- 437 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Hikayecinin Hikayesi
Gökyüzünde pamuk yumağı görünümünde bulutlar ağlamaya başlamadan yola revan olmak gerekti.Her köyden şehire inişte ilmek ilmek işlediği hikayeleri unutmamak için verdiği mücadeleyi anlatsa inanılır gelmezdi... Hızır İlyas iner de ona yardım ederlerdi.
O anlatır onlar dinlerdi.Köy mezarlığında meftun güruh ezberlemişti o malum
ve masum hikayeleri...
Herkes onu "Çarıklı" diye çağırırdı.Yaz kış giydiği el yapımı çarıklar onun en bariz görüntüsüydü.Hele keçe pantolon ve yeleği onu Mevlana dergahından çıkıp gelmiş derviş görüntüsüne sokuyordu.Kedine has bariton kadife sesine kattığı yöresel şive onu ulaşılmaz kılıyordu.Bastonunu yere vurup ;
- Ey ahali bilesiz ki bu hekatin sonu insanlığın da sonudur.
Deyip kalpağını çıkardığında alkış tufanı kopardı.Hikayenin devamını bekleyen ahali tahta sandalyelerden kalkıp
evlerine yol aldıklarında Zal oğlu Rüstem yanlarında tin tin gezerdi. Yarali Mahmut’un yaralarını onlar sarardı.
Hayber kalesinde Hz.Ali’ye su veren el di onlar..
Şehirden onu devlet kapısına davet etmişler.Bildigi hikayeleri heyete bir bir anlatacakmış.Üniversiteden hocalar da olacakmış.Yirmibeş yıl olmuş köy köy, toy toy gezeli.Nice gençler geldi geçti tezgahından, nice gelinler ağladı durdu hayallerine mugayir.
Özelikle yöresel kıyafetleriyle gelmesini istemişlerdi.Kamereya alacaklarmış. Yetmişbir yılının ilk Tv programının bir parçası olacakmış. Kısa bir hikayeyi kamera karşısında anlatacak ve seyircilere meddahlığın inceliğini gösterecekmiş. Köy meydanlarında,kahvehanelerde çok hikayeler anlatmıştı.Böylesini tahayyül bile edemiyordu.
Köye onu almaya gelen tenteli yeşil çipe bineli bir saat olmuştu.Komsusu "Köse Hasan" manalı gözlerle süzmüş;
- Hayırdır gonşi zabıtlar seni ne için alırlar? Diye gıcık gıcık sorusunu sormuştu.Hiç sevmezdi o geveze düzenbazı... Hiç oralı olmadı.Elinde çantası,dilinde türküsüyle arabaya bindi.
Görevliler ona yol boyu yapacaklarını bir bir anlatmışlardı.Yine de heyecanına dur diyemiyordu bir türlü. "Olsun heyecansız işin tadı olmazmış" diyen kıvırcık saçlı,uzun boylu zayıf görevli güleç yüzlü idi.
Yüze yakın hikayeyi ezbere biliyordu.Önce üniversite öğrencilerine derste meddahlığın yaşayan efsanesi olarak ders verecekmiş.Sonra radyo programına çıkıp hayatı hakkında bilgiler verecek,tanımayanlara kendini tanıtacakmış.Sayısız kere geçtiği yollar hiç bu kadar uzamamıştı.Çağıldayan dere boyu kavakları bu kadar hızlı saymamıştı.Yaklaşık beşyüz metre ilerideki dönemecin sağında bulunan çeşmenin soğuk sularında az ferahlamamıştı.
Baş görevliye orada durabileceklerini söyledi.Abdest alıp kılınan namaz sonrası yola devam edebilirlerdi.Abı hayat suyu içmiş gibiydi.Buz gibi suyun ferahlığı tüm bedenini ve ruhunu sarmıştı.
Babası onun hafız olup imamlık yapmasını istemişti.Aralarında süren bu anlaşmazlık babasının ölümüne dek sürdü.Keşke babası da görseydi oğlunun bu başarısını...
Devamı var