- 700 Okunma
- 3 Yorum
- 1 Beğeni
KAİNATIN KALBİNE YOLCULUK
Bu da BENİM MASALIM olsun
Bir varmış bir yokmuş.
Sevda rüzgarlarının önünde savrulup giden bir derbeder varmış.
Kah amansız dağları delmeye kalkışmış ,taşların kayalarınaltında kalmış.
Kah ateşten denizleri aşmaya çabalamış, hayalleri ümitleri yanmış.
Kah kaf dağının arkasında devler ülkesinden bilmem neye ulaşmaya çalışmış,
Şirk ve dalalet uçurumları, gaflet ve hevesat bataklıkları, sefahet ve helaketin zehirli dikenleri arasında yol almaya çalışmış.
Kah uçsuz bucaksız kızgın çöllere düşmüş, o çöllerde değil çöller onda kaybolmuş.
Bir rivayete göre bir arpa boyu yol almış, bir rivayete göre bir halt edememiş, yerinde debelenmiş durmuş.
Zaman ihtiyarlamış sevdası ise har zaman genç kalmış.
Gel zaman git zaman zaman;
Bütün olmazları olduran, bütün engelleri kaldıran Allah,
Apansız, ihsanı şahane olarak , vuslat kapılarını sonuna kadar açıvermiş.
Hani derler ya ’kırk gün kırk gece düğün’ İŞTE O GÜN BU GÜN
Kırk gün kırk gece vuslat için uçarken Habib’in memleketine, sevda şehrine…
Kalbim bir yaralı kuş gibi pır pır ederken, neden korkuyorum biliyor musun?
Birisinin dikiliverip de karşıma ‘BU SEVDA KİM SEN KİMSİN,HADDİNİ BİL ,EDEP YAHU’ deyivermesi.