- 368 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
iki satırlık geceyi okutmak lazım ..
Yorucu bir iş gününü en nihayetinde geride bırakmış içi rahat bir şekilde. Kendimi evime atıvermiştim. Beni kapıda "sen mi geldin?" diye ve karşılayan birilerinin o varlığını hiç ama hiç göremediğim gibi alışık olmadığım bu duyguların tekrarını yapmak kısaca da kendime kendimi hatırlatmak ve tarifi imkânsız bir acı vermekteydi.
Hani bazı gerçekler vardır. Ya unutmayı deneyeceksin; yâ da onun seni unutmasını bekleyeceksin. Beni pasifize eden bir yerlerde beni tam anlamı ile sahiplenecek birilerinin sadece ve sadece ihmalinin kurbanı olmamdı.
Yoksa şu hayat ona bağlı kalan umutlar ile bilinmeye limanlara demirlenmiş sesiz bir gemi gibidir. O sessizlikle de olsa birilerinin yokluğu ise çok şey demekti.
Çünkü! Dokunamamak o his bazen vedası zor şeyleri barındırır. Bu vesile ile Bana ait özel olan duygularıma nasıl ki yakınlaşıp, dokunamıyor isem. İşten eve gelirken bazı kurallara hapsim ile bir şekilde. O bir şeylere dokunulmama hissim hemen devreye giriyordu.
Ve hiç vakit kayıp, etmeden direk kendimi bir solukta banyo da buluveriyordum. Musluktan akan suyun tazyikli akışına kapılıp, ellerimin tırnak aralarına biriken o kapkara lekeleri çıkarmaya uğraşırdım. Suyun arındırdığı eller hemen eski halini alır yaa?**? Peki, o yalnızlık lekesini içimizdeki yegâne varlığını nasıl yok edeceğiz. Öyle böyle hafife alınacak basit bir durum değil… Çok lanet bir şeydir ki insan bir türlü çıkaramaz hayatından. Ve ucuna incelenen ok gibi hedefe fırlatmak için güzel bir anı bekler durursun.
İki dengeleme gerektiren dilden dile olan kusurlar ise başlı başına düşünce gücüne endekslidir. Zaman ilerledikçe korkularını istemediğin ne var yoksa hayatından bir bir eksildiğini görmeye bağlıdır.
Sizi bilmem ama şu düşünce çok önemli benim hayatımda. İçi su dolu bir sürahinin bardağa kutsallığını bitince ikisi de boy ve şekil farkı olarak bir cam parçasından öteye geçemezler. Buda gösteriyor ki her şey o şeklini korurken ve zamanında güzeldir.
Şu an içinde çıkmaya çalıştığım ve şikâyet ettiği bu yalnızlık gerisinde ne izler bırakır fikrine gelince. Belki özlemini duyduğum yarına beklentisi mümkün ve Kim aksini söyleyebilir. Yapıp, yapamadıklarının arasındaki o ince güzel çizgiye ait olan şeyin ne olduğunu bilememek yanlışa sizi itekler
Şu bir gerçek hani o kötü ve iyi kavramının gerisinde acaba kaçımız sağlam dura bildik. Yok, öyle bilginlik havaları hepimizin o genel kültürünü alıp zirvelere sonra yerin dibine çalan bir sokak dili var.Keza yaşam kalitemizi ayarlayan mekanik gücü birebir görme dokunma hissini de inkâr edemeyiz de. Yine güzel olana ait uzun bir karalama listesi bir bir sırlandığı an ne yapabiliriz çözün nedir? Ona kilitlenip, bu kapkara listeyi hazırlayanın o ruh halini yerinde görme fikrini oluşturan seçeneklere bakarız.
Sizi bilmem
Lakin benim ilk etapta akılma şu gelir. Bu bizi değiştiren mutlu eden güzelliğin o karalama listesine tekrar tekrar göz atıp.
Şöyle derim bu adam kesin ben gibi 2/1 bir evde tek başına mı yaşıyordu? Bazı insanların hayata bağlılığı çok farklıdır. Kendi kurallarını kendileri koyar. Fakat uygulamaya gelince sınıfta kalırlar.
Mesela çevremde çok görürüm. Bayan tam kapalı din konularda ise seni beni vişne çubuğu ile bi güzel dövme de geri kalmaz. Hele ki o cümle hâkimiyetini karşıya gösterdiği vakit sen ben ezberi kuvvetli biri olup, çıkar ortaya
Efendim dinimiz o kuralı bunu yasaklar sonra döner sana Derki! "Dinimiz kimseyi ayrıştırmaz" Yahu demin her şeyi çıplaklığı ile zaten net bir şekilde bize sıraladın. "Bu lahana turşusu bu perhiz" dersin de neyse! Ver gazı!
Onun ötesi sen değil o sinirine hakim olmaz. Ortaya iki karışık insan figürüne bakıp , Kardeşim ya ben algılamada kıt beyinliyim; yâ da sen diyesin gelir. Keza o seni anlamaz duymaz da…
Birde şu var özelikle bu tip yaşama özentisi içinde olanların tek yaptıkları şey başkalarının yerine düşünen ve kendinden hep konuşma hakkını bunları sadece dinleyeceksiniz.
Aynen yukarda anlatım karaktere benzer bir bayan komşum var idi. Evi tam yakın bir bina çaprazıma gelirdi. Bilmiyorum bir yerlerde ne yapıp, çalıştığını sadece hafta sonları evdeydi.Aynı şartlarda idik fakat o balkon sefasını benden güzel yaşardı.
Ve ben gibi değil askılı tişörtü şortu yaka bağrı gayet açıktı. O balkon aralığında sanki çıplaklar kampına gelemem mazeretlerini yaratıyordu.
Bende çok şaşırırım bu duruma.vallahi! Ne oluyorsa o ayakları toprağa değince kapalı kadınlar tamamen kapalı olu veriyorlardı. Bu onlar özgü o toprağa basmakla oluşan dindarlık sırları neydi?
Yok, bence o ayaklarının toprağa basma anında onlara özel bir ödül vaat ettiler ki! Yoksa kendisini gören erkeklerden çekindiğinin alakası bile yoktu. Sadece ve sadece hafif bir beni farklı görün mantığı burada karışımıza çıkıyor.
Pardon yine doğru mantığım beni alıp çok yere götürdü. Bir şeyler yiyip, en iyisi hemen yatayım ben. İnsanların kendisi ile çelişme başkası ile de bitmez.
zaralıcan
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.