- 660 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
HATIRLAMAKTAN ÖTESİ
Bugün onu gördüm Mary. Yıllar sonra ilk defa konuştuk onunla, ilk defa gözlerimiz gözlerimize sarıldı, ilk sarılmadaki hevesle. Sesi, neredeyse hiç değişmemiş, hâlâ o bildiğim ses. Ama gözleri biraz küçülmüş, daha bir ürkek bakıyor. Gülümsemesi de hâlâ aynı; içten ve sevinç dolu. Baktığında insanın mutlu hâlini gösteren bir ayna gibi. Ne de özlemişim bu aynada görmeyi kendimi.
Mary’ciğim, bir bilsen onu görmeye giderken karnıma nasıl tarifsiz ağrılar girdi. Sanki ilk kez âşık olan bir genç kadar da heyecanlıydım. Bir an korktum, acaba onu tekrar görmesem mi diye düşündüm, bilmiyorum neden korktuğumu ama onu görmeden de yapamazdım, onu biliyorum. Beni görünce o da bir tuhaf oldu, sanki benim karnımdaki ağrı birden onun karnına geçivermişti. Yüzünün beni ilk gördüğü andaki hâlini bir görmen lazımdı. Bilmem ki şimdi nasıl anlatabilirim sana. Sonra gayet normal iki arkadaş gibi selam verdi, ben de öyle karşılık verdim. Oysa sarılmak isterdim ama sarıl(a)madım. Zaten o da sarılmaya kalkmadı. Keşke sarılsaydı(m), elimi sıktı, nasıl olduğumu sordu. Beni iyi görmüşmüş, beni tekrar gördüğüne de çok çok sevinmişmiş. Elimi sıkan eli dikkatimi çekti. Bir zamanlar üzerine öpücükler kondurduğum, ellerimin içinde utangaç bir insan gibi küçülüp büzülen bu elin, şimdi bana gayet resmi bir şekilde selam vermesi içimde bir şeyleri kırdı açıkçası. Ve ben bu kırılmanın sesini duydum, yine içimde. Bir yerlerden düşerek kırılan bir cam parçasının sesine benziyordu. Merak ediyorum Mary’ciğim, ne dersin? Acaba o da duymuş mudur?
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.