- 544 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
HENDEK
HENDEK
Masal masal mat atar, İki tilki ot satar. Bindim deve boynuna, gittim Halep yoluna.
Halep yolu gül pazar; içinde tilki gezer. Tilki beni korkuttu, kulağını burkuttu.
Çık çıkalım çardağa, ok atalım ördeğe, ördek başını kaldırmış, velvelesini saldırmış.
Velvelesi dizinde gönlü vezir kızında. Vezir kızı bal kaynatır; içinde kaş oynatır.
Bir varmış, bir yokmuş. Adapazarı’nın doğusunda Akova’nın birkaç kilometre ilerisinde
Orman, doğa ve toprak hayranı, avcılığı çok seven Ahmet Ağa adında yiğitler yiğidi bir adam yaşarmış. Uzun yıllar önce Trabzon’dan gelip bu bölgedeki dağları, ovaları, verimli toprakları zaptetmiş. Öyle bir yiğitmiş ki kimse ağzını açıp da "Gık!" bile diyememiş. Hali vakti yerindeymiş. Altını ve akçesi çokmuş. Kılıcının hem önü kesiyormuş, hem de arkası.Kapısında onlarca çalışanı varmış. Ormancılık, çiftçilik, avcılık ve hayvancılık yaparmış. Ovanın en güzel yerinde sarayları kıskandıracak gösterişli mi gösterişli büyükçe bir konağı varmış.
Ahmet Ağa’nın Nagihan Hanım adında güzeller güzeli bir kızı varmış. Güzelliği memleketin her tarafında dillere destan olmuş. Ne ağalar, ne paşalar, ne zenginler istemişler. Ahmet ağa biricik kızını vermemiş. Kızın da kimseye pek gönlü razı olmamış. Öyle ya gönül bu konmazsa konmaz bir yiğidin yüreğine. Babasının saray yavrusu konağında pek mutluymuş. "Gak" dese et, geliyormuş önüne "Guk" dese süt. Bir dediği iki olmuyormuş.
Ahmet Ağa iki günde bir ava çıkarmış. Bir bakmışsın Dikmen Yaylası’nda, bir bakmışsın Çiğdem Yaylası’nda, bir bakmışsın Bolu Dağı’ında, bir bakmışsın Karadeniz dağlarındaymış. Yine günlerden bir gün Çiğdem Yaylası’nda avdaymış. O avdayken Ali Bey adında bir delikanlı konağa atıyla ipek kumaş getirmiş. Nagihan Hanım delikanlıyı görünce aşık olmuş. Yüreği bir başka atmaya başlamış. Adapazarı’nın ağasının oğlu Ali Bey de Nagihan Hanım’a aşık olmuş. Ali Bey ki boy onda, pos onda renkli gözler onda, sevdalı bakışlar onda... Dakikalarca gözlerini alamamışlar birbirlerinin üstünden.
O günden sonra Ali Bey konağa daha sık uğrar olmuş ve her geldiğinde Nagihan Hanım’la buluşup konuşuyorlarmış. Bu durum herkesin dikkatini çekmiş ve ta Ahmet Ağa’nın kulağına kadar gitmiş. Ahmet Ağa adeta delirmiş, küplere binmiş. Hemen binmiş atına tutmuş Adapazarı’nın yolunu, hiç zorlanmadan bulmuş Ali Bey’i. Olayın aslının olup olmadığını ondan öğrenmek istemiş. Ali Bey, yiğit, mert bir delikanlı. Delikanlı adam yalan söyler mi? Yakışık alır mı bu? Tabi ki de söylemez. Hiç çekinmemiş "Evet seviyorum Nagihan Hanım’ı, hem de çok. O da beni çok seviyor." demiş. Bunu duyan Ahmet Ağa’nın cinleri tepesine çıkmış, yumruğunu sıkmış ve var gücüyle Ali Bey’in gözünün üstüne indirmiş. Ali Bey neye uğradığını şaşırmış, oracığa düşmüş. Delikanlı büyüğüne el kaldırır mı? Olur mu canım, hiç yakışık alır mı? O da delikanlılık gereği elini kaldırmamış, yerinden bile doğrulmamış.
Sinirini yenemeyen Ahmet Ağa bir hışımla tekrar binmiş atına ve konağına varmış. "Konuşsam öldürürüm ben kızı, nasıl tahammül ederim o da evet seviyorum derse?" diye söylenmiş kendi kendine ve biricik kızı Nagihan Hanım’ı odasına kilitlemiş. Hem öyle bir kilit; tam üç tane astırmış üst üste. Ali Bey çok gelmiş, konağın etrafında dönmüş, dolaşmış. Görememiş Nagihan Hanım’ı bir türlü. Ama yine de gelmiş. Aşk bu ya. "Bir umut." demiş.
Ne de olsa yine baba yüreği. Kızının durumuna dayanamamış. Ali Bey’in gelişini önlemek ve kızının odasının kilitlerini kaldırmak için konağın dört tarafına derince hendek kazdırmış. Hendeğin içini suyla doldurmuş, içine de zehirli yılanlar attırmış. Nagihan Hanım’ı konağın içinde serbest bırakmış.
Ahmet Ağa’nın çözümü olur da Ali Bey’in çözümü olmaz mı? Bulmuş bir çözüm. Bir tanığı ile konağın içine bir haber salmış. Nagihan Hanım’a bu haber ulaşmış.Herkes uyuyunca, ortalıktan el ayak çekilince konağın etrafındaki hendeğin üzerinden kalınca bir ip atmış karşı tarafa. Nagihan Hanım ipin diğer ucunu yakalayıp kalınca bir ağaca sıkı sıkı bağlamış. Büyük bir ustalıkla karşıya geçmiş Ali Bey. Uzun uzun sarılıp özlem gidermişler. Nagihan Hanım’ı sırtına aldığı gibi aynı çeviklikle ipe tutunmuş ve ilerlemeye başlamış. Tam hendeğin ortasına gelince ip konağın bekçisi tarafından kesilmiş. Zehirli yılanlarla dolu hendeğin içine düşmüşler sarmaş dolaş. Oracıkta can vermişler.
Bu hüzünlü olay dilden dile, kulaktan kulağa anlatılmış durmuş. Daha sonra şu an ki Sakarya ilini Hendek ilçesi, o hendeğin kazılı olduğu konağın etrafına kurulmuş, Türkistan’ın Gürcan Bölgesi’inden göç eden Türk kabilelerinin bir kısmı buraya yerleşmiş. Böylece Hendek ilçesi adını almış olmuş. Hendek ilçesinin adının nereden geldiğine dair birçok rivayet vardır ama doğrusu budur.
İSMAİL MALATYA
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.