- 595 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
SIRRINAYDAN- AZAB-I MUKADDES
Neyzen Tevfik ya da tam adıyla Neyzen Tevfik Kolaylı 14 Haziran 1879 yılında Bodrum’da doğmuştur.28 Ocak 1953 yılında İstanbul’da vefat etmiştir.Ve cenazesinde her türden insanı görmek mümkündü.Değil mi ki insanların cenazesi yaşadığı sürenin aynasıdır?...Daha yedi yaşındayken çarşıda eşikiyaların öldürdüğü insanları görmesiyle bağlantılı olarak sara nöbetleri başlamıştır.Azabı-Mukaddesin Hiçi...Hayat öyle değil mi?...Bir bakarsınız kocaman bir hiç olmuşsunuz.Hem de istediğiniz kadar güçlü olduğunuzu düşünün.Hayatın sürekli arayış olduğunu düşünebilen ve nerede durmasını bilen insanlık okulu...Nay-Ney Sümerlerden beri bilinen üflemeli mistik çalgı.Hiç bir zaman din ile işi olmasa bile dini süsleyen motif olarak görüyoruz.Neyzen Tevfik Kolaylı ustamızın bu enstrümanla anılması enstrümanın ustası olmasından kaynaklanıyor.
Zordur adab-ı erkanlı olmak
Zordur...
Akarken hayatın
Maviliğini
İnsanlığa
Armağan görmek
Ve uzattıkça ellerini
Yakaladığınız
Maviliği insanlığa armağan etmek
Zor olsa...
Ellerin maviliğin gölgesi
Ve haykıran
İnsanlığın mutluluğuna
Sırtını dönmeden
Bir kucak armağan.
Toplum uzanır kendi doğrularına.Bilgeler...Yine de onlar aykırı.Oysa bir evrensel yolculuğun temel değeri olan mutlu hayatı layık görme ve o anı yaşama arzusu...Neyzen Tevfik ile ilgili anlatılan bir çok olay varsa da asıl olan onun vermek istediği ya da yaşamak için verdiği mesajlar...Ve bu mesajların nasıl algılanması gerektiğini düşünmek gerekir.Ustanın renkli anlayışı bizi tarihsel düşünceye sevketmekte.
Ustanın edebi yönü,sanatçı ruhu hayatına yansımıştır.İstese çok rahat yaşayacağı hayat varken o sade ve hüzünlü burukluğu seçmiş ya da kendi doğallığını yaşamış demek doğru olur.Şad olup gülmek yalnızlığa mahsustur.Usta her ne varsa hayatta onunla barışık yaşamayı bilen saygıyı eksik etmemiştir.Bir ekmeğini sokaktaki köpekle paylaşmasını da bilmiştir.Mısır’da kaldığı sürede Bektaşi dergahında misafir olmuş ve burada çok edebi eser üretmiştir:Meyde Bektaşi Göründüm,Neyde Oldum Mesnevi,Meşrebim Molla-i Rumi Mezhebim Bektaşidir..
Reotorikten siyakata adab-ı erkan okulu...Antik Roma’ dan günümüze bilinen insanlığın,tartışmaların üst sınırları,alt sınırları süregelmiştir.Kim?Ne zaman?Nerede?...Var ya da yok...Bunun sırrına ermenin okulu yok.Yani insanlığın okulu yok.Yani insan olmak erkandır.Reotorik antik tarihlerde bir hitap etme,adablı olma,konuşabilme ve hitap etme bilgeliğidir.Siyakat Osmanlı’da hızlı düşünmenin harflerle şifrelenmesi...Bu da bir adab-ı erkandır.Uslubu bilip kendini yaşama değerini toplumla kıyasladığınızda karşınıza bir sınır çıkar.Bu sınır toplumun dayattığı normallerdir.Bu normallerin dışında bilimsel baksanız dahi sonuçta toplumun normallerine göre suçlusunuz.Ama acı,ama tatlı...Suç var ortada.Toplum suçlu olsa dahi...Ve hala üstadımız reotorikten siyakata neyini üflüyor
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.