- 861 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
DELİ MURAT
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
DELİ MURAT 02/06/2019 Pazar/ Sakarya
Bizim memlekette Murat adında biri vardı. Diğer adıyla Deli Murat. Neden mi Deli Murat? Biraz sonra ona değineceğim. Annesiyle birlikte dedesinden kalma, iki odalı, tek katlı, küçücük bahçeli ahşap bir evde yaşardı.Murat kadar olmasa da annesi de ondan farklı sayılmazdı. Hayırsever insanların verdikleriyle hayatlarını sürdürürlerdi.
Deli Murat’ın davranışları herkesinkinden farklıydı. Küçük büyük, kadın erkek herkes ona "Deli Murat" derdi, ben hariç. Çünkü aynı yaştaydık, biraz faklı olmasa kesin en samimi arkadaşım o olurdu. Neden mi? Bu yaşıma kadar ondan daha dürüstüne, ondan daha safına ve ondan daha güzel kalpli birine rastlamadım. Ben ona Dostum diyordum. O da bana. Gerçi yine de en samimi olduğu kişi benim. Öyle ya ona deli desem ben de onunla en samimi olan kişi olduğuma göre...
Hiç bir vakti aksatmada, caminin köşesinde beni bekler, bozuk Türkçe’siyle hızlı hızlı "Allah kabul etsin, hayırlı günler." der, benimle tokalaşırdı. Akşam namazında da aynı sözleri söylerdi, yatsı namazında da. Ben de ona bir lira verirdim. Asla ikinci bir lira almazdı.Bir keresinde beş lira vermiştim kabul etmemişti. Namaz bitene kadar caminin önünde beni beklemişti, beş lirayı büfede bozdurmuştum ve bir lirayı alıp gitmişti. Hastalandığımda ya da başka bir sebeple camiye gidemediğimde eve kadar gelirdi. Evde kim varsa bozuklukları attığım kaseden bir lirayı ona verirlerdi.
Kar demeden, kış demeden, tipi demeden, fırtına demeden Murat’ın günde beş kere caminin önüne gelmesine gönlüm razı olmamıştı. Bir gün "Dostum bak, seninle bir konuda anlaşalım." demiştim. Hazır cevaplı dostum bana "Anlaşıyoruz ya dostum. Senden başka dostum mu var benim." demişti. Gülsem mi, ağlasam mı bilememiştim. "Sen sadece Cuma Namazı vaktinde gel, ben sana bir haftalık paran olan 35 Lirayı vereyim, olmaz mı?" demiştim.. İnsan dostuna bunu yapar mı? Neden paramı kesiyorsun? Olmaz, ben her vakit namazda burada beklerim. Benim işim bu. İnsanın işi zahmet mi olurmuş?" diye önerimi reddetmişti. "Tamam Dostum, sen nasıl istersen." demiş ve camiye girmiştim.
Herkesin Deli Murat’ı, benim Dostum bir amansız hastalığa yakalanmıştı. Artık görevini aksatmaya başlamıştı. Oysa hiç aksatmazdı. Bu duruma öyle alışmıştım ki, beni beklediği yerde gözlerimden yaşların aktığı bile olmuştu. Ben Dostumu ihmal eder miydim hiç? Hakkı olan parayı evine götürüp "Geçmiş olsun Dostum." derdim. Hakkı olan para, dedim çünkü dostum bunu bir iş olarak görüyordu ve iş disipliniyle geliyordu caminin önüne. Hastalığı iyice artmıştı, artık beni tanıyamaz olmuştu. Annesi bir keresinde boynuma sarılmıştı "Murat ölürse, sen benim oğlum olur musun?" demişti ağlayarak. "Zaten sen benim annemsin, dostumun annesi benim annem." demiştim. "Allah razı olsun." demişti ve bana yeşil bir elma vermişti. bu elmanın benim için çok kıymetli olduğunu fark etsin diye hemen oracıkta ısırarak yemiştim.
Bir gün öğlen namazından önce bizim camiden bir sala sesi duydum. Bu dostumun salasıydı. Sabaha karşı ruhunu teslim etmişti.Hüngür hüngür ağlamıştım. Morga falan kaldırılmasın diye aynı gün öğlen namazından sonra Dostumu defnetmiştik. Ben caminin para kasasının yanına büyükçe bir kumbara koymuştum. Her namazdan önce kumbaraya bir lira atmaya başlamıştım. Cemaatten de atanlar oluyordu. Bir yıl sonra kumbarayı açmıştım ve dostumun mezarını yaptırmıştım.
Her perşembe Dostumun mezarına gidip dua ediyorum. Onu çok özledim. Çünkü ondan daha güzel yürekli dostum olmadı.
İSMAİL MALATYA