- 548 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Masum Yüzlü Sapık
1
Günlerden Cuma idi, tam bir aydır işsiz geziyordu. Her iş arayıp eve dönüşünde yaptığı şeyi yine yapıyordu, mahalledeki kahvehaneye takılıyordu. Tabi bunu yanı sıra sağa sola haber bırakıyordu, müracaat ediyordu, ama eli hep boş dönüyordu. O moral bozukluğu ile hemen eve dönmek istemiyordu, çünkü hanım yine soracaktı? Cevabı belli lakin o gıcık soruyu, bey iş buldun mu ? Gelişimden belli olmuyor mu hanım diye cevap verirdi her zaman ki gibi.
Zamanın hızına yetişmek ne mümkün su gibi akıp gitmişti. Üçüncü ayını da doldurmuştu. İşten ayrılalı, elindeki birikmişi de böylelikle sona getirmişti. Hazıra dağ mı dayanır diye bir atasözümüzü yine hatırlayarak, üç aydır uğramadan rahat edemediği yine o kahvehaneye gitti. Sigarada bu arada zamlanmıştı. Mahallede bulunan zamana karşı direnen o bakkalda bir sigara aldığında bunu öğrenecekti, son zamanlarında haber bile izlemiyordu. Onun için varsa yoksa iş bulup çalışmaktı. Arkadaşlarının daha önceden söyledikleri bir sözü aklına geldi “bu ülkede kriz eksik olmaz, olan hep fakire olur”! O lafın doğru olduğunu şimdi daha yeni anlıyordu. Kafasında bu düşüncelerle kahveye girdi. Tanıdık birkaç kişiye selam verdi ve gitti özellikle boş olan masaya oturdu. Beş dakika öylece oturdu.
Canı sıkkındı ve sigara içmek istedi, sigara içilen alana gitti bir sandalye çekip oturdu ve yeni aldığı paketten bir siftah yaparak derince bir nefes çekti ve bir süre öyle kaldı zaman sanki durmuştu, sonra bir den çektiği dumanın yarısını dışarı bıraktı. Bedeni buradaydı ama düşünceleri onu alıp götürüyordu, kafasında bir anda yüzlerce düşünce geçti. Nedense çok önemliymiş gibi kafasından geçen o düşünce şeridinden ön plana birden uzun süredir karısı ile birleşmediği aklına geldi. Sonra tövbe çekip kendi kendine bu kadar sıkıntının içinde şimdi bunu düşünemem dedi. Yine düşünce şeridine dalacaktı ki kendisini bu derin kuyudan bir ses çıkarttı.
Selamün Aleyküm dedi. O ses kulağına… Kafasını çevirip sesin geldiği yöne baktığında o sesin sahibini önce hatırlayamadı ama sonra yıllardır görmediği çocukluk arkadaşını hatırlayacaktı. Ayağa kalktı yanına gelen arkadaşına elini uzatarak karşısındaki sandalyeyi gösterdi. Arkadaşı tanımadığını hemen far ettiği için yıllar öncesine giderek kendini tanıttı ve hatırlamıştı. Hoş beş on beşten sonra konu ne işin var senin burada, ne işle meşgulsün gibi sorularla sohbet ilerlerken, kendisi de üç aydır işsiz gezdiğini satır arasında arkadaşına söyledi. Arkadaşı yahu neden daha önce haberimiz olmadı ki dedi. Ben buraya arada sırada gelir mahalleli ile hasret gideriyorum, ama senin bu konun hiç mevzubahis olmadı. Gerçi ben de dört aydır buralara uğramıyorum. Bizim işler de yoğun. Beni şirket yurt dışına göndermişti. Senin bir meslek var mı diye sordu. Yok dedi. Ne iş verirlerse onu yaparım, elimde bir çok iş gelir dedi arkadaşına. Arkadaşı biraz düşündü sana nasıl bir iş bula biliriz diye hemen aklına hanımının okul aile birliği kurulunda üye olduğu ve okulun bir hizmetliye ihtiyacının olduğunu söylemişti. Buldum diyerek sevinçle bağırdı. Ne buldun dedi. Sana iş buldum. Nasıl yani ben üç aydır başvurmadığım yer kalmadı, sen nasıl oldu da on dakikada bana iş buldun? Sen o kısmı boş ver de, okulda hizmetli olarak çalışır mısın bana onu söyle? Bu arada sigortayı da tam yatıracaklar, hadi iyisin. Yahu daha karar verdim ki, ne söyleyeceğimi bilemedim, şaşırdım, hay Allah razı olsun vallahi Hızır gibi yetiştin. Bu okul lise mi, ortaokul mu, nerde, sen işin o kısmını merak etme. Ortaokulda hizmetli olarak çalışacak mısın bana onu söyle. Çalışırım dedi buruk bir sevinçle…
Koyulaşan sohbet ile çaylar ve sigaralar içildikten sonra iki eski dost vedalaşarak, mahallenin ortak toplanma alanı olan kahvehaneden ayrıldılar.Eve geldiğinde neşeli bir şekilde hanımına sarıldı ve haydi gözümüz aydın iş buldum hem de çok rahat ve devamı olan bir iş dedi. Hanımı merakla anlat bakalım nerede ve nasıl bir işe başlayacaksın sorusundan sonra, kocasının ağzından dökülen her kelimeyi, doktorun nasihatini dinleyen hastası gibi can kulağı ile dinlemişti..