- 518 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
YOLCULUĞA ÇIKMAK
Yolculuğa çıktığımız gemi, bilincimizi nereden alıp nereye götürüyor, hangi durakta durdurup hangi menzile yol aldırıyor bunu pek düşünemeyiz. Düşünemeyiz çünkü yolculuğun içinde sergilenen temsile kendimizi kaptırıp bazen eğlence bazen aksiyon bazen de dram içeren sahnelerine dalar gideriz. Öyle aldatıcı davetler alır ki yolculuğumuz hangi gemiye neden bindiğmizi bile fark edemeyiz. . Bir televizyon ekranı veya sinema perdesinde çıktığımız bu yolculuk, bedenin değil bilincin ve zihnin bir yolculuğudur.
Ekran o geminin penceresidir. İşte oradan görünenlerdir aslında yolculuk boyunca seyrettiğimiz. Ekranın büyüsü bilincimizin kendi kamarasına hapsettikten sonra ruhumuzu öyle çepeçevre sarmalamıştır ki, illizyon sayesinde bizi içinde bulunduğumuz zeminle beraber alır götürür istediği menzillere. Seyirci prangalı bir mahkumdur artık. Kendi ruhunu bu kamaradan çıkartmalıdır. Zira ruh hiç bir pranganın esir alamayacağı bir martıdır. Bu yolculuğa kameranın dışından bakmayı da öğrenebilmeli, bir martı gibi yükseklere kanat çırpmaktan korkmamalıdır.
Seyirci ruhunun ve bilincinin hapsedildiği kamaradan kurtulmalıdır ki, kendisine tek bir pencereden bakmaktan kurtulup kendi yolunu tayin edebilsin. Yoksa hep seyirci kalmaya mahkum olacaktır ve gemisinin yelkenleri de başka ellerde kalmaya devam edecektir.
Gerçek özgürlük insanın kendi yolculuğunu belirlemesidir, eğer kendi gemisinin yelkenlerine müdahale edemezse onun yolunu hangi rüzgarın çizeceğini kestirmek zordur.
Seyirci kalmamak ümidiyle...
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.