Mutluluk İnsanın İçindedir
“Pek çokları mutluluğu insandan daha yüksekte ararlar. Bazıları da daha alçakta . Oysa mutluluk insanın boyu hizasındadır” Konfiçyus
Nazım Hikmet’in Abidin Dino’dan istediği gibi belki mutluluğun resmi yapılamaz ama haritası çizilebilir diye düşünüyorum. Biraz garip ve tutarsız da olsa sonuçta çizilebilir.
Mutluluk bazen küçük bir hediye, bazen bir bakış, sıcak candan bir el, çocuğumuzun aldığı diploma vs. olabilir. Mutluluk nerede, niçin ve nasıl algılandığına, kişisine, yerine ve zamanına bağlıdır. Ama en önemlisi mutluluk insanın içindedir.
“ Rivayete göre; bir gün tanrılar bir araya gelmiş ve mutluluğu nasıl saklasalar da insanlık ona erişemese, bulamasa diye tartışıyorlarmış...
Dağların tepesi, denizin dibi, güneşe veya aya derken, insanlığın merakı ile tüm buralara ulaşıp mutluluğun bulunacağı konusunda hemfikir olmuşlar ve bu arayışlarına çözüm bulamazken, içlerinden bir tanrı:
İnsanın içine saklayalım, oraya bakmayı akıl edemezler demiş... "
Şuna inanıyorum ki, servet, güç yada güzellik başlıbaşına bir mutluluk sağlamaz. Mutluluk ancak insanlar arası gerçek bir sevgi, diyaloğ ve güvenle yakalanabilir.
Son yıllarda yapılan ciddi anket ve araştırmalarda, sonuçlar bilinen tekrarların aynısı. Elindekiyle yetinmesini bilmeyen yada kendi içinde mutluluğu aramayan insanın, dünyayı da bağışlasan mutlu olma şansı yoktur.
Mutluluk.
Küçük ve az şeylerle yetinmek, elindekiyle mutlu olmasını bilmektir. Beklenti ve isteklerinizi abartmadan sınırlı tutmak, iç ve aile içi huzurun mutluluğu için neden sayılabilir. Dışa dönük gösteriş, moda, lüks, şan, şöhret yada salt mevki, para gücü gibi değerler mutlu olmak için yeterli bir neden sayılmaz...
Hayat bir sınavdır, sahip olmak istediklerinizle değil, elinizdekiyle mutlu ve huzurlu olmanın yollarını öğrenin. Çünkü mutluluk mutlu olmayı arzu eden ve buna gayret edenlerin hakkıdır. Evlilklerde, mutluluk ancak eşlerin bir ömür el ele, yürek yüreğe vermesi ile gerçekleşir. Bir başına kimsenin soluğu buna yetmez...
Önemli olan sorumluluklarınızın bilincinde olmak. Tartışmaların, kavgaların esiri olmadan, seviyenizi ve aklınızı kullanmayı ve korumayı öğrenin. Belki, bunun açınızdan pek kolay olmadığını düşünüyorsunuz, doğru ama imkansız olduğunu söyleyemezsiniz. Dikkatlerinizi geleceğinize yönelterek planlı, programlı ve kararlı davranarak istekleriniz doğrultusunda hareket etmeyi gerçekleştirebilirseniz, mutlu olmamanız için hiç bir neden kalmaz. Çünkü emek verilmeden, çaba harcanmadan hiç bir şey kendiliğinden olmaz.
Seviyenin önemi burdandır. Sorumluluğunuz bu yüzden çok önemlidir. Birliktelikler sorumluluk gerektirir. Çünkü mutlu ve huzurlu evlilikler saygı ve yöntemlere bağlıdır. Bazen küçük bir hatanın bile büyük sorunlara dönüştüğü bir arena olabilir.
Etrafınıza bakıp bir düşünün lütfen. Bu kısa süreli yaşam için bu kadar kırıcılık, bu kadar gerilim, bu kadar sıkıntıya, inada gerek var mı?
Nedense bir çok insan anlayışın, dinleyişin, hoşgörü, saygı, sevgi ve geleceğinin yerine salt inadı koyarak yaşamını sürdürmeye çalışıyor. Ve o acıyı hem kendisi çekiyor, hem de başkalarına çektiriyor.
Evliliklerdeki mutsuzlukların başlıca temel nedenleri bence düşüncesizlik, cehalet, hoşgörüsüzlük, saygısızlık, ailede aldığı kültür ve en kötüsü de saçma sapan inatlaşmalardır.
Hollanda da yabancılara yardım amaçlı sosyal bir kurumda çalıştığım süre içerisinde bunun Türk ve faslı aileler arasında daha yoğun bir şekilde yaşandığının ayırdına vardım. Bu bir anlayış, yetişme tarzı ve kültür meselesi değil midir sizce?
Düşününki, ne kadar yaşayacağımızın belli olmadığı bir dünyada, ömrümüzü hargür içerisinde geçirmenin bir anlamı var mı?. İnsan olarak herkesin sevgiye, mutluluğa, anlaşılmaya, güvene, insan gibi yaşamaya hakkı ve ihtiyacı var. Bütün bunları hakketmek için de öncelikle kötü huylarınızdan vazgeçip, özveride bulunabilecek bir çaba içine girmelisiniz.
Mutluluk yada mutsuzluk denince nedense akla ilk gelen evlilikler oluyor. Evli ve mutsuz çiftlere öncelikle şunu söylemek isterim. Evlilik kurumunuza saygı, güven, sevgi, hoşgörü, açıklık, dürüstlük, alçak gönüllülük gibi, biribirilerini anlama, dinleme anlayışını ve içselliğini yerleştiremezseniz, bilmelisinizki, hiç bir tutum yada davranış sizin mutlu ve huzurlu olmanızı sağlayamaz...
Evlilik kurumu her zaman saygı duyduğum ve genel toplum düzeni açısından olması gerektiğine inandığım aile birliğidir. Ancak bizim gibi geri kalmış toplumlarda 15 – 20 sinde evlenen gençlerin, gelecekleri hakkında öyle bilinçli ve üzerinde uzun boylu düşünmedikleri bir gerçek. Çünkü gençliğin de tozpembe hayallerinin zamanı ve budalalık dönemleridir. Bütün bir yaşamı kurban vermek fazlaca önemli değildir o dönemlerde onlar için. Zaten akılları başlarına geldiklerinde iş işten geçmiş olur.
İstikrar, denge, içtenlik olmayan hiç bir evlilik yada ilişkide iyi ve mutlu bir gelecek beklemek hayalden öteye geçmez. Kadın yada erkek, mutlu olmak istiyorsanız. Kısır, gereksiz tartışma ve çekişmelerle yaşamınızın kararmasına izin vermeden ve karşı durarak, yuvanızda saygı, sevgi ve uzlaşma kültürünün egemen olmasını sağlamalısınız. Bu uğurda çok zor sınavlar vermek zorunda kalabilir siniz. Ancak her birey üstüne düşen görevi yerine getirerek, kendi payına düşeni yapmak için çaba verirse ortada bir sorun kalmaz...
Eğer evliliğinizde ilişkiniz her gün yara alıyorsa, bunun nedenlerini iyi düşünüp, bu yarayı tedavi etmenin yollarını bulup ortaya çıkarmazsanız. Hayatınız boyunca acı cekmek zorunda kalırsınız. Evlilik insanın hayatında önemli bir karardır. İnsanın sığınacağı bir yuvadır. Bu yuvanın kesin kes yıpratılmaması, yara almamasi gerekir.
Bazan ailevi ilişkiler arası ölçüyü kaçırmadan konuşup tartışmanın sayısız yararları var. bu gün bir çok evliliklerde zorunlu olmadıkça konuşmamayı yeğ tutuyorlar. Çünkü ilişkiler arası iletişim yok. Oysa ki psikologlar ülkemizde aile fertlerinin konuşup dertleşmedikleri için bu sebeple ailede bulunması gereken sıcak ilişkilerin doğmadığını bununda aile fertlerinde depresyon stres gibi olaylara neden olduğunun özellikle altını çiziyorlar.
“Mutluluk gökte zembille inmez. Hakketmesini bilenler içindir” derdi rahmetlik ninem Az ile yetinmeyi bilmek özenti ve gösterişlerden uzak, kendisi olabilmeyi başarmak, mutluluğun hala en temel belirleyicisi olarak bilinmektedir.. Paranın ve ekonomik gücün, güzelliğin, göreceli değerler olduğunu unutmamak gerek. Yalnız başına asla ve asla mutluluğun belirleyicisi değildirler.
Öyle veya böyle hayatı yaşamak, yaşamı da güzelleştirmek gerek. Mutluluk bir çabadır, bir uzlaşma kültürüdür, kendine güvendir, bir iç derinliği, iç zenginliği ve iç güzelliğidir. Mutlu olmak için her şeyi oluruna bırakmak yetmiyor, onun için çalışıp emek vermek gerekir. Her şeyini insan kendi üretmek zorundadır. Mutluluk bize bağışlanmış bir eser değildir. Yaşamı anlamlandırmak için sevgi almak, sevgi vermek gerek. Çünkü insanın varlığını, mutluluğunu hissedebileceği ve hissettirebileceği tek yer yüreğidir.
Mutlu bir yuva kurmayı, mutlu olmayı, mutlu yaşamayı herkes arzu ve hayal edebilir. Ama onun gerekliliklerini yerine getirmekse size bağlıdır. Tabi bu yaşadığınız hayata hangi açıdan baktığınız, gördüklerinizin neresinde durduğunuz, öngörülerinize göre gerçek değerlerin neler olduğuyla da ilintilidir.
Öncelikle, mutluluk insanın kendisinin hak etmesi gereken bir olgudur. Bir piyango bileti ile gelse bile yinede doğru bileti almak yada seçmekle mutluluğa erişilir. Oysa acı ve mutsuzluk her zaman bir maruz kalmadır. Bir haksızlıktır, çaresizliktir. Mutsuzluk bir acı ve çile çekme halidir. Yoksa kim mutsuz ve bedbaht olmayı ister.
Araştırmalarda, doğru kişilerle, doğru evliliklere odaklanmanın önemini vurgulamadan geçemiyeceğim. Mutlak zekadan çok, sosyal zekanın ve sosyal yapının mutluluğa çok daha olumlu katkılar sağlayacağının altını özellikle çiziyor uzmanlar.
Kavgadan, kargaşalardan uzak, hayata gülerek ve gülümseyerek bakabildiğimiz saygı ve sevgi kültürümüzü pekiştirerek, yaşamı omuzlarımızda bir yükmüş gibi görmediğimiz an, yükümüz hafifleyecektir. Üstelik hayat bize çok daha renkli ve zevkli gelecektir. Yazımı yıllar önce bir dergide beğeniyle okuduğum anonim bir yazıyla noktalamak istiyorum. Yolunuz yüreğiniz kadar aydınlık, uğurunuz ve bahtınız açık ola...
Bir alıntı:
Mutlu nasıl olunur?
“İyice tanımadan hiçbir insana bağlanma...
- Diğer insanların da haklı olabileceğini düşün...
- Seni takmayanı sen hiç takma, konuşmayanla asla konuşma...
- Yalanını yakaladığın kişinin düzelebileceğini düşünme...
- İnsanlara doğru değer ver, hak etmeyenleri sil...
- Asla dönüp arkana bakma...
- Sır tutmasını bil...
- Kafanda bitirdikten sonra iki çift tatlı söz, iki damla gözyaşı için asla yumuşama...
- Seni sevenlerle, kullananları iyi ayırt et...
- Seni dinleyip anlamaya niyetli olmayanlarla tartışma...
- Emrivaki oluşturulan dostlukları kabul etme...
- Eğer verdiğin sır o kişide kalmıyorsa ikinci bir sır şansı verme...
- Kendini öven insanlardan kaç...
- Karşındakinin doğruyu söylediğini varsayma...
- Kendine saygını yitirmene neden olacak hiçbir şey yapma...”
-anonim-
Nuri CAN