DIL/EK...
Iki dudağın arasında tüm dunya.Belki bir önceliğin belki de bönce ifadenin cekiyoruz ceremesini...
Kendi yasakları kadar yasallarında bir suç unsuru taşıyorsa yuregimiz;ağızdan çıkanla ağızdan alınan birkaç ufak
materyale mahkûmiyetin beraberliği insanı yalnız bırakmayan ebedî misafir hoşnutsuzluğu.
Ne söyleyeceğimizle neye soylenecegimiz arasında kalmanın menteşesi bize zarar veren.Dil;bize yol gösterici mi yolu bezdirici mi?Ne dağınık bir söz salonunda bulabiliyoruz bize fazla gelenleri nede şık bir parçayı satın alıp benzersiz bir hale getirebiliyoruz kelime hazinemizi...
Tayın edici ile hain gösterici olanı; biz;cümleler ordusuyla harekete geçiriyoruz kaderimizde.
Bir başkası bize bizim dilimizle yaklasamiyor;biz şerri sartkosmadan kendi kendimize.Cumlelerimiz karar veriyor canımıza nasıl davranacagimiza.Ne söylüyorsak onu özlüyoruz ne dile getirmiyorsak ondan başımızı alamıyoruz birzaman sonra.Insanin tek dostu ve tek düşmanı ağzının içinde ikamet ediyor ve kolay kolayda adres değişikliği yapmıyor gitme zamanı gelene kadar.
Ne kadar çok konuşursak o kadar çabuk kavuşuruz saniyoruz;susmamiz gereken zamanlara da sonradan yaniyoruz;ateş hardan;kürek yârdan geldikçe.Bize asıl zararı dokunanin yine biz olduğumuzu anlayamamıza dilimiz sebep oluyor.Hayat karmaşasında söz uçup giderken;yazı alnimizda duruyor ve yıllar içerisinde vuruyor.
Kendimizi değiştirmek önce sözlerle başlıyor.Sonrasi çorap söküğü gibi...
Kimse bu dünyanın asıl belirleyicisinin beşeri lisan olduğunu anlayamıyor.Sifayi bir toplumun kari bir düzene gecmedikce;yani dedikoduyu,atıp-tutmayi bırakıp okuma alışkanlığı edinmedigimiz surece;biz dilimizin esiri olacagiz;dilimiz eser bırakamayacak bu dünyada...
YORUMLAR
Merhaba Cumhur bey..
Bu anlamlı yazınıza bir küçük öyküyle eşlik etmek istedim.
Ezop, Sisam Adası’nın Kralı Ladmon’un kölesi olmadan önce, çağın tanınmış bilginlerinden Ksantus’un kölesi imiş. Ksantus, bir gün Ezop’a demiş ki: “Çarşıya git, bu akşamki misafirlerime en iyi, en lezzetli yemekleri yapmak için ne gerekiyorsa satın al.” Ezop, Ksantus’un misafirleri şerefine verdiği ziyafette bütün yemekleri “dil”den yapmış. Ksantus, Ezop’u misafirlerinin önünde azarlamış.. “Nedir bu rezalet? Ben sana en lezzetli, en nefis yemekleri yap, dedim. Sen hepsini dilden yapmışsın.” Ezop “Evet efendim, en lezzetli yemekleri hep dilden yaptım” demiş. “Çünkü dünyadaki en güzel, en tatlı şey dildir. İnsanlar dilleriyle anlaşırlar, dilleriyle dua ederler, diğerlerine karşı sevgilerini dille anlatırlar. Dil Dil olmasaydı, insanların hâli ne olurdu?” Aradan zaman geçmiş; Ksantus, bu defa pek sevmediği kişilere ziyafet vermek istemiş; ama bu defa Ezop’tan, en kötü yiyecekleri hazırlamasını istemiş. Ezop, bir önceki ziyafet gibi, çorba dahil bütün yiyecekleri dilden yapmış ve efendisi azarlamadan kulağına fısıldamış. “Dünyadaki en acı, en çirkin, en kötü şey dildir. İnsanları, birbirine düşüren, kavga ettiren, aralarını açan, savaşlar çıkartan dildir. İnsanın başına gelen pek çok felaketin sebebi, dildir.”
Selamlarımla...