- 702 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
PADİŞAHLIK(HÜKÜMDARLIK-KRALLIK) ve LAİKLİĞİN DOĞURDUĞU DEMOKRASİ
PADİŞAHLIK(HÜKÜMDARLIK-KRALLIK) ve LAİKLİĞİN DOĞURDUĞU DEMOKRASİ
Padişahlık, Osmanlı devletinde tek bir kişinin mülkiyete ve kanun çıkarma yetkisine sahip olmasıdır. Yöneticilerin köle olması, köle yöneticilerin verilen mülkiyeti evladına intikal ettirememesidir.
Cumhuriyet, padişahın elinden mülkiyeti ve kanun yapma yetkisini alma ve halka verme mücadelesidir. Gerçekte cumhuriyet padişahlarla halk mücadelesi sonucunda doğmamış, kralların ve halkın din adamları ile mücadelesi sonucunda ortaya çıkmıştır. Osmanlı’da dini otorite yoktu. Padişah dinsel gücü elinde tutmaktaydı. Hristiyanlıkta durum farklıydı Vatikan ruhban sınıfından oluşan bir devlet ve kural koyucu idi. Ruhban sınıfın dini kuralları hem kralların hem de halkın aleyhine idi. Kralların sözü geçmiyordu. Halkın seçtiği milletvekillerinden oluşan bir meclisin kanunlar çıkarması bu milletvekillerinin din adamlarından oluşmaması laik demokratik devlet anlayışı olarak belirdi. Dünya tarihine de yön verdi. İnsan Hakları Evrensel Bildirilerinin teminatı ve güvencesi olarak bu yönetim şekli demokratik parlamenter sistem kabul edildi.
Temel sorun dinin köleliği kaldıramaması, mülkiyeti halka ve devlete değil mülkiyeti din adamına dini temsil eden halifeye vermesi idi. Temel insan haklarını, tek eşliliği, el kesme, miras hükümleri, çocuk evliliği yasakları vs hükümleri, din adamlarının kabul etmemesi, kanun koyma ve mülkiyet haklarına kendilerinin sahip olduğuna inanmalarıdır.
Osmanlı’da 1876, 1908, 1912, 1920 yıllarında meclis kurulmuş kısa sürelerde padişahlar tarafından kanun yapma hakkının elinden alınması tahammül edilemeyip kapatılmıştır. Saltanatın kaldırılması ile 29 .10.1923 yılında kurulan cumhuriyet beka bulmuştur. Meclisin var oluş sebebi laiklik anlayışından kaynaklanmıştır. Yani parlamento demek laiklik demektir. Atatürk ilkelerinden laiklik ilkesi okullarımızda ve üniversitelerimizde anlatılamamıştır. Belirsiz din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılması demek olarak ifade edilmiştir. Din ve devlet işleri birbirinden nasıl ayrılacak? Devletin başına geçen halife (din adamı) yerine geçip meclisin kanun yapma yetkisini almayacak ve devlet mülkiyetinin sahibi olamayacak devletin maaşlı memuru olacak. Halkın mal ve can güvenliği meclisin ve onun yaptığı hukuk ve yargı korumasında olacak.
Başkan halife olsun demek;. Meclisin kanun yapma yetkisini ve halkın elinden mülkiyeti alsın devlet başkanına versin. Başkanlık babadan oğula geçsin gibi Osmanlı Devlet Sistemine dönüş şeklini, halkın elinden seçme ve seçilme hakkını alma, köleliğe geri dönüşü ifade etmektedir.
Laiklik: Halkın can ve mal güvenliğini tehdit eden kral ve din adamlarına karşı parlamentoların bu erk sahiplerine karşı hukukun üstünlüğünü korumaktır. Kral ve din adamlarına karşı kanunları koruyamayan parlamentolar hukukun üstünlüğünü koruma ilkesinden vaz geçmiş demektir. Seçme ve seçilme kanunlarına riayet ettirme gücünü yitirmiş demektir. Yani idarecilerin temel laiklik kanunlarını, temel seçim kanunlarını tanımaması hukukun üstünlüğü ilkesinin yıkılması demektir.
Halife kavramı meclisin elinden kanun yapma yetkisini almak, halkın elinden mülkiyeti almak değildir. Halife evrensel başkan, imparator demektir. Başka devletleri yıkıp hazinelerini elinden almak, devlet eliyle hırsızlık, korsanlık yapmak değildir. Dünya ticaret ve ulaşım yollarının güvenliğini sağlamadır. Dünya ticaret yollarını kapatan güvensiz kılan hiçbir lider halife değildir.
Demokrasinin ortaya çıkış sebebi: kralların ve halkın elinden kanun yapma yetkisi ile mülkiyet hakkını almak isteyen ruhban sınıfına karşı birlik olalım halk kendi uhdesinde bu yetkileri kullansın diyen siyasal düşünce laiklik olmuştur. Atatürkçülük ilkelerinden laiklik ilkesi boş bir kavram olarak değil tarihi gelişim süreci içinde somut verilere, örneklere dayalı olarak anlatılmalıdır.
Dünya 5’ten büyük ise 1’den küçük değildir.
Abdullah Bedeloğlu
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.