- 544 Okunma
- 1 Yorum
- 1 Beğeni
YAŞAMI HEP SORGULAYIN
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
YAŞAMI HEP SORGULAYIN
Hayat bana şunu öğretti. Sizlerde aşağıda anlatmaya çalıştığım hususlar dikkate alınırsa gerçeklere insan daha yakın oluyor. Hiçbir zaman duyduğunuza, okuduğunuza, gördüğünüze, hemen inanmayınız.
Yaşamı daima sorgulayınız. Hayatın her alanın da karşınıza çıkan her türlü hadiseyi haberi olayı söyleneni mutlaka sorgulayınız. Okul hayatınızda, bizlere sunulan medya haberlerinde, televizyonda gördüklerimiz, gazetelerin yazdıklarında, radyo ve fısıltı gazetelerinin yaymaya çalıştığı konularda, dost ve arkadaş çevrelerinde konuşulanlarda yaşadığınız zaman içinde veya anında konuların mutlaka doğruluğu veya yanlışlığı hususunda üzerinde durunuz.
Hayat mücadele müsademe demektir sözünü aklınızdan çıkarmayınız. İnsan yaradılış icabı içinde yaşadığı toplumun ortamına uyar. İşte okulda camide tüm yazılan ve çizilen eserlerde öğrenilmeye çalışılan hiçbir konuya doğruluğu ve ya yanlışlığına inanıp kestirip atmayınız.
Bu fikri sabitlik değil mi ki bu gün insanlarımız inanç ve siyaset konularında birbirlerine kin ve nefret duyguları ile bakıyor. Siyasetin aşıladığı yalan yanlış zerk ettiği bu kötü alışkanlıklar değil mi akrabalarımız komşularımız ve merhaba dediklerimizle aramızın açılması.
Bir ailenin yönetimi, yöneten aile büyüğü tarafından planlı ve hakkaniyet ölçülerinde idare ettirilir, gelir ve gider ayarlamaları dengeli yürütülürse huzurlu yürür. Diğer aile fertleri de bu yaşama ellerinden geldiğince destek ve gayret verirlerse başarılı olur.
Devlet yönetimleri de böyledir. Yönetim şekil olarak bizler de fakat devleti yönlendirenlerin ipleri kukla varı başkalarının elinde olursa sömürge ve koloni durumuna düşer. Dış müdahaleler halkın ve devletin menfaatine değil sömürenlerin çıkarları doğrultusun da işler.
Bu durumlar halka değişik yollarla iyi gösterilmeye çalışılabilir. Hatta aklın almayacağı övgüler düzerler. Halkın zihinleri düşünceleri kararsızlaştırılır. Kötü olan her şey yanlış gidenlerin üstleri tüm haber vasıtaları ile örtülmeye çalışılarak halka sunulur. Bir bu haber kaynakları yönetenlerin kuklası olmuşsa yandaş ve yalakalıkta yarış halinde ise, yazar ve çizerleri aydın geçinen bazı zavallılar maddi çıkar için kalemlerini kullanıyorlarsa bin kere düşünüp sorgulamamız lazımdır. Bir nevi her hususta şüpheci olmamız lazımdır.
Bilhassa emperyalist denilen sömürgeci ve koloni kurup karşı ülkenin ekonomik değerlerini cep etmek isteyenlerce yaşadığımız zaman içinde görüyoruz ki Ortadoğu Müslüman ülkelerinin halklarını kışkırtıp kendi devletine ve yönetimine isyan ettirip parçalıyorlar. Demokrasi palavraları ile dinci yönetimler teokratik işbirlikçi geri kalmışlığın simgesi hükümetler oluşturuyorlar. Bunları görüyor ve yaşıyoruz. Tunus, Mısır, Libya şimdi de Suriye.
Emperyalistlerin oyununa ve tuzağına düşen bizim yönetimin başı BOP ( Büyük Ortadoğu Projesi) eş başkanı olmakla öğünüyor. Saydığımız ülkelerin ve sıranın bize geleceği bu konuya açıktan çanak tutuyor. Türkiye’nin etrafında ki tüm komşularımız ile bu gün düşman durumuna düşürüldük.
Bizim Müslüman bir devlet olarak din birliği olan ve iyi komşuluk münasebetleri dururken Atatürk’ün yurtta barış dünyada barış ilkelerini yok sayarak bu devletlerdeki insan kıyımına, ekonomik çöküntülerine ve bölünüp küçülmelerine payanda oluyoruz. Emperyalistlerle işbirliğine girip onların çıkarlarına, ekmeğine yağ sürüyoruz. Bu durumları da yazılıp hazırlanıp camdan okuyarak yaftalı ve cilalı nutuklarla bizlere bizim yöneticilerimiz yutturmaya çalışıyor. İşte bunun içindir ki her konuya söze hemen kanmayalım. Sorgulayalım ve aklımızın süzgecinden geçirip kanaat oluşturalım diyoruz.
Devleti halk adına yöneten siyasi otorite bunlarla uğraşıp çanak tutup devletin geleceğini risk altına atacağına üretime, cahillikle mücadeleye, ilkel yaşamı yok edip halkını modernleştirmeye çalışmalı. Aç ve sevil açıkta kimseyi bırakmamaya, insanlarımızı refaha ulaştırmaya, din ve inanç farkı gözetmeden, mezhep farkı ayrımlarını yok etmeye, ibadetlerini özgürce kendi şartlarında yapmalarının teminine, adalette hak ve hukukun herkese eşit dağıtılmasına kafa yorup güç sarf etmesi gerekmez mi?
Tarihin geçmiş derinliklerine geriye doğru bakıldığın da ve günümüz de yeryüzünde ki insanlar arasında düşmanlıklar yoktur. Halklar arasında nefrette yoktur. Bunları yaratanlar sadist ruhlu insanlıktan nasibini almamış zavallı kendini kabul ettirmeye çalışan aşağılık karmaşık karakterli olan idareciler tarafından çıkarılmıştır. İşte düşmanlıkları ve savaşları başlatanlar insan kıyımlarının birinci suçluları bunlardır.
Yine bu hastalıklı beyinler güçsüz, aciz, açlık sefalet ve ıstırap içinde yaşayanları, sömürüp soyup soğana çevirmek isteyen, aç gözlülerin başka milletlerin toprak ve zenginliklerini gasp etmek isteyenlerin eseridir düşmanlık yaratmak ve savaşları icat etmek.
Bu konular daha geniş daha etraflı olarak yazılıp çizilebilir. Burada esas olan her konuya balıklama atlamamak gerekliliğidir. Duyduklarımızı haber konusu olanları sorgulayacağız düşünce süzgecimizden geçireceğiz. Hiç kimsenin hatta hastalık halini almış bile olsa taraftarı olduğumuz siyasetin bile etkisinde kalmayacağız. Doğru düşünüp doğru karara varabilelim.
En önemli konu adalettir. Gazeli ki ben hiç sevmem yinede onu dediği bir sözle yazımı bitirmek isterim.
İnsanlar dinsiz yaşayabilir ama ADALETSİZ asla!
Durmuş Karabağlı
YORUMLAR
Bir kişi ya da üç beş ve geride kalan çoğunluk bilfiil emir altında iken...varsın azınlık olalım yeter ki istikrarla düşünüp sorgulayalım yine de değişmeyen çokça şey var ve son söz gibi:
Adalet olmadan asla.
Hele ki İlahi Adalet her şeye muktedir iken.
Varlığımızın ve zekamızın da bilincinde ve beynimizin de kullanmadığımız kapasitesini bile harekete geçirebiliriz düşünce gücüyle.
Kutluyorum değerli yazarımızı.
Saygılarımla ve tebriklerimi bırakıyorum tüm içtenliğimle.