- 504 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
HACCAC BİN HACI
Askeri tıbbiyede öğrenci olmak farklıdır. Askeri tıbbiye farklı bir ailedir. Sevinçleriniz, sevgileriniz, üzüntüleriniz, kederleriniz ortaktır... Samimi, saygı dolu bir ortamdır...
Askeri Tıbbiye...
Kardeş olarak girdiğiniz ortamda yıllar geçince abilik makamına gelirsiniz.. Abilik makamı ağırdır, onu bilmek ve taşımak zorundasınız...
Sosyal çevremin geniş, çizgimin düz olmasından dolayı zaman zaman küçük sınıftakiler gelir sizden fikir alır, yardım alır..
Bir gün bizim Ankara tıpta okuyan Hacı Ali Ceviz ( Haccac Bin Hacı) çekingen bir edayla karşıma oturdu..
- Hoşgeldin kardeşim..
- Hoşbulduk abi..
- Hayırdır, sıkıntılı duruyorsun...
Derin bir soluk aldı.. Göz göze geldikten sonra;
- Abi ben bir kıza aşık oldum...
- Ne güzel, niye sıkıntı yaptın..
- Sıkıntı yapmıyorum ama doğru kişiye mi aşık oldum onu bilmiyorum..
- Kim bu şansslı kızımız
-Sağlık kolejinde okuyor, adı Havva A. o da beni çok sevdiğini söylüyor.. Doğru kişi olduğunu düşünüyorum ama yinede sizin fikrinizi alayım dedim..
- Teşekkür ederim kardeşim bana bir hafta süre ver, ondan sonra görüşelim...
Ali gitti... Ama aşkını anlatırken heyecanı, temiz duyguları hafızama yer etti; ’ doğru kişiye mi aşık oldum’...
Ne güzel, ne hoş bir soruydu benim için.. Onun gönlündeki fırtınaları sezebiliyordum... Ali’ye aşık olmak yakışmış, ayrı bir olgunluk katmıştı.. Onu görebiliyordum..
Sağlık kolejinde tanıdığım öğretmenlerden, öğrencilerden Havva hakkında bütün bilgileri aldım.. Kanaat getirdiğim için bir haftanın geçmesini beklemedim.. Bir akşam dersler bittikten sonra Ali’yi çağırdım.. Ali heyecanla geldi.. Kızın aile yapısı, kardeşleri, sevdiği yemekler, dinlediği müzikler gibi konularda genişçe bilgi verdim..
- Ama şuanda kızımız çok aşık olmuş deyince Ali pür dikkat bakmaya başladı.. Endişe arttı... Simsiyah oldu... Sabırsızdı..
-Aşık olduğu gencin adı Ali’ymiş der demez zıplaması, boynuma sarılması sevincinin dışarı vurumuydu..
- Kardeşim bu kız pırıl pırıl, doğru kişiye aşık olmuşsun. Allah kaderinizi güzel eylesin, sakın bu kızı üzme ve bırakma...
Ali’nin gözleri parladı, mutluluktan uçarcasına odadan çıkıp gitti.
Zaman geçtikçe Ali’ nin mutluluğu katlandı...
Bir gün Mamak dolmuşuna binmek üzere hastanenin içinden yürümeye başladım.. Tatlı bir eylül güneşi vardı, hazan yapraklarının üzerinden yürüyerek gidiyordum.. Ağaçlarda kalan yapraklar ve ayağımın altında hışırdayanlar, hafif rüzgarla dansedenler ayrı bir ahanek sunuyordu... Bu duyguların esiri olmuşken psikiyatri’nin köşesinden Ali ile Havva’nın elele tutuşmuş halde geldiğini gördüm.. Temiz bir sevgiyi seyrediyordum...
Bell bir süre sonra bu mutlu çift beni görünce ayrıldılar.. Biri bir kaldırıma, öbürü diğer kaldırıma geçti... Utanmışlardı, kafaları önde yürüyorlardı.. Aynı hizaya geldiğimizde ;
- Havva, gelin kızım gel bakayım. Ali sende gel diyerek ikisinide yanıma çağırdım.. Biraz mahçup ama sevinçle hemen geldiler.. Öz abi, öz baba gibi nasihatlerde bulundum, tebrik ettim..
- Haydi bakayım elele tutuşun, ömür boyuda bırakmayın diyerek yanlarından ayrıldım..
İkisininde mutluluk gözlerinden akıyordu. Daha sonra asistanlık döneminde yollarımız birleşti, uzmanlık sonrası tayinleri Samsun’a çıktı.. Halen oradalar ve mutlular..
Haccac doğru kişiye aşık olmuştu, doğru kişiyle evlendi, doğru kişiyle yaşıyor... Temiz duygu ve düşüncenin neticesi mutluluktur... Haccac da mutlu,mesut..
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.