatta hiç hayır dediğin yok sonuçta
- anlamıyorum ki bazen nasıl bu kadar aptal oluyorsun
- anlamıyorum ama henüz plânlarımızın üçte biri bile bitmedi ki
- bu o planlardan bile daha önemli hamileyim muhtemelen ve bir prenses evlilik dışı bunu yapamaz. Evet sevişebilir ama çocuk doğuramaz yoksa piç statüsünde olur. Tüm statülerden nefret etsem de bunu kabul edemem.
- Baba mı olacağım ben vuhuw bu harika bir haber ne gerekiyorsa yapalım umurumda değil ben seni ve onu her şeyden korurum.
- iyi en azından aptallığının bir sınırı var.
- deme öyle sen deme sana aşığım çok.
İkisinin dudakları birleşip üzerlerinde ki fazlalıkların yere düşmesi fazla uzun sürmedi. Gece ikisinin üzerini örterken fısıldaşmalarını duvarlar dinliyordu.
İki gün sonra Abel ve Garcianın evleneceği haberi tüm başkent ve krallığa duyuruldu. Halk bu haberi mutlulukla karşıladı, soyluların bir kısmı ise nefretle sıradan biri önce ülkenin en güçlü insanlarından biri olmuş şimdi de geleceğin kralı olmak için hazırlanıyordu.
Darknes kasabada alışveriş yaparken haberi duyunca heyecanla eve koştu. Romamiya her zaman ki gibi koltuğunda bir kitap okumaya dalmıştı. Darknesin nefes nefese halini görünce
- ne oldu kötü bir haber mi var yoksa
- hayır hayır kötü mü iyi mi bilemeyeceğim ama
- ama ne söyle işte
- Abel ve Prenses Garcia evlenecekmiş.
- ne doğru mu duydum ben
- evet kesin bilgi
- ah Abel ah. Umarım kötü bir şey olmaz çok güçlendi ama hala çok toy umarım bu kararı hem onun hem de prensesin başına iş açmaz
- biz ne yapacağız
- hiçbir şey. O babasının intikamını alıp en güçlü olana değin bir sürgün biz buradan ayrılmayacağız.
- ama onu çok özledim ben. Ben bu kadar özledi isem sen kim bilir ne haldesin. Hem bir prenses gelinin olacak hiç mi sevinmiyorsun.
- ah Darknes benim Abelimin kanı onunkin den aşağımı ki buna sevineyim. Asıl o prenses sevinsin Abel için
- hahaha kıskandın mı
- ne münasebet, neyse kitabımı okuyacağım...
Romamiya Darknes odadan çıktıktan sonra odada bulunan küçük Freya sunağında ki mumu yakıp
"Sana yalvarıyorum Tanrıça bu dünyada ki tek varlığımı evladımı koru. Onu düşmanlarına karşı ölüm sevdiklerine karşı cennet haline getir. Senden tek dileğim budur "