- 284 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Kurtuluşun Felsefesi 161
Özgecilik, irade ve totem otoriteye karşı kolektif grup egemenliği örtünme simgesi altında mana edilmişti. Örtünme o aşamadaki o grupların sentezi veren kişilerin özgecil bir simgeyle alameti farikasıydı. Oysa köleci sistemdeki örtünme özgecil olmayıp, egemenliği, iradeyi efendiye ya da mülk sahibine teslim etmenin sınıfsal karakteriyle El in iradesiydi.
El in iradesi zenginliği ve fakirliği ortaya koyucu rızk vermenin iradesi olması nedenle egemenlik El in örtünün deme iradesi içinde bu türden karşıtlaşmanın ve sınıfsal oluşun bencil ve kibir abidesi olmanın alameti farikasıydı. Örtünme köleci sistemde sınıfsal kimliğin ve örtünme tipine göre muamele görmenin deşifresiydi.
Bu türden köleci inanç ve kaygılarıyla örtünme ve giyinme; soğuktan korunmanın, çıplaklığı örtmenin çok çok dışında var olan bir tutumdu. Bu tür mana verici giyinmeler ön ittifaklardan beri önce kurumsal, sonrada sömürgeci bir sınıfsal tutumun simgesi olan anlatımlarına dönüşmüştü.
Ön ittifaklar birleşmesini veren tapınak seremonileri içindeki sağ omuzu açık giyinmek. Sol omuzu açık giyinmek, başı örtme, baş açma biçimi ile giysi rengi vs. ilah aitliğini veren bir totemi simgecilikti.
Köleci sistemle birlikte örtünme ister istemez egemence El ideolojisiydi. Örtünme kişinin çıplaklığını giydirmeydi de. Bununla beraber örtünmenin sınıfsal statülü anlam olması ile sosyal mantığın gerekçesini taşıyordu. Egemeni mana taşıyordu. Oysa örtünme her iki anlamı ile içi içe birbirine girmiş olmanın kör dövüşü olmasından çok çok, münezzehti.
Özelleştirmeci ve köleci sistemde örtünme ahdi; kapalı giyinen efendi ile açık giyinen kölenin birbirine benzememe ilkesiydi. Onlara benzemeyin diyordu El.
Monarşin yapı içinde El in o ya da onlar dediği aslında mülk sahibi efendilerdi. Köle; düşünce tarzı ile sahiplik tarzı ile konuşma tarzı ile yaşam tarzı ile giyim tarzı ile kısaca köle; beylere beyefendilere yaraşır tarzlar ile efendisi ile yarışmayacaktı. Efendi ile köle arasında hiçbir benzerlik ve ortaklık olamazdı. Kölenin efendisine yaşam tarzı olarak benzerlik taslaması efendiye ortak koşmak olup şirkti.
Monarşin öğreti onlara benzemeyin söylemi ile kendi içinden çevreye doğru ya da yakından uzağa doğru gitmekle komşu monarşin grupların inancına, adetine, töresine, giyinişine vs. benzememeyi de içeriyordu.
Örtünme, efendinin kölesi ile hiçbir ortak yan taşır olmamasının da ifadesiydi. Giyim yaşam tarzı, saray da yaşama gibi süreçler efendi ile kölelerin birbirinden ayırt edilmesinin, ilkesiydi. Bunlar kölenin efendisine benzememe, ritüeliydi. Kölenin efendisine özenmeme iman ahdi olmanın bir ritüeldi.
Örtünme de özleşen söylem, kölenin efendisi gibi olmama seremonisi olmanın ritüel ve stratejisiydi. Örtünme, artık El e ve onun ideolojisine biatin ürünüdür. İnsanlar bu tarz simgesel oluş dışında hiçbir zaman çıplaklığı, üşümeyi giydirmeyi tartışmamışlardır.
Örtünme egemenlik kavgasıydı. Kadına kocası (baal’i) örtün diyordu. El örtün diyordu. Örtünmeyi salt çıplaklığı giydirme, utanma ya da hicap duygusu olarak görür ve gösterirseniz; tarihi olanı ve bilgiyi karartırsınız.
Kimse size niye çıplak gelmediniz demiyor. Hicapla örtünmenin, hicapla çıplaklığı giydirmenin, üreten toplum ilişkili egemenlikle hiçbir alakası yoktur. Bunların kör dövüşü yapılması dışında tartışması da yoktur.
Rivayet odur ki hicap nedenle örtünen bir kölenin örtüsünü çekip alan Hz. Ömer; "sen onlara benzeme. Sen efendin gibi olamazsın. Sen kölesin", der. O dönemde, o alandaki köleler yarı çıplaktı. Henüz tüm giyinmiş değillerdi.
Bilinçsizce ve belli biçimle El ahdînden kaynaklı imanlarının gereği oluş ile örtündüğünü söyleyenler, farkında olmadan ve bilmeden tarihsel bir egemenlik sürecini, alakasız konular üzerinde yeniden hortlatmaktadırlar.
Örtünme sınıfsal oluşu belirleyen El in iradesi olmakla El in egemenliğini tanıma illüzyonu içindeki koşullanmışlığınız ele verip; bu biat El in sizi kontrol imlecidir. Ezen ve ezilen ikilemi içinde El den yanaşlıkla, kendi köleliğini, kendi ezberlediği kölelik ahdini savunmaktır.
Egemenlik kolektif birim zamanlı kolektif üretim gücünden gelen kolektif bir muktedirlikti. El üretmediği halde kolektif oluşu içeren güce mülk benim diyordu. Bu söylemi süreçle El bir süre kurbağayı ısıtacağı sıcaklığa kadar iyice yumuşatıyordu.
El, kolektifin olana mülk benim demesinin ardından geçen uzun bir zaman sonrasında mülkün El e ait olması karşısında oluşan tepkiler özgeciliğe karşı kişisi bencilliğin hortlamasıyla kırılıyordu.
Kişisel bencilliği içselleştirme süreci karşısında El, bu kes de ben mülkü dilediğime dilediğim kadar verdim. Dilediğime de nasipten kıstım diyecekti. Mülkün sahipliği karşısında ele geçen kudretin hüccetinden kararan göz ve dimağlar birinci söylemin sindirilmesinden sonra ikinciyi kolaylıkla ve pek çabuk kabul ediyordu.
Adeta telkine çok açıktılar. Ateşe koşan pervaneler gibi El in söylemine sıkı sıkıya sarılıyorlardı. Yani sahipli egemenlik El in olunca üretim de üretileni mal mülk olarak vermek te, ürünleri paylaştırmak ta El in keyfi egemenlik hakkı ve takdir hakkı olmuştu.
Bu tarz egemenlikler eğriliği önceden gözetmekle, eğrilmeyi doğrultucu bir berhava oluşun ikna tarzıdırlar. Üreten toplumun yağmalanmasını ve sınıf çatışmasını doğrudan doğruya destekleyen bir ezilmeden yanallıkla güçlüden, zenginden yanallıktır.
Avret yerlerini örtmek kaydıyla kölelerin giyimi açık saçıktı. Deve üzerindeki bir kişi, açık veya kapalı giyinmesi nedenle kendisini ve sınıfını ele veriyordu. Efendi ve köle mülk sahipliği kadardan daha fazlasını da giyim tarzından ötürü, kimliği ile birbirinden ayırılmıştı.
Günümüz koşullarında Fransız Devriminden sonra insanlığın (mahşerin) vicdanında kölecilik meşruiyet bulmamıştı. Kölecilik değilse de köleciliği belirten giyim kuşam gibi, köleye en vurma, damga vurma gibi, köleyi alıp satma gibi alametler ortadan kaldırılmıştı. Bunlar yasak ve suç sayılmıştı.
Kölelik yön değiştirmişti. Son çözümlemede kölelik günümüzde ücretli kölelik olmakla ortaya konmuştu. İşte günümüzdeki örtünme bir ucu nane bir ucu imame olmanın gizemiyle El ahdi içindeki köleci sistemli mantığının bir ahit, inancıydı.
Örtünme El ile ahit inancı olma adı altında köleciliği kocaya itaati ve bu şartlı öğrenme paralelinde El e itaati ve El in keyfi egemenliğini tanıma oluşun şimdiki dolambaçlı ve güncel versiyonuydu. Şimdilerde hakimiyeti milliye demek yerine; Hakimiyete, "El hakimindir" denmekle belirtiliyordu.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.