- 740 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
YALNIZLIĞIN YAKIŞTIĞI ŞEHİR...
Meftun bir zaman dilim
Ahrazında ömrün tek içimlik her şiir
Veryansın yüklü göğün de aldatısı adeta
İkircikli sunumlarda
Lades diyen şehrin mukozasında
Zansız ve zamsız bir ölüm.
Şimdi’ye methiyeler dizdiğim
Düne atıfta bulunan mazinin tekerinde
Şehir kadar yılgın bir zümreyim
İçimde tutuklu tüm hadisler ve hadiseler
Yonganın da cirit attığı
Mavi halede bir ölümlüyüm işte
Şiirin şühedası her yalnızlığı
Terk edilmişliğe yeğleyen bir donatı.
Kibirli mezarında sessizliğin
Ateş düştüğü yeri yaksa ne ala, azizim!
Söylemlerin şeritlerinde gezinen
Bir şehir gezginiyim
Renklerin örtüsüne büründüğüm
Belki solan zambağın atası bir gül’üm:
Derlediğim her demette ölümlü olmanın sancısı
Solmakla iştigal günün de yalancısıyım, azizim:
Şehrin g/öbeğinde
Ölü bir Tanrı olmayı hiç istedin mi?
Ve yalnızlığın tek yakıştığı ölü şehir…
Mutlu bir ölü olmayı b/arındırıyorum en derinde belki şüheda sevdaların mezarında biten ot gibi içimin kasvetinde bulutlar meşk ediyor sevici kuşların sunduğu uçuş ziyafeti ile arka sokağa olan yolculuğum başlıyor ve önsezilerimden sızan irin gibi ç/ağlayan öfkemi öldürüp huzurlu bir fani olmayı diliyorum boş yere.
Zambakların doğasında saklı asalet ile içerliyorum yanlış anlam yükleyenlere ve beyit beyit geziniyorum ezilmişliğin kitabını okumadan ve ezmeden içimdeki kaçkın şairi özümsüyorum bir hurafede asılı kaldığım kadar gerçeklerin ve mutluluğun da iki yakası bir araya gelmez iken.
Sahipsiz şehrin sahipsiz tanrısıyım.
Ayyuka çıkan hüzünde bir tapınak belki de içimin külliyesinde rotası kayıp bir geminin de kaptanı ve terk edemezken edebiyatın teninde ve tininde belki de farklılığımın titrinde alıp başımı gidiyorum yalnızlığın kara delik versiyonu beyaz bir delikte savrulmanın gücüyle izdiham yaratan duygularımı susturuyorum ne zamanki yolum yazmaya düşse.
Hazan ya da baharın arka sokağı belki de kışın kışkışlanan güneşin soluk ışıkları yakmaya başlamadan çekiyorum perdeleri.
Gözlerim de bedenim de çivilenmiş ve yasadığım kadar yaşıyorum her kayrada bir gölge; her gölgede sükûn aslında ölümle eşleşen sessizliği azımsayıp kendi sesime hayret ediyorum hangi minvalde yaşadığım mı hangi şarkıda yaslandığım mı?
Bir karede belki dar acılı bir üçgende ve şehrin kubbelerine tırmandığım; şehri bir aziz şiiri de azize s/andığım.
Kiremit rengi olmayan bir elbisenin savrulan eteklerine takılıp da düşmeden ve hala hayat da aşk da gözlerimden düşmeden.
Makamı olmayan şarkılardan yana derdim belki de ya da makam derdinde olduğum yıllara gidip çöreklendiğim makam koltuğunda bir alıntı iken şehrin rüzgârının taşıdığı her duyguyu yok sayıp mesleğimin de yüz karası iken.
İthaf etmediğim.
İtham etmediğim.
Asla iddia da etmediğim.
Belki de her inkârında dünün; sönmeyen ateşinde bülbülün çiçeklere ihanet eden dalımda açmayı filan da dilemediğim bir gül olmanın verdiği şuur dile sadece içimdeki dinginliğe bakıp yüzümde açmayan gülleri bir batında armağan ediyorum rahminden düştüğüm doğaya bir de mersiye sunuyorum Allah aşkıma sirayet eden zavallı duygularımın inhisarında bir düşünce ikliminde hala nasıl somurtabildiğimin de hesabını yaparken şehir meclisi.
Göğe emanet ettiğim ruhumla.
Aşka emanet ettiğim ufkumla.
Sanrıların muhatabı iken kaçık bir şair olmayı bile beceremediğim.
Dibi yanan tencereden dahi ben sorumlu iken ve sorunlu addedilen bir ömrün de bekası aslında sevgi ve iyi niyet eşliğinde başını iki yana sallarken hicvinde göğün; haşmetinde rahmetin, kurduğum denklemlere ihanet edip çaldığım tüm soruları yine sahibine teslim ediyorum.
Bir safiyet göstergesi iken azığa aldığım düşlerim…
Kap kaça giden hayal küfemde reel dünyanın da sanal dünya ile eşleştiğini görüp üçüncü bir dünya yaratıyorum kendime.
Şaibeli şiirlerin solan imlerinde takılı aklımın sancağı kırık bir bedevide azgın dalgaların kuramlar yüklenip kuralsız yaşamayı da meziyet bilenlere asla aldırış etmeden sektiğim taşlarda her sezdiğim kadar da ezmeden yaşamayı şiar edindim.
Ruhumun doymazlığında bir de aymazlığın da çocuk yanımın ben hala neyi yerleştirememişken tepeye.
Şimdi maruzatımı sunup şafağı atan kalemin de suskunluğuna sızıp göçüyorum yüreği konup konacağı tek dal iken bilinmezin hali hazırda tehir ettiği mutluluğa da talip iken…
YORUMLAR
Göğe emanet ettiğim ruhumla.
Aşka emanet ettiğim ufkumla.
Sanrıların muhatabı iken kaçık bir şair olmayı bile beceremediğim.
harika bir yazı ve şiirdi
bence
saygılarımla
Gülüm Çamlısoy
Çok çok teşekkür ediyorum değerli varlığınıza.
Değer kattınız.
Selam ve saygılarımı iletiyorum.
Ömrünüz çok olsun değerli dost.
Gülüm Çamlısoy
Üstelik ben o paylaşımını okumadım.
Rica ederin.
Ne ilgisi var?
Hatta o pasajı silerim.
Özür dilerim bilmeden yaptığım bir hata varsa.
Sadece gecenin bir yarısı üstelik internet kapalı iken yazdığım bir karalama.
Aşağılamak ne demek?
:(
Gülüm Çamlısoy
Bir şekilde bilinçaltıma depaladığım bir imge farkında bile değilken.
Aklına da getirmesin hiç kimse: ben kimim de aşağılama hakkım bulunuyor?
Alınması gereken asıl benim.
Çok üzgünüm.
Sildim gitti.