- 321 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
FINDIK VAKTİ
FINDIK VAKTİ
Eriyen karların etkisiyle, Kara Dağın eteklerinden çağlayarak akan ırmağın sesi, Zemberek köyünün sakinlerinden Murat Hocayı sabah uykusundan uyandırır. Bir saka kuşu konar erik ağacının dalına. Bir o dala bir bu dala konmaktadır. Çağlayanın sesiyle, sakanın ötüşü, aklına bir türkü getirir Murat Hocanın.
Dalda fındık kalmasın
Başakçılar almasın
İyi toplayın kızlar
Mal sahibi saymasın
Aman aman aman fındığım
Çıtır çıtır çıtır kırdığım
Dalda fındık tekleme
Derdime dert ekleme
Ben buradan gidersem
Yar sen beni bekleme
Aman aman aman fındığım
Çıtır çıtır çıtır kırdığım
Bir fındığın içini
Yar senden ayrı yemem
Bugün gördüm yarimi
Öldüğüme gam yemem
Aman aman aman fındığım
Çıtır çıtır çıtır kırdığım
Cemre, önce havaya sonra suya, oradan toprağa kavuşup, fındığın dallarına doğru akar, yeşilini gıdıklar. Sabah güneşiyle birlikte yavaş yavaş bir kelebek gibi açmaya başlar. Fındık umuttur, fındık berekettir . Nice merhalelerden geçip, dedemin cebine para olarak girer. Çarşı Pazar şenlenecek. Torununa şeker, hanımına dallı pazenden elbise alacak. Okulda okuyan çocuğuna haçlık gönderecek.
Hele fındık vakti bir gelsin, her taraf nasıl çınlar. Dallara asılan radyonun yanık sesi azcık susunca, kanı kaynayan gençler bir birine türkü yakar.
Fındık toplayan gelin
Fındık dalda kalmasın
Gel biraz konuşalım
Ahım sende kalmasın
Ağasar’dan aşağı, bellerinde kuşakları, kuşakların üstüne küçük fındık sepetleri, günlüğe giderler, fındık bahçelerine.
Murat hocanın yanında yaramaz bir çocuk etrafta dolanıp durmaktadır.
-Ne dolanıp duruyorsun çocuk?
-- Amca ben ilk mektebi bitirdim . Bende fındık toplarım. Sepetimi tam doldurmam . Çabuk çabuk iki defa gider gelirim, tam sepet olur. Arada su dağıtırım. Sonunda bir haçlık verirsin bana .Orta okula başlayacağım, kitap defter alırım.
Murat hocanın gözleri dolar. Ayşe yenge:
-Parmak kadar çocuk nasıl fındık toplayacak?
-Olsun hanım ne olacak yanımızda dursun, ne kadar toplarsa toplasın.
-E peki o zaman.
-Adın ne senin?
-Mustafa.
-Hadi bakalım hazırlan git bakalım.
Sevincinde uçar Mustafa. Sepeti yarım yarım doldurur, fındık taşır, su dağıtır.
Çalışkan olduğu belli.
Arada Murat hocaya soru sorar.
Murat Hoca, okumanın, büyüyüp, vatana, millete hayırlı bir evlat olmanın ne kadar önemli olduğunu tatlı tatlı anlatır Mustafa’ya.
Artık fındıklar toplanmış, kurutulmuş, çuvallara konmuş, pazara indirilmiş, paranın bir kısmı günlükçülere dağıtılmış, gübre, ayıltama vs. parası da ayırıldıktan sonra oturup derin bir nefes alır. Murat Hoca.
-Mustafa bu da senin payın.
-Amca bu çok .
-Bu senin hakkın.
Mustafa, Murat Hocanın elini öper sevincinden. Emeğinin karşılığını almanın gururuyla eve gelir.
Aradan yıllar geçer. Murat Hoca İstanbul’a gelir. Sarıyer Medikal Park Hastanesinde çocuğunu muayene ettirir. Sonuçlarının tasdiki için baş hekimin incelemesi gerekir.
Önünü ilikler, gayet saygılı bir şekilde kapıyı vurur. Başhekime.
-Efendim tetkikler için geldim.
Demeye kalmadı, başhekim, önünü ilikleyip elimi öpmeye kalktı.
Hocam beni tanımadın mı?
Kusura bakma.
Ben o, sana fındık toplayan Mustafa.
Bir hoş oldum. Hastalığımı unuttum. Sarıldım Mustafa’ya. Gururla öptüm yanaklarından.
Çantamda bir kiloya yakın fındık vardı. Çıkardım uzattım ona.
-Bu senin payın.
Gözleri yaşardı, bir fındığa baktı bir bana.
-Teşekkür ederim.
Ayşe Teyze nasıl?
-Size ömür.
-Allah rahmet etsin. Nur içinde uyusun. Başın sağ olsun.
Fındık deyip de geçmeyin. İşte böyle nice dostluklar kurulur. Nice hatıralar canlanır. Nice istikballere yol verir fındık bahçeleri…
Fistanı kırmizili yanakları gamzeli
Gel otur yanlarıma güzellerin güzeli
Oy funduğum funduğum kabuğunu kırdiğum
Sarardın düşeyisun gözlerini sevduğum
Yusuf Yılmaz
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.