- 1093 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
İMZA: ÇÖL ÇİÇEĞİ...
Bir bulutun endamına sahip şiir ve isli yüreklerin tozunu attığı bir düş ertesi çakan gözlerimde nakkaşın oyuntusu bir gölge ve feveran edip de şiire takılan çelme aklımın koridorlarında yüreksiz sitemler şehla bir yalnızlığı daha soyarken hece hece.
Köhne mihmanlığında.
Sevdalı seslerin de hoş görüsü iken içimin pazarında deyişlerin sökün ettiği.
Kıyısından köşesinden sahiplenmek: önce ömrün sömürüldüğü sonra da aşkın tebaasının yitip gittiği.
Bir düş perisine daha ihanet ederken ve kılınan namazı adarken ölülerime hangi mizansen tanımlar ki içimdeki kırık atmosferi?
Feri sönen alacalı kuşun ç/ağrısı içimden içre bir yolculuk her rengin azat ettiği beyazı sürerken saçlarımı dibine.
Ötenazi yaptığım bir mevsim, adaklarımda kurşun döktüğüm ve yollarına güller serptiğim düş perimle uzlaştığım her geceyi aşkla ince ince işlediğim ve dillenen maruzatım.
Peyda olan zifiri karanlık oysaki şiirlerin ışığına hasret düş perimle çıktığım yolculuk şimdimden yoksunum madem yetindiğim mazime bir çelme takıp da yarının indinde illa ki sükutu hayale uğrayacağımın da minvali.
Tok sesli bir aşk.
Tok gözlü bir âşık.
Sanrıların coştuğu bir alt yazı belki de pejmürde bir hitapla söndürdüğüm ışıkları hala ışıl ışıl yanarken görmek gözlerimi her kapattığımda önümde uzanan ışıklı bir yol ve hadislerin eşliğinde göğe göz kırptığım; aşkın da her katresinde boyunduruğuna girmenin verdiği coşkuyu kutsayan Tanrı.
Sevecen ve ihlaslı yürek… asla çözemem sırlarımı ve söyleyemem de taşa tutulan bir yetim şiirin başını okşayıp ben senin annenim de diyemem.
İzahı yok işte dünün ve yarın mizaçlı hayallerin de tuttuğu dalı kesemem ne zamanki ıssızlığım şerh düşse hecelerime.
Soluk teninde bulutların ihtiraslı bir rüzgâr belki de içimin dağınıklığında sadece dilediğim sadece dillendirdiğim.
Muteber bir ses tonuyla severken ve halis munis bir sevdayı da azığa çekerken.
Azınlıkta ruhum azımsanmayacak yalnızlığıma kul köle olan düş perimle sözlendiğim bir yaz sabahı.
Her perdeyi kapadığımda yanan bir fer.
Her mumu söndürdüğümde ateşin sıçradığı bir mizansen.
Şimdi göğün kanatlarında kısa bacaklı taylar şaha kalkarken ben öğütüyorum düşlerimi yol yakınken uzaklaştığım ve her uzaklaştığımda safiyetime sığınıp çocuklaştığım.
Lanetin de sür git realitesine ters düşen bir yenilgi işte telaşla sevmeyi matah bir şey sanıp henüz kendime sıranın gelmediği…
Sonlanmıyor da ve asla sonlanmayacak.
Israrla şerh düşmek sevgiye asla işe yaramıyor ve yaramayacak da.
Aşk, diyorum azizim hele ki insan bir kez aşka düşsün ve geliyor arkası: yeniden ve yeniden severken bilmiyor da insan ırkı bu aşkın hem mubah hem gerçek olduğunu.
Kalbin ısısını asla ayarlayamıyorsun neticede patlıyor ısınan lahit ve kendi gözyaşında boğuluyorsun. Artık ipliği çıkıp da pazara aşkın ve sen her ne kadar bilinmezin mealine denk düşsen de bilindik heceler yetmiyor ve asla yetmeyecek.
Israrla seviyorum, azizim.
Seviyorum yeri göğü.
Merdi namerdi.
Aşkı ve aşkı satılığa çıkaranları.
Öyle ki kendimi sevmeye sıra gelmiyor ve dokunurken kendi yüreğime karıştırıyorum yüreğimin yerini ve rengini.
Kuş kanatlarında ölüm dilleniyor mersiyelerin de yaftalandığı bir ara sıcak iken aşkın imkânsızlığı ve kat çıkıyorum gök kubbeye: Araf’ta olduğumun bilincinde merdivenlerden iniyorum yeryüzüne.
Alı al moru mor duyguların atıfta bulunduğum şiirlerin uğursuzluğuna inanıp kendime inanmadığım.
Methiyeler diziyorum, azizim en sonunda kurşuna diziyorum kalbimi ve sayfa atlıyorum mutlu son’a bir an evvel ulaşmak adına lakin her hikaye mutlu sonla bitmiyor hele ki mevzu bahis kendi hikayen ise…
Sahi, sen neresindesin bu hikâyenin yoksa henüz okumaya başlamadın mı?
Ne gam, azizim; yazmadan duramam ben ve sevmeden de: ne senle ne sensiz…
İmza:
Çöl çiçeği.
YORUMLAR
Gülüm Çamlısoy
İlla ki ve iyi ki de...
Mutlu akşamlar.