- 944 Okunma
- 5 Yorum
- 0 Beğeni
MAĞARA DEVRİNDEYİZ SANKİ
Öyle az ki zamanımız.Bize mesajla sorulanlara bir el sallama işaretiyle cevap verip kısa
yoldan kurtuluyoruz cevaplamaktan.Biz artık konuşmadan da anlaşırız.Akıllı telefonlarımızın
her şeye çare çıkartmaları var nasılsa.Evet konuşmadan anlaşırız.Ama ne anladığımızı birbirimize anlatamayız.Acabalar kalır beynimizde,ama üstünü kapatırız.Ne gerek vardır zamanı olmayan insanların konuşarak zaman harcamasına.Koy cümlenin sonuna öpücük gönderen adam.Anlayan anlar öpüyorum dediğini.
Evetler evt hayırlar hyr dönüşünce kaç salise kazanıyoruz.Tamam,ok olunca hayati hangi işi yapıyoruz kazandığımız zamanda.
Kaybediyoruz hep kaybediyoruz oysa.Sohbetin sıcaklığını,iletişimin bağlayıcı güzelliğini
başkası için bir kaç cümleyi paylaşabilmeyi ve bencillikten fire vermeyi unutuyoruz.
Dilimiz kimliğimizdir en önemli ayrıntı bu.Zaten çok kısıtlı kelimelerle düşünmeye fırsat vermeden meram anlatabilecek kadar kelime kullanıyorken bir de magara devrine döndük sanki resimlerle anlaşır olduk.Doğum gününde pasta resmi,günaydın çiçekleri...vs..vs..sıktı boğdu artık beni.
Bir an önce konuşmaya başlasak iyi olur.Sevgiyi, saygıyı ,bilgiyi zamanı paylaşabilmenin mutluluğunu tekrar yaşasak
Umut tükenmez derler ya.Bendeki de umut işte....
.
YORUMLAR
İnternet ve cep telefonu amiyane tabir ile insan ilişkilerinin içine etti... Ha bir de buna televizyonları eklemek lazım, tablet bilgisayarlar bir de... Artık evlerde kendi aile çevremiz ile konuşmak yok. Binlerce arkadaşımız var sosyal paylaşım sitelerinde ama konuşmuyor sadece mesajlaşıyoruz... Millet Avrupa'da belediye otobüslerinde kitap okur bizim gençlerimizde sürekli cep telefonlarında ya mesajlaşıyor ya da oyun oynuyor. Yazık çok yazık. İnsan ilişkileri konusunda toplum olarak uçuruma gidiyoruz da farkında değiliz... Her şey doğallığını yitirmiş, bundan sonrada eskiye dönmek hiç de kolay olmayacak gibi. Kutlarım manidardı...
BEYAZ CADI
Ben şahsen taş devrinde yaşamak isterdim.
Çünkü yarınların kopukluğunu, adaletsizliğini, açlığını, kaygısını ve özelikle nasıl kazanırım, nasıl çalarım ve nasıl köşe dönerim düşünceleri olmaz ve genelikle herkes "ben iyiyim fakat başkaları kötüdür" ötekileştirmeyi artık neredeyse bir inanç bir ideoljiyi bir saplantı haline getirmişizdir.
Mağara veya taş devrinde sanırım böyle düşünceler olmazdı veya herkesin karnı toksa sorun yoktu. nedendir bilmem ama bilenler hep mutsuzdur!
bir zamanlar 80 lerde bir Mirkelam vardı klibinde hem şarkı söylerdi hem de hep koşardı. Kendisi de bu koşmanın amacının ne olduğunu bilmezdi. Hızlılık bana göre bir hastalıktır. ne kadar hızlı olursak olalım biz toplum olarak global de olabilir zamanı katleden en iyi canlılar olarak görülüyoruz.
Deyim yerindeyse "sözün bittiği yerdeyiz" ve çok hızlı tükeniyoruz birbirimizden kopuyoruz ve bu kopuşlar inanın insanların felaketidir bir bakıma.
Düşünün teknolojinin olmadığı bir yerdeyiz; 4-5 arkadaş bir deniz sahilindeki çay bahçesinde muhabbet ediyoruz. üzerimizden kanat çırpan martıların çığlıkları, karşı dağın yamacındaki papatyalar usul usul göz kırpıyor ve gülümsüyor, dalgalar uzaklardan gelip falezlere çarpıp geri dönmelerine tanık olmanın heyecanıyla Ocakçıdan çaylarımızın tazelemesini istiyoruz.
Ve güneş güne vedalaşırken bizler de bir başka yerde veya bir evde toplanıp neşe içinde muhabbete devam ediyoruz nasıl olsa taş devrindeyiz!
Unutmadan bu yazdıklarımız birer mektup da olabilirdi, ile de internet olacak diye bir kaide yok, değil mi?
emoloji, chat, twiter face*ok vb. bunlar olmadan da yaşıyorduk ve ben hala bunlarsız yaşıyorum,
uzatımsa affola
teşekkürler güzel yürek
BEYAZ CADI
DemAN
Mirkelamın klibine gelince "insanlar gelecekte hep büyük bir koşuşturma içinde olup hayatı anlamadan bir ömür tüketeciğine ve sanal hayatın hayata egemen olacağı ve yayılmacı kültürün dünyayı ele geçireceğine yorumlamıştık ki öyle de olmuştur sanırım.
"insanlar parayı kazanmak içim önce sağlığını kaybederler sonra sağlığını kazanmak için de parasını harcarlar"
doğmak kadar doğaldır ölümler fakat insan eliyle olan ölümler çok acıdır ve ne yazık ki canlılardan en zalim olan gene insanlardır.
tekrar uzatımsa affola güzel yürek
çok yazmak veya yazışmak kelime israfı değil midir?
gençler ne güzel arif gibi herşeyi özünü arıyorlar ve hatta içinde yaşadığımız çağda onları büyük yardım ediyor..
emolojiler, ihtimal tek dünya dili olacak..
japon ile meksikalı, çinli ile arap, kenyalı ile ukraynalı vb vb
nasıl sohbet edebiler ki başka..
internet icat olalı yerellik, küresellikle girdiği her macı kaybetmeye başladı.
akıl alır gibi değil aslında, google eart uygulaması ile binlerce km uzaktaki veya yüzlerce km uzaklıktaki çocukluk arkadaşınızın ne yaptığını görebiliceksiniz? köyünüzü seyredin mesela çocukluğunuzun geçtiği yerleri.. veya işte ilk mahallenizdeki güler yüzlü komşularınızla görüntülü konuşun...
demem o ki; eskiden insanlar birbiriyle daha içli dışlıyken kelimeler, sözler enflasyona uğramış. şimdi ise gençler bu enflasyonu düşürmeye çalışıyorlar da diyebiliriz..
saygılarımla..
BEYAZ CADI
Çok çok haklısınız arkadaşım.
Tüm meramımızı 140 karakterle ifade edelim derken karaktersiz bir toplum olduk sür'atle.
Selam ve saygılar.
BEYAZ CADI
merhaba saygıdeğer şair-yazar kalem dost, Oysa dilimiz çok güzel. şiirsel bir dil. Ve bağımsızlık sembölümüz.
her cümlesinin altına imza atacağım güzel bir konu ve hoş bir anlatım.
hani "önce ekmekler bozuldu" ya şimdide dilimiz bozuluyor. yazık.
Emeğe ve sanata saygımla esen kalın.