- 629 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
Sosyal medya özgürlükleri!
Çok çok eski değil, birkaç on yıl öncesine kadar, Türkiye’de, TCK’nın 141. 142. ve 163. Maddeleri düşünceyi mahkûm ediyordu. İslamî düşünen aydınlar, gazeteciler ve bilim adamları ile sosyalist-komünist ideolojiyi savunan aydınlar, gazeteciler ve bilim adamları bu maddelerle ‘kodese’ gönderiliyorlardı. Ama öyle bir günlüğüne, bir haftalığına, bir aylığına, bir yıllığına değil, bazen onlarca yıl süren hapislere mahkûm edilerek...
Bu zulüm maddelerini hatırlamama sosyal medyada Kemal Tahir ile ilgili bir twit okumam sebep oldu. Kemal Tahir, 21 Nisan 1973’de ölmüş, twitte hem ölüm yıldönümü hatırlatıyor hem de 1938’de sudan sebeplerle on beş yıl hüküm giydiği bilgisine yer veriliyordu. Sudan sebeplerle dediğim şu: Kemal Tahir’e bir kitap alıp verme hikâyesi nedeniyle, katillere verilen ceza kadar bir ceza veriliyor ve bu ‘dehşet!’ suç karşılığında Çankırı, Çorum, Kırşehir ve Malatya cezaevlerinde on iki yıl yatıyor.
Maalesef 1930’lu yıllardan başlayarak, TCK’nın ilgili maddelerinin kalkmasına kadar geçen sürede ne hak yere onlarca hatta yüzlerce insan hapislere atıldı. 163. Maddenin kurbanlarından Rahmetli Necip Fazıl, uzun yıllar hapiste kaldı. ‘İnönü iktidarına’ yazdığı bir dörtlüğünde, Üstat, 163. Maddeye ve onun arkasında duran siyasi erke, içindeki öfkeyi şu dörtlüğünde dile getirmişti:
‘Dininde 163 yara açan ulus’un,
Günde 163 kez Cehennemde ulusun!
O’na deyin: Nemrutlar, su dökemez eline,
Küfür tarihinde sen, erişilmez ulu’sun!’
İslamcısıyla Türkçüsüyle sağda ise İskilipli Atıflar, Necip Fazıllar, Sezai Karakoçlar, Saidi Nursiler, Eşref Edip Ferganlar, Şevket Eygiler, Kadir Mısırlıoğluları, Hekimoğlu İsmailler, Nihal Atsızlar, Reha Oğuz Türkkanlar, Osman Yüksel Serdengeçtiler… Dini cemaatler; Nurcular, Süleymancılar, diğer tarikat mensupları, din âlimleri, vaazlar, muhafazakâr yazalar, gazeteciler, şairler 163 vb. ceza maddeleriyle mağdur edildiler.
Çeşitli tonlara sahip solda ise, 141-142. Maddelere dayandırılarak Kemal Tahirler, Sabahattin Aliler, Ahmet Arifler, Nazım Hikmetler, Orhan Kemaller, Atilla İlhanlar, Can Yüceller, Aziz Nesinler, Şefik Hüsnüler, Ruhi Sular, Zeki Baştımarlar, Hikmet Kıvılcımlılar, Doğu Perinçekler ve daha onlarca yüzlerce isim maddi ve manevi zulme uğratıldılar. Şu an Cumhurbaşkanı sıfatıyla hizmet eden Recep Tayyip Erdoğan’a da, 1990’larda, okuduğu bir şiir yüzünden 10 ay hapis cezası verilmişti ve o da bu sayede hapisle tanışmıştı.
12 Nisan 1991’de de, Rahmetli Turgut Özal’ın girişimiyle, TBMM’’de terörle mücadele kanunu kabul edilerek, TCK’nın 141, 142 ve 163. maddeleri kaldırıldı. Böylece fikri olan her kesim rahat nefes almış oldu.
Evet, TCK’nın 14.142. ve 163. Maddeler artık yok, şiddete başvurmadıkça, herkes fikrini serbestçe açıklayıp savunabiliyor. Bu ülkede Komünist Parti bile var ve Komünistler, Tunceli’de olduğu gibi, belediye başkanı seçilebiliyor.
Ne var ki, sosyal medyanın ağzı torba değil ki, büzesin, her ideolojik ve çıkar grubu sosyal medyada atıp tutuyor, asıp kesiyor, rakip gördüğünün anasına avradına sövüp sayıyor! twitter, fecebook gibi internet ortamında tam bir anarşi hâkim. Çeşitli ötekileştirme araçları ve şahıslar etrafında kümelenmiş gerçek ya da sanal hesap sahipleri, birbirlerine yapmadıkları hakareti bırakmıyorlar. Yani herkes ‘çok fena halde özgür!’ artık. Eskiden birine kitap verdi diye on yıl hapis cezası alanlar şimdi devlet adamlarına alenen sövüyor ve takibata uğramıyor!
Her çeşidinden fikir ve her çeşidinden sövme özgürlüğünün sosyal medyadaki tecellisinin ‘fikir dünyamızın’ gidişatı hakkında sonuçlar çıkarmamız ve bazı önlemler almamız gereken bir mertebeye eriştiği kanaatindeyim. Evet, fikir dünyamızın üzerindeki dünkü baskı kötü idi, fakat bugünkü sınırsız özgürlük iyi mi? Hem sonra bu gerçekten özgürlük mü?
Sanırım biraz derin düşünmemizin zamanı!
M.Talât Uzunyaylalı
.
YORUMLAR
Talat bey, bu sorunun çözümü, üretimden ve üreticiliğin getirdiği sorumlu, yapıcı-onarıcı bir ahlak anlayışından gittikçe uzaklaşan, gittikçe doyumsuzlaşan, dolayısıyla azgınlaşan zamane insanı ile onun yoğunlaştırdığı kaosu dikkate aldığınızda yokmuş gibi görünüyor...
[Ne ilginç! Baş döndürücü bilimsel ve teknoljik gelişime rağmen cahillik sanki olduğu gibi duruyor!...]
Medya bir hukuka bağlı da olsa, herhalde bu yazıyla sorgulanan daha başka, olduğu gibi duran cahilliğin eleştirisini kapsayan bir durum...
Şimdi biz buna, yani cahilliğin eleştirisinin bir yönü/biçimi olarak neden 'Allah korkusu' demeyelim ki?...
Yanılmıyorsam Hazreti Ömer ile ilgili şu yaşanmış hikaye...
Mekkenin sokaklarında gece vakti dolaşırken, bir evden gelen tartışma seslerine kulak vermiş...
Evdeki kadın, "Şu süte biraz daha su katalım, daha fazla kazanalım" derken, kızı itiraz etmiş:
"Anne, biliyorsun, Halife Ömer böyle şeyleri yasakladı ve hileciliğe asla müsamaha göstermiyor..."
"Halife Ömer bu vakitte bizim süte su karıştırdığımızı nereden görecek, bilecek" demiş kadın...
Kızı da "Allah görmeyecek mi? Bu yeterli değil mi, anne?" diye cevap vermiş...
Belki birçok kişi için safça bulunacak bu hikayenin özü ile olduğu gibi duran cahilliğin yarattığı kaosun çelişkisini farkedebiliyorsak, bu yazıdan murat edilen çıkarımın 'Allah korkusu' ile ifade edilmesi mümkündür, denebilir...
Saygılarımla.
M.Talat Uzunyaylalı
Medyanın adı her ne kadar sosyal medya olsa da, insanları asosyal yaptığı gün gibi aşikar. Bir çoklarımızın Facebook da Twitter da üyelikleri ve ekli arkadaşları var. Açık yüreklilikle soralım, arkadaş olarak ekledikleri insanların yüzde kaçı ile yüz yüze görüştüler ya da görüşüyorlar. Yüzde çok düşük çıkar tabi ki... Devlet büyüklerine ya da önemli kişilere kötü sözler ile bir şeyler iletenler, gitsinler yüzlerine karşı haykırsınlar diyeceklerini... Yapamazlar... Nitekim şimdilerde epey bir zamandır bu sosyal ağlar devlet tarafından da sıkı takipte, hemen cezayı kesiyorlar... Geçmişte ilgili maddelerden insanların ceza alıp ömrünün bir kısmını hapislerde geçirmesi gerçekten üzücü... Fikirler özgür olmalı her ortamda ve şartta. Fikirler ile mücadele cezayla değil de yine fikir ile olmalı illaki... Komünist Partisi bile var şimdilerde, isteyen gitsin versin oyunu, kim ne karışır... Güzel bir yazıydı kutlarım...
Ahmet Zeytinci tarafından 5/6/2019 3:15:15 PM zamanında düzenlenmiştir.