MÜSLÜMAN MISIN ?

• 23 Haziran 2019 Pazar 10:36:13

Niyetim kimsenin inancını ölçmek değil, zaten yapamam da. Ancak inanıyorum ki, “Ben Müslüman’ım.” demenin de bir ölçüsü vardır.
Özellikle son yıllarda siyasete bulaşmış inanç sahibi insanlar dikkatimi çekiyor. Elbette her insanın hakkıdır siyasetle uğraşmak, inançları doğrultusunda bir partiyi desteklemek veya inancı karşısında olan görüşlerle mücadele etmek. Hatta bir Müslüman’ın beki de başlıca görevidir.
İdeallerin kurumlaşmış halli olan partiler gerçek anlamıyla idealin kendisi olabilir mi? Bir başka deyişle tuttuğunuz parti dininiz midir? Onun her dediği din midir, o her ne yaparsa yapsın din adına kabullenilmeli midir? İşte bence iş burada düğümleniyor. Ben din diye başladımsa da aslında diğer alanlara da durum pek farklı değil. Siyasi yelpazede kendine “DEVRİMCİ” diyen “ÜLKÜCÜ” diyen veya hangi alan olursa olsun bir ideal peşinde koşan herkes için geçerli bu yazdıklarım.
Partiye dönüşen idealler bu alanda başkalaşabilirler:
Parti - belki ülkemizde böyledir- menfaat kapısıdır bizim birçok insanımızın gözünde. Özellikle iktidara yakın partiler işini gördürmek isteyenlerle dolar taşar. Her birinin bir derdi v ardır, kimi bir iş bulma, kimi davalısını haksız çıkarma kimi bir getirim elde etme gayretiyle parti içinde yer alır. Hem de öyle bir yer alır ki idealistlerden de öne geçer, onlardan çok partili olur.
Parti siyaset alanında çeşitli manevralar yapar zaman zaman, birileriyle ittifak kurar, birileriyle çatışmaya girer. Bu hareketler belki partinin canlılığı için geçerlidir. Bazen de liderin önceliğiyle yapılır bunlar. Partini yaptıkları idealistleri bağlamaz. İdealistler bu hareketlerden rahatsız da olur ve ifade etmekle de kalmaz, karşı çıkar da aynı zamanda.
Partiler el de değiştirir, dün bir ülkü peşinde koşan parti ve partililer bugün başka bir kulvarda koşmaya başlayabilir.
İdealistlerin yapacağı en güzel şey, kendi hedeflerine yönelen partiyi desteklemek, iyi takip etmek, gerektiğinde uyarmak ve hatta gerektiğinde desteğini çekmek olmalıdır. Böyle yapıldığında parti de kendini kontrol etmek zorunda kalacaktır. Çizgi dışına çıktığında desteğinin azalacağını belki de tamamen biteceğini bilen lider idealistlerin isteği dışında bir şey yapamaz ya da yeni bir yörüngeye geçilecekse tabanı ikna etmek zorundadır.
Sonsuz ve sınırsız destek partinin makul manevralarını kalıcı hale getirebileceği gibi, ne yaparsa yapsın destekleneceğini bilen lideri hatalardan uzaklaştıracak yol da devre dışı kalacaktır.
Lider her şey değildir. O da hatalar yapar, onu ilahlaştırmak idealler için en büyük hatadır. Gerektiğinde lider uyarılmalı, gerektiğinde destekzayıflatılmalıdır. Parti yönetiminde çeşitli ayak oyunlarının varlığı da bilinen bir gerçektir. Lider gerçekten samimi ise ve siz buna inanıyorsanız onun desteğini de tamamen çekmemeli ifrat ve tefritten uzak olmalısınız.
Şimdi bu kadar izahattan sonra yazımın başında sözünü ettiğim Müslümanlığa gelelim. Diğer ideallerde de elbette vebal vardır ama iş inanca gelince Allah katında sorumlu olduğunuzu ve bu dünyada yaptığınız her şeyin tek tek hesabın vereceğiniz unutmayın. Nizamı alem için yola çıkmış insanları desteklememek ne kadar hata ise, bu yola çıkmış ama yolunu şaşırmış insanları desteklemeye devam etmenin de o kadar vebal olduğunu unutmamak lazım.
Doğru ile yanlışı ayırmaya çalışın ve asla fanatik olmayın. Liyakati asla bir kenara atmayın. Hz. Muhammed’in Kabe’nin anahtarını Müslüman olmayan fakat bu işi en iyi yapabilecek birine verdiğini unutmayın. Haksızsa: sizden de olsa, kardeşiniz, komşunuz, yoldaşınız da olsa ondan yana olmayın.
Hak üzerine hareket etmek size kısa vadede zarar verebilir ama Allah katında kazançlı çıkacaksınız, uzun vadede dünyada da siz karlı çıkarsınız, unutmayın.