- 1006 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
İç'e mektuplar
büyüyünce ölüyor insan
gülüşü,
şafağı söker gibi geceden
doğup doğup ölüyor
her yeni gün...
Sonsuz boşluğu yalnızlığımla doldurmanın tarifi yok bende..
Ruhum incecik bir gelincik, rüzgârlara karşı korumasızım. Yaprak yaprak dağılmam kaçınılmaz bir son...
Tomurcuklanmak her karșılayan söz hazinesiyle yeniden, umutlanmak...
Duası duasına denk gelmeliydï iki insanın...
...Tenhası vardı uzaklığın, seni düşünüp düş gördüğüm...
"ben hep seni düşünürům."
Bir annenin evladına ettiği dua kadar güzel ve içtensin. Nasıl demem ki amin...
Seni ağlasam bir duvara ve beni. Alın yazımda sana dokunup, avuçlarımdaki derin çizgilerde bulsam bizi...
Seni anlatsam dağa, taşa, yere, göğe, çiçeğe, böceğe, kușlara...
Sesin cennetten kalma hafızası olmalı... İçiçe geçen bu yakınlık, tanıșıklık, taşkınlık neyin alâmeti!
Neyle imgelenirsin sen, nasıl ifade edilebilir bendeki mânân.
Alfabeyi bu denli çaresiz kılıp, ruhumu çıkmazlara sürükleyen aynı zamanda çıldırtan bir sevinci nasıl resmedebilirim.
Yirmi dokuz harfle sözün õze değdiği dik başlı, mağrur cümleler kursam ne değișir...
Demiri tavına getirip örsle vursam, vursam...
İçimdeki hasret ateşi ruhumu kıvamına getirmiș, sabrımla sınıyor. Örsün demire vurması gibi kalbimde atışın..
Seni, nazarlardan uzak tutma
endişesini taşımam, kaybetme
korkusundan mı.
Ey aşk, sessizliğime ses, sus’uma s’öz, en içli alfabemsin...
sude nur haylazca
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.