Senaristler ve Şeytanlar 2
Tanrı-İnsan ve Şeytan üçlemesi yüzyıllardır bir çözüme kavuşturulamayan bir muamma değil midir? Biz insanız,
Tanrı zaten bilinemiyor,
Bize anlatılan ise düşmanımız olan şeytan.
Açıkçası ne felsefe üzerinden ne de tasavvuf üzerinden ne de gerçeklik üzerinden bir kalıba sığdıramadığımız bir isim; Şeytan.
Belki düşüncelerimizde belki duygularımızda lakin dünya özelinde bizi bize, yani insanı insana kırdıran duygu ve düşüncelerin tümü desek nasıl olur şeytan için. Her kültürde aynı kötü, aynı çatıştırıcı, aynı zorba.
Şeytanı nasıl cisimlendirmişler filmlerde senaristler biraz bilim kurgu takılalım.
Çocukların bilinçaltına, toplumların ve milletlerin geleceğine yön verecek olan düşünceler ve gösterimler vardır sinema sektöründe. Her kültür kendi idealleri büyüklüğünde resmeder veya anlatır görsel sanatları.
Oysa bizim ülkemizin sistemi yaklaşık 100 yıldır hala dinsel karanlığın pençesinden kurtulamadı. Dinsel karanlıklar bizim hayal ve medeniyet tasavvurumuzun önündeki en büyük engel.
Sadece bir tek din değil, semavi ve batıl hemen hepsi biz insanlığın, insan medeniyetin asıl düşmanlarıdır. İsterseniz düşünün bir, bildiğiniz tarihi, bize öğretilen tarihi ve dini emirleri, ibadetleri nasıl boyunduruk altına alındığımızın resmi görebilirsiniz aslında.
İlk başta pembe ve beyaz tablo ile çekerler dinlere, ahlak ile çekerler, saygı sevgi hoşgörü ile çekerler insanları. Lakin özünde karanlık ve zorbacıdır dini öğretiler. Tek tipleştiricidir. Robotlaştırıcıdır.
Herhangi bir dinde büyük alimler çıkardıkları anlatılır çoğu zaman, oysa ilahiyatçılar hariç tüm bilim insanları dine karşı gelerek icat edip üretebilmişlerdir ve bu gerçek asla dile getirilmez.
Bir tespit yapıldı ve o tespit üzerine yürüdük bir asır, niceleri bile o tespitin ciddiye alarak reform yaptı desem yeridir aslında.
Neydi o tespit! Batının ilmini bilimini alalım kültürü onlara kalsın, dinimizden ödün vermeyelim yani islama da sımsıkı sarılalım.
Sonuç: İlimini bilimini alamadık sayılır, kültür olarak doğu batı karması karışık ve ikiye bölündük, artı olarak dinsel öğretilerin baştan sona yalan ve suistimaller üzerine kurulu olduğu gerçeği son yıllarda tamamen açığa çıktı bana göre. Ve ben diyorum ki; gelin çocuklarımız, devletimiz ve ideallerimizin medeniyet tasavvurunu başta islam olmak üzere tüm dinsel öğretilerden temizleyelim. Nasılsa Yaratıcının yani Allah’ın veya Tanrı’nın dünyaya karıştığı yok. Siz karıştığını gördünüz, duydunuz mu, şahit oldunuz mu? Yoksa eskilerin anlatılarına kendinize şartlandırıp kulaklarınızı tıkadınızi gözlerinizi köreltiniz mi?
Bunu yapmak için de elbette karşımıza çıkan engelleri aşmak mecburiyetindeyiz, bunlar en büyüğü de “şeytan” düşüncesi.
Nasıl fikir ama, şeytanı yok edersek aslında dinleri de yok etmiş olur muyuz? Bunu yaparken de dindarların küfrüne ve kabalığıyla karşılaşmamız oluruz hem, yanlış mı düşünüyorum.
Peki şeytan, senaryolarda karşımıza nasıl çıkıyor? Korku filmlerini sevmediğim için o tarafa meyletmeden ve rüyalarımıza girip keyfimizi kaçırmasını istemeyiz değil mi?
Genelde türü; Bilim Kurgu olan filmlerden birkaç şekli şemali olan şeytandan bahsedeyim. Aslında insanı sevmeyen yaratıklar desem daha doğru olur.
Ve önemli bir anekdot ekleyerek uyarımı da yapayım; filmlerde tüm görsel efektler şimdilik sahte. Bu sahteliği unutmadan ve gerçek hayattan kopmadan lakin sahtesi olanın gerçeğinin karşımıza çıkacağını da asla ve kat’a aklımızdan çıkarmadan bir medeniyet kurabilir miyiz?
Şeytani düşüncelere, yaratıklara, istilacılara ister dünyalı olsun ister uzaylı.
Av (Predatör) 1 1987 yapımı filminde; Arnold Schwarzeneger baş rolde oynadığı film, CIA ‘nın görevlendiriği bir askeri ekip Güney Amerika cangılında bir kurtarma operasyonuna görevlendirilir. Görev esnasında rehinenin tutulduğu yer bulunur ancak çatışmada öldürülür veya aranan rehine zaten hiç orda olmamıştır, senaryo gereği orada tutulan başka bir kişi kurtarılır, o kişi yerli bir Amerikalı ve kadındır.
Olaylar devam eder ve şeytan açığa çıkar, şeytan uzaylı bir yaratıktır. Yerli bayanın filmde anlattığına göre; filmin 60-70. Dakikası arasında özetle: köylülerimizin yaşlıları sıcak geçen yaz mevsimlerinde köyümüzün erkeklerinin ormanda derilerinin yüzülmüş, kafalarının koparılmış olduğu ve o işi yapanın; İNSAN AVINA ÇIKAN ŞEYTAN olduğunu anlatırlardı diyordu.
Filmin devam eden serilerinde de Predatör’ün yani Avcı’nın çeşitli senaryolarda insan avına çıktığı daha doğrusu av konusunda yeni yetenekler kazanmak için avlandığı işlenir. En ilginç olanı ise; Alien Predator’a Karşı 2004 yapımı seride; eski uygarlıkların Tanrı olarak gördükleri, teknolojik olarak üstün avcı’ya kendilerini seve seve, ibadet hissiyle kurban ettiklerini anlatan hikayeydi.
Bu seri filmin adları ve yapım tarihleri;
Av 1 1987
Av 2 1990
Alien Predatöre Karşı 2004
Aliens ve Predatör 2007
Av 3 2010
Av 4 2018
“İnsan avına çıkmış şeytan” olarak köylülerin tanımlaması daha edebi gibi. Bu filmde ruhdan ziyade bedeni bir ele geçirme, avlama, avlanma var. Oysa Şeytan’ın bize anlatıldığı şekli, vesevese veren, kötülüğe iten bir varlık olduğudur. Oysa burada insan şekline benzeyen, insandan daha iri, teknolojik olarak üstün uzaylı bir varlıktır.
Kuran’da da ;
“…ve sizin görmediğiniz ordular salıvermiştik. (33.9)
“…Göklerin ve yerin orduları Allah’ındır. (48:4)
(Not: Bu ayetleri Müslüman arkadaşlarımın ilgisini çekmek için buraya aldım. İnanırsınız orası ayrı, saygım sevgim muhabbetim medeni ölçüler içinde sizlerle. Gelecek nesiller nasıl kandırıldıkları anlayacaklar elbette dinler hakkında, bizler için epey erken sanırım. Çoğumuz için ülkemizde.)
İnsan avına çıkan şeytan yani predatörde de bu özelliklerin hepsi var. Görünmezlik, göklerden oluşu gibi.. Senaristler acaba hangi dini kaynaktan esinlendi bu konuda veya sadece benim kuruntum mudur bu düşünceler. Şeytan bana vesvese veriyor olmasın? Ülkeler ordularını artık havanın rengine göre kamufle etmeye uğraşıyor ve robot asker üretimleri…Neyse…
Deney 2009 yapımı filmde ise şeytanımız genetiği değiştirilmiş insan ve hayvan karışımı bir yaratık, ilk başlarda bebek gibi, gelişimi hızlı, sonradan kanatları ve kuyrukları çıkıyor vb vb.. en sonunda üreticileri öldürüyor.
Mumya 2017 yapımı filmde de bahsedilen; antik çağlarda hakkı elinden alınan bir kraliçenin mezarı enterasandır. Mısır’dan uzaklaştırılan ve ırak’ta bir çöle gömülen kraliçe lanetlidir, mezarının çevresi de kurşun eritilmiş bir şekilde kötü ruhun gücünü emmesi için dizayn edilmiştir. Akrep, yılan ve örümcekler de çabası..
Bu sahneyi görünce aklıma, Harut ve Marut geldi. Babil’de bir mağarada tutsak edilen ve insanlara büyü öğrettiği söylenilen-anlatılan günahkâr melek hikayeleri. Hani bize anlatırlardı ya, melekler günah işlemez diye, yalan çıkıyor genelde anlatılanlar..Neyse…
Mumyalar ve şeytanlar konusunda benzerlik kurabilir miyiz? Silahla ölmeyen, kılıç işlemeyen, kesilmeyen sadece birkaç söz ile tarumar edilebilen yaratıklar mıdır şeytanlar?
Dünya Yeni Bir Başlangıç 2013 yapımı filmde ise; şeytanımızın adı : URSA. O da bir yaratık, Hz Nuh zamanında imha edillen, tutsak edilen yaratıklar. Yüyzıllar sonra bir uzay gemisinde kafes içinde bir başka gezegene taşınırken, uzay gemisinin düşmesi sonucu özgür kalan bir varlık. Avlanma metodu ise; insanın içinde korku varsa Ursa o insanın yerini tespit edebiliyor ve tespit ettiği gibi de öldürüp yiyor diyebiliriz. Ursa’dan korunmanın tek yolu: korkuları yenmektir aslında.
Filmde geçen bu söz ise gerçekten düşündürücüdür: “Tehlike gerçektir. Korku ise bir seçimdir.”
Yarının Sınırında 2014 yapımı filmde ise şeytanımızın adı: Mimics. Mimisc hızına, silah gücüne ve telepati yoluyla emir verme gücüne hiçbir ordu sahip değil ve bu yaratık da dünyayı ele geçirme derdindedir. Telepati yoluyla kendi aralarında haberleşen bir tür.
Çin Seddi 2016 yapımı film: 8852 km uzunluğunda Çin Seddi’nin neden yapıldığının bir başka versiyonu. Oradaki şeytan da; Gökten bir meteor çarpmasıyla dünyaya iniyor ve Tau Thei’ler ortaya çıkıyor, çarpmadan sonra her 60 yılda bir uyanan yaratıklar, her şeyi yiyen ve bir kraliçe tarafından yine telepati yoluyla haberleşerek yönetilen yaratıklar aynı kurtlar gibi yediklerini midelerinde saklayarak kraliçelerine götürüyorlar ve onun önüne kusuyorlar, kurt belgesellerinde olduğu gibi, lakin onların yedikleri genelde insan. Dinazora benzeyen, bildiğimiz yaratıklardan daha gelişmiş kas sistemleri ve keskin dişleri vardır Tau Theiler’in.
…
.
.
.
Filmlerdeki şeytanları öldürülmesi zor olan yaratıklar olarak karşımıza çıkıyor.
Elbette eleştiri babında ne alakası var, şeytan konusuyla bilim kurguların.. Haklı da olabilirsiniz, ancak resmedilen, cisimleştirilmeleri biraz da konumuz..Şeytan mı, uzaylı mı? Güzel bir soru? Sizce hangisi?
İnsan yiyen, parçalayan, dünyayı işgal eden, kendi aralarında başka bir teknoloji yoluyla haberleşen, onlar da kendi türlerinin devamı veya doğası gereği hareket ediyorlar izlenimi veriliyor. Yani bir şeytandan dan değil, belki de insan nüfusundan fazladır sayıları. Kötü ruhların etkilediği veya doğasına aykırı hareket eden hayvanların şeytanlaştırılmasından bahsetmeyelim şimdilik.
Şeytan hayvansı mıdır, değil midir? Bir Başka sorumuz olabilir.
Bir önceki yazımda değindiğim üzere, lütfen bir filmi izlediğinizde aradan bir süre geçince tekrar tekrar izleyin, bir çok mantıksızlık, olabilemezlik göreceksiniz, sizler de bir film senaristi olabilirsiniz aslında? Her olabilmezlik içinde olabilirlik taşısa da!
Aynı zamanda dini kitapları okurken de dikkat edin, bir defa okuyup kesinlikle bırakmayın.. Düşünün, tam o anlatımın tersi de var mı diye araştırın. Gerisi insanın kendi mantığına ve zekasına kalmış bir yorumdur aslında..
Sanat ve edebiyat zenginler içindir değil mi? Kirada olsa evimiz, işimiz ancak karnımızı da doyursa; Şükredin ki; bu yazıyı okuyanlarınızın hepsi şiirle, yazıyla, edebiyatla uğraşıyor yani bir bakıma en zengin insanlar arasındayız. Bakış açısına göre değişebilir bu düşünce.
Geçim sıkıntısı çeken insanlardan gerçek şair çıkar mı? Çıksa bile ses getirip gücü elinde bulunduran zalimlere haddini bildirebilir mi? Bildirse bile başa çıkabilir mi zulüm ile?? Zordur şair olmak. Bir millet için, bir toplum için kendini feda edebilmektir sanatçılık değil mi? Yanlış mıyım üstadlar.Ki kaldı ki konumuzun özü; senaristlerin hayal gücü aslında.
Gücü elinde bulunduran şeytanlar, öncelikle tiyatroculara zulmeti dünyada, yalaka ve yalama olmayan şairlere zulümlerini ise bilmeniz gerekir, çağımızda ise iktidarları eleştiren tüm sanatçılar şeytan mıdır? Yoksa şeytan olan idareciler midir? Hangi taraftasın azizim????
Dini otorite olarak kendilerini görenlerin en çok hakaret ettikleri, yaktıkları, küfrettikleridir sanatçılar. Yine de sanatçıları birbirleri ile kavga ettirmemeliyiz, çünkü her bir insanımıza inanın çok ihtiyacımız var. Yoksa Anadolu’da son kaybolan uygarlıklardan biri de bizler olacağız bu gidişe.
Giyiminden, konuşmasına, hainliğinden, kafirliğine, nesebinden filan feşman her konuda sanatçılar düşman olarak fişlenir ve taşlanır, kimi sözlerle, kimi gerçekten taş ile, kimi yakılır, dövülür, zulmedilir. Dindarların en bariz özelliği zulüm konusunda üstad olmalarıdır.
İster üç semavi dinin tarihine bakın, ister semavi olmayan dinlerin uygulamalarına ve kendileri gibi düşünmeyen insanlara hakkındaki düşüncelerine.. Şeytan nerede olabilir?
Gün geçtikçe dinlerin ne kadar zararlı olduklarını daha iyi idrak ediyorum diyebilirim.
Dinler öyle bir şey ki; iki kardeş arasını bozar, karı-koca arasına girer, milletleri birbirine katlettirir, kan dökücüdür dinler. İsterseniz siz de araştırın.
Yanlışa düşmek sorun değil asıl sorun olan yanlışda diretmektir insan için. Hangimiz Arapların dinine ümmet bilinciyle sırt vermedik ki? Yüzde 80—85 imiz vermiştir geçmişte.
Peki, şeytan nerede? Yine bulamadım işte. Bir bulsam..
Bir çok filmin konusu elbette tarihi destanlar ve efsanelere dayanıyor değil mi? Dini hikayeler, anlatılar, gizemler, zincirlere vurulmalar, insan ruhuyla büyüyen güçlenen başka yaratıklar vb vb vb..
Mesela Kuran’da der ki; Ramazan ayında şeytanları zincirlere vururuz. Lakin ben gördüm ki Müslümanların şeytanları Ramazan’da daha çok azıyor. Buradaki şeytanın cismini göremiyoruz sadece bir dürtü, bir duygu veriyor sanki dindarlara; emrediyor; saldır..
Diğer bir gerçekte şudur ki; insan ne olursa olsun, hayalini resmedebildiği kadar aydındır. Tüm metafizik, gizem, uzaylı temalı veya yukarı da şeytanın cisimlendirilmiş haline birer örnek olarak seçtiğim filmlere bakın ne demek istediğimi anlarsınız.
Tüm yaratıkları bir şekilde insani bir cisim ile kıyaslıyoruz. Çünkü gördüğümüz, okuduğumuz, duyduğumuz sözlerin bizim hayalimizde canlandırdığı başka bir bedensel varlık üretemiyoruz.
Cinleri düşünün genelde filmlerde Elf diye geçiyor, tıpkı insan..
Fazla uzatmayalım..
Veya siz okurlar ve yazarlar; kalbinizdeki şeytandan veya düşüncenize sinen şeytandan bahsedebilir misiniz? Ne söylüyor, ne fısıldıyor sizlere?
Kötüdür şeytan, imanlısından da, imansızından da korunmak gerekir. Fakat nasıl?
İyi ve güzel insanlara selam olsun.
Selam alıp yorum yapan, başka başka düşüncelerin kapısını benim için açan arkadaşlara, usta ve üstadlara da teşekkür ediyorum.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.