- 529 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
Hikayecinin Hikayesi 2
Koca koca binalar,geniş temiz yollar ve binlerce bir o yana bir bu yan giden insanlar.Giydigi yöresel kıyafetine
ne de çok bakan olmuştu.Kendini bir garip hissetti.Boncuk boncuk terledi.Acaba geri mi dönsem diye iç geçirdi.Hele ayağındaki boyasız deriden ibaret çarık daha bir göz alıyordu.
Halbuki "Dost başa düşman ayağa bakardı"İyi de yaban elin yaban adamları ne diye düşmanın olsun.
Gariplik ne yaman şeydi ?
Baksana neler saçmalıyordu iç dünyasında.Kendi köyünde ya da komşu köylerde nasıl da sever sayarlardı.
"Çarıklı Behçet" dedin mi tanımayan yoktur.Onun hikayelerini hele de "arkası yarın " diyerek hikayenin en heyecanlı yerinde kesmesini bilmeyen,duymayan yoktu.Anlattığı hikayeleri bazen üç gün üç gece sürerdi.
Yine de kimse "gık" demezdi.Köylü vatandaşlar, kendilerine farklı bir heyecan yaşatan hikayecinin bir daha ki gelişini iple çekerlerdi.Sonra,aralarında para toplar, biraz da erzak vererek gönlünü almaya çalışırlardı. Köy odaları onun ikinci eviydi.Nice hikayeler ezberlemişti o kasvetli,özlem dolu odalarda.Gah yaya,gah atla bir çok badireler atlatmış, o köy senin bu köy benim dolaşıp durmuştu.Daha zengin köylerde canlı hayvan verenler de olmuştu.Çok şükür çoluğu çocuğu namerde muhtaç değildi.Hatta kendi köyünün zenginlerinden bile sayılırdı.
Ama şimdi öyle mi...Koca ülkenin koca başkentinde Ankara’da ve yapayalnızdı.
Kıvırcık saçlı, güler yüzlü, ekip başı olan adam yine onu teselli ederek yüreğine su serpti.Adı Ali imiş.Konya’nın Ermenek kazasındanmış.Elini omzuna koyup Samimi ve güleç yüzle;
- Seni gayet İyi anlıyorum.Lakin unutma onlarda insan ve hepimiz Anadolu çocuğuyuz.Hepimiz bir yerlerden buralara gelmiş vazife yapıyoruz.Simdi sıra sende.O canım mesleğini icra edeceksin.Onlar da kameraya alacaklar.Tüm memleket seni tanıyacak.Belki de meşhur olunca bize selam bile vermeyeceksin.Dedi ve güldü.
Mahcubiyeti daha bir artmış, yüzü alı al moru mor olmuştu.
Tekrar tekrar ne yapacağını,nasıl yapacağını heyecan dorukta sorup duruyordu.TRT binasından içeri girdiğinde kalp atışları kendi kontrolü dışında hızlıca atıyordu. Ortam ne kadar sıcak ve boğucuydu.Ali beyin kolunda olmasa yere yığılıp kalacaktı. Hâlbuki Ali bey, defalarca banttan yayın yapılacak,heyecanlanmana gerek yok, olmadı bi daha,olmadı bi daha, dese de bir işe yaramamıştı.
Yine de yüreği pır pır ediyor, dili damağı kuruyordu.Küçükende böyle idi.İlkokul beşinci sınıfa gidiyordu.Öğretmeni tahtaya kaldırmış coğrafya dersinden soru sormuştu.Bildiği soru olmasına rağmen heyecandan uzunca bi süre konuşmamıştı.Öğretmeni durumu fark etmiş sınıfın gülüşmelerine aldırış etmeden sabırla ona cevabını verdirtmiş, kendine olan güvenini ortaya çıkarmasına yardımcı olmustu.Bir hareket bir olay ne kadar önemli olup bircok şeyi değiştirebiliyordu.O günden sonra heyecan kontrolünü epey düzeltmiş hikaye ezberleyip anlatmaya başlamıştı.Her ortamda o öğretmeninin davranışını anlatır rahmet okurdu.
Devamı var
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.