- 589 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Karne hediyesi
Yağmur çiseliyordu. Rüzgâr hızlandı. Islak asfalt… Kalabalık dükkân, mağaza önleri… Nemli gömlekler… Yapış yapış saçlar… Zor atılan adımlar… Dilenci boşaltılmış büfe önüne bağdaş kurmuş elini gelene geçene, “Allah rızası…” diye uzatıyor ancak kimse sadaka vermiyordu. Havada tutmaktan ağrıyan kolunu yanına indirdi. Dua etmeyi bıraktı. Gök gürledi. Yağmur sağanağa döndü. Sessizce elini kaldırdı. Rüzgâr şiddetlenmişti. Gazeteler, poşetler, yapraklar savruluyordu. Kırmızı kâğıt parçası döne döne uçup dizine yapıştı.
Yağmur çiseliyordu. Rüzgâr hızlandı. Ayakkabı üzerinde kurumuş çimento parçaları… Sağlı sollu atılan adımlar… Rengi kaçmış yıpranmış kot pantolon… Bir elde meyve bir elde market poşeti… Büyük beden tişört… Kirli sakal… Alında derin çizgiler… Sıcakta kararmış ten… Köşeyi dönüp kentsel dönüşümün yıktığı sokağa girdi. Kepçeler… Hafriyat kamyonları… Sokağın sonunda tek tük evler… Tozun içinden hızla geçti. Gök gürledi. Bahçe duvarının önünde kadınla elinde karnesi kız çocuğu dikiliyordu. Adam ‘içeri girin,” diye işaret etti. Çocuk sevinçle “Çabuk olll.” Adam koşturdu. Kadın adamın elinden poşetleri aldı. Çocuk karneyi uzattı. Kadın eve girerken adam karneyi açtı. ‘Takdir Belgesi’ Düğümlenen boğaz… Birkaç damla yağmur belgeyi ıslattı. Adam elini cebine attı. Parayı çıkartırken cebin içi de dışına çıktı. Yağmur sağanağa döndü. On lirayı karne arasına sıkıştırıp kapattı. Çocuğun yüzünde kocaman bir gülümseme… Karneyi aldı. Rüzgâr şiddetlenmişti. Adam eşikte ayakkabılarını çıkarırken kız kapı önünde karneyi açtı. Eli paraya giderken… Yere savrulan, havalanan, duvara çarpıp düşen, tekrar yükselen para… Adam yalın ayak fırladı. Kız bacağına sarılıp bırakmadı.