Fil Suresinin anlamı ve iniş Tarih
بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ
اَلَمْ تَرَ كَيْفَ فَعَلَ رَبُّكَ بِاَصْحَابِ الْف۪يلِۜ ﴿١﴾ اَلَمْ يَجْعَلْ كَيْدَهُمْ ف۪ي تَضْل۪يلٍۙ ﴿٢﴾ وَاَرْسَلَ عَلَيْهِمْ طَيْراً اَبَاب۪يلَۙ ﴿٣﴾ تَرْم۪يهِمْ بِحِجَارَةٍ مِنْ سِجّ۪يلٍۖۙ ﴿٤﴾ فَجَعَلَهُمْ كَعَصْفٍ مَأْكُولٍ ﴿٥
Fil Suresinin Türkçe yazılışı ve Okunuşu
-Bismillâhi’r-Rahmâni’r-Rahîm.
1- Elemtera keyfe fe’ale Rabbuke bi-ashâbi’l-fîl.
2- Elem yec’al keydehum fî tadlîl.
3- Ve ersele ’aleyhim tayran ebâbîl.
4- Termîhim bi-hicâratin min siccîl.
5- Fece’alehum ke’asfin me’kûl.
Fil Suresinin Anlamı
-Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla.
1- Rabbin fil sahiplerine neler etti, görmedin mi?
2- Onların kötü planlarını boşa çıkarmadı mı?
3- Onların üstüne ebabil kuşları gönderdi.
4- O kuşlar, onların üzerlerine pişkin tuğladan yapılmış taşlar atıyordu.
5- Böylece Allah onları yenilip çiğnenmiş ekine çevirdi
Fil Suresinin Tefsiri
Hakkında
Mekke döneminde inmiştir. 5 âyettir. Sûre, fillerle donanmış ordusuyla Kâ’be’yi yıkmaya gelen Yemen Kralı Ebrehe’nin helâk edilişinden bahsettiği için bu adı almıştır. Fil Vakası isimli olayla ilgilidir.
Nuzül
Mushaftaki sıralamada yüz beşinci, iniş sırasına göre on dokuzuncu sûredir. Kâfirûn sûresinden sonra, Felak sûresinden önce Mekke’de inmiştir.
Konusu
Sûrede fil ordusu kıssası anlatılmaktadır. Kâbe’yi yıkmak isteyen Yemen’in genel valisi Ebrehe’nin fillerle Mekke’ye hücumunu, sonuçta yok olup gitmelerini konu edinmiştir.
Fil Suresi Tefsiri
Tefsir ve tarih kaynaklarında anlatıldığına göre o zaman Habeşistan’ın yönetiminde bulunan Yemen’in genel valisi Ebrehe her yıl Mekke’deki Kâbe’yi ziyaret eden Arap hacılarını San‘a’ya çekmek için burada Kulleys veya Kalîs (kilise) denilen büyük bir katedral yaptırdı. Çeşitli bölgelere propagandacılar göndererek mâbedi ziyaret etmeleri için halkı San‘a’ya çağırdı. Ancak bu ümidi gerçekleşmeyince Kâbe’yi yıkmaya karar verdi ve muhtemelen 570 yılında, içinde mahmûd (mamut) adlı filin de bulunduğu büyük bir ordu ile Mekke üzerine yürüdü (olayın tarihi ve sebepleriyle ilgili farklı görüşler için bk. Mustafa Fayda, “Fil Vak‘ası”, DİA, XIII, 70-71). Ebrehe, hareketini engellemek için karşısına çıkan bazı güçleri etkisiz hale getirerek yoluna devam etti. Gönderdiği bir müfreze, içinde Hz. Peygamber’in dedesi Abdülmuttalib’e ait 200 devenin de bulunduğu Mekkeliler’e ait çok sayıda deveyi ele geçirdi. Abdülmuttalib, Ebrehe’ye gelerek develerinin iadesini istedi; Ebrehe’nin Kâbe ile ilgili bir sorusu üzerine Kâbe’yi merak etmediğini, çünkü onu sahibinin koruyacağını söyledi. Ertesi gün Ebrehe, ordusuna Kâbe yönünde hareket emri verdi. Fakat kaynaklarda belirtildiğine göre en öndeki fil (mamut) yerinden kımıldamadığı gibi askerler de üzerlerine taşlaşmış çamur yağdıran sürü sürü kuşlar tarafından –âyetteki benzetmeyle– “yenilip çiğnenmiş ekin” gibi imha edildi. Bazı müfessirler “sürü sürü” şeklinde çevrilen ebâbîl kelimesinin bir kuş türünün adı olduğu kanaatindedir, buna göre 3. âyete “ebâbîl kuşlarını göndermedi mi?” şeklinde mâna vermek gerekir; fakat–konuya ilişkin rivayet ve tefsirler dikkate alındığında– bu görüş ikna edici görünmemektedir (bilgi için bk. Elmalılı, IX, 6102-6105). Yaygın inanışa göre bu olay Hz. Peygamber’in doğumundan elli-elli beş gün veya üç ay önce vuku bulmuştur.
Sûrede Hz. Peygamber’e hitap edilerek 1-2. âyetlerde fil ordusunun başına gelen felâketin büyüklüğünden ve Kâbe’yi yıkma planlarının boşa çıkarıldığından haberdar olduğu ifade edilmektedir. Hz. Peygamber olaya bizzat şahit olmadığı halde, ona yöneltilen “görmedin mi” şeklindeki hitap mecazi bir ifade olup olayı bizzat gözüyle görmese bile görenlerden işitmiş olduğunu ve görmüş gibi kendisine tasvir edildiğini gösterir. 3-5. âyetler ise felâketin nasıl cereyan ettiğini yani Allah tarafından gönderilen sürülerle kuşun fil ordusunun üzerine pişkin tuğla türü taşlar yağdırarak onları nasıl hayvanlar ve haşarat tarafından yenmiş ekin artığına çevirdiğini ifade eder. Râzî’ye göre Ebrehe ve askerlerinin besledikleri kötü emellerin sûrede keyd (plan, tuzak) kelimesiyle ifade edilmesi, onların sadece Kâbe’yi yıkma amacı taşımadıklarını gösterir. Çünkü önceden açıkladıkları için Kâbe’yi yıkma fikri artık “tuzak” olmaktan çıkmıştı. Şu halde keyd kelimesi burada Ebrehe tarafının Araplar’a karşı besledikleri başka sinsi planları dile getirmektedir (XXXII, 99; bu planlar ve tuzakların neler olabileceği konusunda bk. Fayda, gös. yer.).
Eski tefsirlerde bu fil olayı bütünüyle bir mûcize olarak değerlendirilir. Bazı tarihçi ve müfessirlerin, tâbiîn âlimlerinden İkrime’ye atfettikleri bir rivayette o, “Bu taşlar kime isabet ettiyse onda çiçek hastalığı görüldü” demiştir (İbn Hişâm, es-Sîretü’n-nebeviyye, I, 54-56; Taberî, XXX, 298-299, 303). Rivayete göre Hicaz bölgesinde çiçek ve kızamık hastalığı ilk defa bu olaydan sonra görülmüştür (bk. Taberî, XXX, 196). Muhammed Abduh, Ferîd Vecdî, Cevâd Ali, Muhammed Esed gibi bazı çağdaş araştırmacılar bu rivayetlere dayanarak olayı bulaşıcı hastalık salgını şeklinde yorumlamaya çalışmışlardır. Abduh’a göre sûrede sözü edilen kuşlardan maksat bir çeşit gerçek kuş olabileceği gibi sinek, sivrisinek gibi mikrop taşıyıcı canlılar da olabilir (bk. Tefsîru cüz’i Amme, s. 157-158). Ancak dönemin güçlü akımlarından pozitivizmin etkisi altında ortaya konduğu anlaşılan bu yoruma çağdaş müfessirlerin çoğu katılmamış, ona karşı ciddi tenkitler yöneltmişlerdir (meselâ bk. Elmalılı, VIII, 6123-6144; Seyyid Kutub, Fî Zılâli’l-Kur’ân, VI, 3976-3979). Sonuç olarak Allah’ın evini yıkmaya kalkışan saldırgan bir güç, bir mûcize neticesinde cezasını görmüş; hiçbir şekilde düşmana karşı koyma imkânı bulamayan ve şehri terkedip dağlara çekilen Mekke halkı da bu olaydan zarar görmeden kurtulmuştur.
“Pişkin tuğla” diye çevirdiğimiz 4. âyetteki siccîl kelimesi “taşlaşmış çamur” demektir. Son âyetteki asf kelimesi ise “ekinin samanı ve buğday kapçığı gibi güve, böcek ve kurtçukların yediği, rüzgârın sağasola savurduğu kırıntılar” anlamına gelir. Müfessirler kuşların, ağızlarında ve ayaklarında bu tür taşlar götürüp Ebrehe ordusunun üzerine fırlattıklarını, sonuçta askerlerin birçoğunun bu taşların etkisiyle öldüğünü, Ebrehe’nin ise yaralı olarak San‘a’ya döndükten sonra orada hayatını kaybettiğini ifade etmişlerdir (Taberî, XXX, 196; Râzî, XXXII, 96-97). “Allah onları yenilip çiğnenmiş ekine çevirdi” meâlindeki son âyet, Ebrehe ve ordusunun nasıl büyük bir felâkete mâruz kaldığını ve sonuçta helâk olduğunu gösterir. Bu olayın Mekkeliler için öneminden dolayı bu yıla “Fil yılı” denilmiş ve onlar olayı tarih başlangıcı olarak kullanmışlardır.
***
Kuran ı kerimde Mushaftaki sıralamada yüz beşinci, iniş sırasına göre on dokuzuncu sûredir. Kâfirûn sûresinden sonra, Felak sûresinden önce Mekke’de inmiştir.
Her okuduğumuzda onlarıda hatırlamış oluyoruz...
Allah u Teala Kabe yi korumuştur o olaya fil vakası denmektedir..Ebrehe nin orduları fille oraya geldiklerinden..
O zamanlar Arabistanda yaygın kullanılan çöl ortamına uygun deve her bölge iklim şartına uygun bineklerden yararlanmıştır..
Yaptırdığı kilise ye akın akın insan gitmesini beklerken Müminlerin kabeyi ziyaretlerine baş kaldırıp tek kendi yaptığı kilise ziyaret edilsin diye saldırmıştır..
Bazı yerlerde okuyorum çarpıtmalar var neymiş Araplar gitmiş çiş etmiş kiliseye..Hiç başka işleri yokmuşta o kadar zor yolculuğa katlanıp onun için mi gitmişler..
Diğeride Allah yaratandır öldürendir..Ol demesiyle olur herşey..
Lut Kavminde o yer yerle bir edilmedi kimdi azgınları batıran yok eden Rabbimizdi.
Fil suresinde de Ebrehe nin ordusunu Ebabil kuşlarının attıkları kızgın her isabet edene isimlerininde yazılı olduğu rivayet edilir..kabeye zarar verme amacıyla gelenleri de o yerde Allah U Teala yok etmiştir..
Yaratan Rabbimiz için zor diye bir konu yoktur..
....
Allah u Tealanın sonsuz gücü mucizelerle insanlara gösterilmektedir insanlığın başladığından beri..
Fakat her şeyi istifade etsin diye kullarına tüm yarattıklarına sunan Rabbimiz..,
İnsanlarsa her devirde elleriyle yaptıklarına taptılar tapmaktalar da..
Kitabımız kıyamete dek değişmeyecektir Kuran da yazılanlarda ekleme yoktur Allah nurunu tamamlayacaktır..
Kabe ye saldırsalarda zaman zaman orası kutsaldır ORADA dünyanın her yerinde yaşayanların saygı duyup koruma istediği yerdir kabe Medine efendimizin kabri şerifleri yaratan Rabbimizde korur inşaallah .
Şu bu bilime uymadı derken yazanlar düşünemediklerinden ya da inatla inkarlarından Kuran da sureyle bildirilmiş Hakkında tefsir hadisler olan sureye dahi red yoluna gitmeleri ne kadar acındırıcı onlar adına..
Allah Hak yoldan ayırmasın Tevhid inancıyla Allah a teslim olan her mümin Kuran ı Kerimde yazılı olanlara inanır sorgulamaz..ALLAH BÜYÜK.BİZLERE VERİLEN TEK KUTSAL KİTABIMIZI OKUYALIM HEMDE ÇOK ÇEVRİLERİDE VAR ANLAMAYA ÇALIŞALIM...KULLARININ OKUDUĞU KUTSAL KİTAB KABE DİĞER MEKANLARI
SAYGIMIZ GAYRETİMİZ ARTSIN ALLAH KİTABIMIZ KURANI KERİMİ KUTSAL MEKAN KABEYİ KORUSUN AMİN..
İNSANLAR SAHİP OLDUKLARI KENDİLERİNE EMANET EDİLENLERİ KORUMAK EN GÜZEL ŞEKİLDE O EMANETE SAYGILARINIDA BELİRTMEK ZORUNDADIRLAR..
BİRİSİ DEVEMİ BIRAKTIM ALLAH KORUR DEYİP SOHBETE GİTTİĞİNDE PEYGAMBER EFENDİMİZ HZ MUHAMMED S.A.V DEVENİ BAĞLA TEVEKKÜL ET ALLAH ELBETTE MUTLAKA KORUR KENDİSİNE EMANET EDİLENLERİ DEMİŞTİR...ONDAN SONRA O KİŞİ DEVESİNİ BAĞLAYIP SOHBETE KATILMIŞTIR .
İNSANLAR HEM KENDİLERİNE HEM DÜNYADA VERİLENLERE EMANET GÖZÜYLE BAKSALAR KORUYUP EN GÜZEL ŞEKİLDE KALMASINA ÇALIŞSALARDI..
DAHASI TEK BİLEK BİRBİRLERİNE DİŞ BİLEYEN DEĞİL KARDEŞCİL İNSANCA DAVRANSALARDI MÜMİNLERİ SOYDAŞLARIMIZI YIKMAYA KİMSE YELTENMEZDİ..
MALESEF MERHAMET ALLAH RIZASI İÇİN SEVME NEDEN AZALMAKTA ..
.BİR ELİN BEŞ PARMAĞI GİBİ OLUNSA O ZAMAN DÜŞMANLAR KUYRUKLARINI KISTIRIR O YERE UZAK KALIRDILAR..
EN GÜZEL BİZLERE EMANET VERİLEN DEĞERLERİMİZE RUHLARI KALPLERİ FERAHLATAN MANEVİ HUZURU YAKALAMASINA VESİLE OLAN KABE HEM BİZ İNSANLARIN TERTEMİZ DÜZENLENMESİ HEMDE GELECEK ASIRDA ZİYARET EDİLMESİNE VESİLE OLACAKTIR..
ZAMAN ZAMAN BEKLENMEYEN SEL YANGIN DEPREM OLABİLİR O ZAMANLARDA TEZCE ONARILMIŞTIR KABE VE DİĞER MANEVİİ YERLER..İNSANLAR SEVDİKLERİNE SAYGILIDIRLAR EN GÜZEL ŞEKİLDE BAKAR SAYGI DUYARLAR...
MANEVİ DEĞERLERİMİZDE AYNI SAYGI KORUMAYI GEREKTİRİR..
İNSANLAR GAFLETE DALMAKTAN KURTULSALAR HER ŞEYİN EMANET OLDUĞUNU UNUTMASALAR ECELİN ŞAH DAMARINDAN YAKIN OLDUĞUNU UNUTMASALAR .
HEM KENDİLERİNE HEM DE EMANET EDİLEN MANEVİ KUTSAL DEĞERLERİ OLAN HER YERE KURAN VE KABE DİĞER KUTSAL MEKANLARIDA KORURLAR....
İNSANLARA EN BÜYÜK ZARAR YİNE HEMCİNSLERİNDEN GELMEKTE..OYSA KABRE KEFEN BİLE NASİP OLMAZ ÇOK KERE.
.NEFES ALIP NEFESİN BİTTİĞİ ANDIR HAYAT..
DOYMAYAN GÖZLERİ TOPRAK DOYURUR ELLERİYLE DEFNEDERLER EN SEVDİKLERİNİ DE YİNE DE AKILLANMAZLAR..
ALLAHIN SELAM VE RAHMETİ İNANANLARIN ÜZERİNE OLSUN CÜMLETEN HAYIRLI RAMAZANLAR ALLAH İBADETLERİMİZİ DUALARIMIZI KABUL EYLESİN AMİN....SELAM VE DUA İLE..
***
Nigâr Bedirhan
YORUMLAR
Yeganem
Hayırlı Ramazanlar değerli kardeşim.
Yazınızı zevkle okudum. Fil Suresi ve bu surede geçen olay aynı zamanda tarih derslerinde de anlattığımız bir konu olduğundan bildiğim bir konu olmasına rağmen yazıyı yine de zevkle okudum.
Anlatım oldukça güzeldi. Ellerinize, yüreğinize sağlık.
Ancak bir noktaya açıklık getirmek lazım: Kabe, Mescid-i Aksa, bu iki yapının da koruyuculunu sadece Allah'a yüklersek, yani hâşa Yüce Rabbimizi emrimizdeki bir güvenlik görevlisi olarak görürsek ( Ki maalesef yaptığımız budur) işte o zaman Yüce yaratan bize bizim de bir şeyler yapmamız gerektiğini acı tecrübelerlehatırlatır. Aynen bugün olduğu gibi...Mescid-i Aksa'ya Müslümanlar giremiyor. Bunu düşünebiliyor musunuz? Kabe'den sonra bizim en kutsalımız olan Mescid-i Aksa'ya giremiyoruz. Neden?
Selahattin Eyyubi olmayı beceremedik, ya da Selahattin Eyyubi'de mevcut olan ruhu kaybettik. Allah de ne dedi? '' O ruhu tekrar yakalayıncaya kadar Mescid-i Aksa'yı sana yasaklıyorum. Üstelik de bunu Yahudiler vasıtasıyla yapıyorum.
Aynı şey Kabe için de geçerlidir. Allah her zaman korumaz Kabe'yi. Mesela Yezid, Haccac, bunlar Kabe'yi mancınıklarla taşa tuttuklarında ebabiller gelip bunların başına kızgın taşlar dökmedi. Kabe defalarca sel, yangın, deprem felaketleri yaşadı, defalarca yıkıldı, tekrar onarıldı...
Dolayısıyla bu ''Kabe'nin koruyucusu Allahtır'' ifadesini biraz daha dikkatli kullanmakta yarar var.
Selam ve saygılarımla hayırlı-huzurlu ramazanlar diliyorum.
Yeganem
Allah razı olsun okuyup yorumunuzla katkıda bulunduğunuz için..Yazıma ekleme yazdım..
Bizlere verilen manevi değerlere gerçekten sahip çıkabiliyor muyuz ?
Önce bizlere verilen vücutumuz her şey emanetken ne kadar değer veriyoruz malesef ancak hasta düşünce o emanetin değerini..Eldekiler kaybolunca ellerimizle en saygı duyduklarımızı toprağa verdikten sonra..
Oysa iki nefes arası zamanı hem kendisi hem de etrafına yararlı edebilir arkada kendisini andıracak dualara sebep olacak güzellikler bırakabilirdi..
Çalışkanlık yerine miskinlik kahve köşelerinde zaman öldürmeyi seçmiş bir kısmı. çalışanlar gayretleri nisbetinde yolları açılıp ilerler...
Manevi değerlerimiz herşey boşuna sunulmadı insanlara..
Kul olduğunun bilincine varması gerek..Özenle her değere sahip çıkması dua dua yalvarması Allah a sığınması gerek.
Allah a kul olmayıp kula kul olanlar onlarında geçici emanet olduklarını bildikleri halde hatalar yapıyorlar..
İslamı tam yaşasaydı müminler sözde kalmasaydı yaşayanlara değil sözüm...ALLAH ın emirlerine uymada gevşeklik göstermeselerdi.Bir masumun canı acısa herkes hissetseydi acıyı..
Şu an din kardeşlerimiz zulüm altında olmazdılar.
Allah uyanmayı gafletten kurtulmayı nasıp eylesin..Allah rızası için merhametle Allah yarattı insan diye sevmesi sayması gerek..
HAK YOLDAN AYIRMASIN..HAK YOLDAN AYRILANLAR ZALİMİN ÇİZMELERİ ALTINA DÜŞMEKTELER..
ALLAH RAZI OLSUN yorumunuz için..Hayırlı Ramazanlar kardeşim.Selam ve dua ile.
Yeganem
yaratamaz sadece tek yaratan ALLAH ..Yazının özetini anlayan kalbiniz elem görmesin .Hayırlı ramazanlar selam ve dua ile..
Allah bizi doğru insanlarla karşılaştırsın. Gönlünüze emeğinize elinize sağlık Nigâr hanım.