- 699 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
HAYDİ SEN SÖYLE
haydi söyle
Hayalim; küçük bir çocuğa ‘Ne kadar seviyorsun’ dediğinde, açıp elini iki yana ‘İşte bu kadar’ diye gösterdiği o masum bakır ruh halindeki hazzi bulmaktı.
bulamadim giderken
yürek arası bir şeyler bıraktım ana bize dair
iyi gelir belki
doyumsuz ruhuna
beni bellentisz bir yasam aldım yanıma
düş’ümdeki hazzi bir de
şimdi bir martının kanatlarında uçuyorum gelmişten mi gelecek dönüp son kez arkama bakarken dudak büküp Ah ediyor Yüreğim boşa geçen Ömrüme ve son kez Hoşçakal Diyorum sende kalan seninle son bulan içimden geçen hayallerime ve benden kalanlara iyi bak Ben giderken sen arkamdan bir tas su dök
Çünkü dönmeyeceğim bir daha ardına
kaç kadın erkek bedeninde bitmeyecek tatmin aradıktan sonra da aslında bu yolla, aradığın şeyden sürekli uzaklaştığını anlayacak?
.
oysaki beden fizik rih aşkın kapısıdır. Sen onu gelip geçici heveslerin için kör bir kuyu ya cevirme
. Bir bedene dokunmak tarihi bir andır. Sen o andan kaçıyorsun. Bir beden, dogal gerçek aşkı hisseder
. Sen onu beklentilere ve algı operasityonlarinda hayallere kurban ediyorsun.
Çetele tutup günü kurtarmayı matah bir şey mi sanıyorsun. Beden aracılığıyla aşkın derin hazlarını tatmak için , iki beden bir aradayken hiç araya girmemek suyu akışına bırakmakla mümkündür.
Sen hep araya neden kaynıyorsun.
.
Doymanın açlığın hiç olmamasıyla ilgili olmadığını bilebilmek için daha kaç sofra donatman ve lokma üstüne lokma tıkınman lazım?
.
Nimet şükrün kapısıdır. Her lokmada hem açlık ve acziyet hem de lezzet ve doygunluk birlikte mevcuttur. İkisini birden görebildiğinde ancak derinden müteşekkir olursun. İkisini birlikte göremediğinde sadece açgözlülüğünü besler ve asla doyuramazsın. Gerçek bir ziyafet sofrası, gerçek açlar ister, gözü açlar değil.
.
Daha kaç kitap okuyup, kaç öğretmenin peşinde biriktirecek kırıntılar arandıktan ve öğrendiklerine yeni notlar ekleyip başkalarına satma telaşından yorulduktan sonra anlayacaksın - soruların bir cevap bulmak için sorulmadığını?
.
Kitaplar, eğitimler, okullar, bilge insanların sözleri; sende zaten hep mevcut olan bilgeliğe sunulmuş hediyelerdir
. Gerçek bir yazar, aslında sadece kendi kendine konuşur ve olsa olsa okuyucusuna hürmetinden yazdıklarını ona da açar.
Bilgelik, al-satçıların elinde, kıymeti bilinmediği için fazla ucuza verilmiş bir mücevher sayılır.
.
Daha kaç para kazandıktan sonra göreceksin, zenginliğin kazandıkların ya da biriktirdiklerinden gelmediğini?
.
Para, madde dünyasının nispeten akışkan sayılabilecek bir enerji biçimidir
. Özünde sana, ilahi lütfa ne kadar açık ya da kapalı olduğunu göstermeye yarar. Kapalıysan, alamıyorsan sana erişemez; veremiyorsan da aldığın huzur vermez. Gerçekte almak için de vermek için de önce elini, kalbini, ruhunu açman gerekir. Her ne diye korktun da kapadıysan…
.
Daha kaç zafer lazım kendini yeterli hissetmen için; kaç ödül, kaç onay sonra yeterli olmak için alkış aramayı bırakacaksın?
.
Başarı, zafer, güç; yaşam oyununun geçici olmak zorunda olan heyecanlarıdır. İyi ki öyleler... Yoksa amaçladığı her şey, insanın daimî efendisi olurdu.
Başarı yolda olmaktır. Zafer en başından yola çıkabilmiş olmak... Güç ise yola çıkmış ve yolda olanın kaçınılmaz kaderi… Ne diye kaderinle savaşıp duruyorsan...
.
Daha ne kadar aynı çarkı, aynı yönde çevirip, biraz daha tükenmiş olarak aynı yere varacaksın?
.
Yorulmadın mı?
.
Sıkılmadın mı?
.
Bıkmadın mı?
.
Aklı tek bir şeye takılıp kalmış ve onun dışında bir şey görmekten uzak ergenler gibisin?
.
Büyümen için yalan yanlış yollarda daha ne kadar eşelenmen ve suratına tekrar tekrar çarpacak kapılarda sevgi dilenmen lazım?
Olgunlaşmak için daha ne kadar kendi cehenneminde yanman lazım?
Kıvamını bulman, meyveye durman ve aslında hep kendi özünün tadına varman için ne lazım?
haydi yaş elli
yaşadığın kadar yaşama sansin varmı Sen söyle...
Mesut yigit 4.5 19 2019
KirikKalem /tozlu raflardan
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.