Öyle az ki zamanımız.Bize mesajla sorulanlara bir el sallama işaretiyle cevap verip kısa yoldan kurtuluyoruz cevaplamaktan.Biz artık konuşmadan da anlaşırız.Akıllı telefonlarımızın her şeye çare çıkartmaları var nasılsa.Evet konuşmadan anlaşırız.Ama ne anladığımızı birbirimize anlatamayız.Acabalar kalır beynimizde,ama üstünü kapatırız.Ne gerek vardır zamanı olmayan insanların konuşarak zaman harcamasına.Koy cümlenin sonuna öpücük gönderen adam.Anlayan anlar öpüyorum dediğini. Evetler evt hayırlar hyr dönüşünce kaç salise kazanıyoruz.Tamam,ok olunca hayati hangi işi yapıyoruz kazandığımız zamanda. Kaybediyoruz hep kaybediyoruz oysa.Sohbetin sıcaklığını,iletişimin bağlayıcı güzelliğini başkası için bir kaç cümleyi paylaşabilmeyi ve bencillikten fire vermeyi unutuyoruz. Dilimiz kimliğimizdir en önemli ayrıntı bu.Zaten çok kısıtlı kelimelerle düşünmeye fırsat vermeden meram anlatabilecek kadar kelime kullanıyorken bir de magara devrine döndük sanki resimlerle anlaşır olduk.Doğum gününde pasta resmi,günaydın çiçekleri...vs..vs..sıktı boğdu artık beni. Bir an önce konuşmaya başlasak iyi olur.Sevgiyi, saygıyı ,bilgiyi zamanı paylaşabilmenin mutluluğunu tekrar yaşasak Umut tükenmez derler ya.Bendeki de umut işte.... .
Paylaş
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
İnternet ve cep telefonu amiyane tabir ile insan ilişkilerinin içine etti... Ha bir de buna televizyonları eklemek lazım, tablet bilgisayarlar bir de... Artık evlerde kendi aile çevremiz ile konuşmak yok. Binlerce arkadaşımız var sosyal paylaşım sitelerinde ama konuşmuyor sadece mesajlaşıyoruz... Millet Avrupa'da belediye otobüslerinde kitap okur bizim gençlerimizde sürekli cep telefonlarında ya mesajlaşıyor ya da oyun oynuyor. Yazık çok yazık. İnsan ilişkileri konusunda toplum olarak uçuruma gidiyoruz da farkında değiliz... Her şey doğallığını yitirmiş, bundan sonrada eskiye dönmek hiç de kolay olmayacak gibi. Kutlarım manidardı...
Değerli Üstat,yorumunuza yürekten teşekkür ederim.Ne yazık kı durum vahim.Ben Köy Enstitüsü mezunu bir babanın kızıyım.Sağlık memuru olan babam ve ebe olan annem kağızmanın bir dağ köyüne atandıklarında hizmet için coşkuyla koşmuşlardı.İlkokula Tek göz kerpiç ahır odası sınıfta başladık ben ve kız kardeşim.Köyde tek kelime Türkçe bilen yoktu.Erkekler askerde tek tük öğrenip unutmuşlardı sonradan.Biz önce kürtçeyi öğrendik süratle.Tamamı 14 öğrenci olan birleştirilmiş sınıfımızdan izlerini bulabildiğim 4 kişi üniversite okumuştu.Babam ay başında kasabaya gider maaş alır alışveriş yapar tüm abone olduğu dergileri toptan getirirdi.Bizim bayram günümüz olurdu o gün.Resim yapmaya İran Şahının karısı Süreyyanın Hayat Mecmuasındaki şahane resimlerini yapma hevesiyle başladım.Babamın kitap sevgisi ailemizde halen devam ediyor.Nurlarda yatsın.Dertleşecek arkadaş bulunca çenem düştü bağışlayın.Yürek dolusu saygılar efendim.
Ben şahsen taş devrinde yaşamak isterdim. Çünkü yarınların kopukluğunu, adaletsizliğini, açlığını, kaygısını ve özelikle nasıl kazanırım, nasıl çalarım ve nasıl köşe dönerim düşünceleri olmaz ve genelikle herkes "ben iyiyim fakat başkaları kötüdür" ötekileştirmeyi artık neredeyse bir inanç bir ideoljiyi bir saplantı haline getirmişizdir.
Mağara veya taş devrinde sanırım böyle düşünceler olmazdı veya herkesin karnı toksa sorun yoktu. nedendir bilmem ama bilenler hep mutsuzdur!
bir zamanlar 80 lerde bir Mirkelam vardı klibinde hem şarkı söylerdi hem de hep koşardı. Kendisi de bu koşmanın amacının ne olduğunu bilmezdi. Hızlılık bana göre bir hastalıktır. ne kadar hızlı olursak olalım biz toplum olarak global de olabilir zamanı katleden en iyi canlılar olarak görülüyoruz.
Deyim yerindeyse "sözün bittiği yerdeyiz" ve çok hızlı tükeniyoruz birbirimizden kopuyoruz ve bu kopuşlar inanın insanların felaketidir bir bakıma.
Düşünün teknolojinin olmadığı bir yerdeyiz; 4-5 arkadaş bir deniz sahilindeki çay bahçesinde muhabbet ediyoruz. üzerimizden kanat çırpan martıların çığlıkları, karşı dağın yamacındaki papatyalar usul usul göz kırpıyor ve gülümsüyor, dalgalar uzaklardan gelip falezlere çarpıp geri dönmelerine tanık olmanın heyecanıyla Ocakçıdan çaylarımızın tazelemesini istiyoruz.
Ve güneş güne vedalaşırken bizler de bir başka yerde veya bir evde toplanıp neşe içinde muhabbete devam ediyoruz nasıl olsa taş devrindeyiz!
Unutmadan bu yazdıklarımız birer mektup da olabilirdi, ile de internet olacak diye bir kaide yok, değil mi?
emoloji, chat, twiter face*ok vb. bunlar olmadan da yaşıyorduk ve ben hala bunlarsız yaşıyorum,
Est. cevap yazmasanız bile bu yazdıklarınıza yorum yazabilmişem cevap almışımdır, ki gümdemi alt üst eden dini ve siyasi konulardan uzak ama insani değerleri taşıyan yazılarınız duyarlılk arz ediyor olması benim ilgi alanıma giriyor. ve teşekkür ediyorum
Mirkelamın klibine gelince "insanlar gelecekte hep büyük bir koşuşturma içinde olup hayatı anlamadan bir ömür tüketeciğine ve sanal hayatın hayata egemen olacağı ve yayılmacı kültürün dünyayı ele geçireceğine yorumlamıştık ki öyle de olmuştur sanırım.
"insanlar parayı kazanmak içim önce sağlığını kaybederler sonra sağlığını kazanmak için de parasını harcarlar"
doğmak kadar doğaldır ölümler fakat insan eliyle olan ölümler çok acıdır ve ne yazık ki canlılardan en zalim olan gene insanlardır.
Çok değerli arkadaşım,size cevap yazmış ve yorumunuz için teşekkür etmiştim.Ama internette sorun var galiba benim cevap gitmemiş.Kendimi seygısızlık yapmış sayıyorum ve özür diliyorum.Mirkelamın koşma klibini hatırlıyorum.Sağolun inanın güldüm hatırlayınca.İzlerken de gülerdim.Çünkü bana benziyordu.Yürümeyi bilmezdim diyebilirim.Her an koşar vaziyetteydim.Sanırım hayatımın en büyük yanlışı bu oldu.Çabuk bitirdim gençliği,sağlığı.Ne çabul emekli oldum ne zaman buruştu ellerim neden uzadı yollar yürürken ve neden uzakları göremiyor artık gözlerim.Yürekten saygı ve sevgiler
çok yazmak veya yazışmak kelime israfı değil midir? gençler ne güzel arif gibi herşeyi özünü arıyorlar ve hatta içinde yaşadığımız çağda onları büyük yardım ediyor..
emolojiler, ihtimal tek dünya dili olacak.. japon ile meksikalı, çinli ile arap, kenyalı ile ukraynalı vb vb nasıl sohbet edebiler ki başka..
internet icat olalı yerellik, küresellikle girdiği her macı kaybetmeye başladı.
akıl alır gibi değil aslında, google eart uygulaması ile binlerce km uzaktaki veya yüzlerce km uzaklıktaki çocukluk arkadaşınızın ne yaptığını görebiliceksiniz? köyünüzü seyredin mesela çocukluğunuzun geçtiği yerleri.. veya işte ilk mahallenizdeki güler yüzlü komşularınızla görüntülü konuşun...
demem o ki; eskiden insanlar birbiriyle daha içli dışlıyken kelimeler, sözler enflasyona uğramış. şimdi ise gençler bu enflasyonu düşürmeye çalışıyorlar da diyebiliriz..
Çok güzel yorumunuza teşekkür ediyorum ama ben bu açıdan bakamıyorum.Bu sohbetler ne bir mektubun tadını veriyor ne görüntülü tebrikler kartpostal tadını.Maçları radyodan izlerdim gençliğimde.Ah derdim bir de görebilsem.Şimdi tv izlemiyorum.Birilerinin fikirlerini bana empoze etmesini beynime kayıt düşmesini istemiyorum.Bence insanoğlu kendini inceleseydi ve bilebilseydi teknoloji kendisinin içinde.Burada anlatsam olmaz şimdi ama birçok yerde aynı anda olmak telepatiyle msj vermek hatta yeraltını görebilmek çok basit işler.Sevgiler,saygılar arkadaşım
Size katılıyorum beyefendiciğim.Ne yazık ki karaktersiz ve bilmeden kendini yalnızlığa sürükleyen fertlere dönüşüyoruz.Tek dostumuz internet gidince bomboş kalıyor hayatımız.Saygılarımla.
merhaba saygıdeğer şair-yazar kalem dost, Oysa dilimiz çok güzel. şiirsel bir dil. Ve bağımsızlık sembölümüz. her cümlesinin altına imza atacağım güzel bir konu ve hoş bir anlatım. hani "önce ekmekler bozuldu" ya şimdide dilimiz bozuluyor. yazık. Emeğe ve sanata saygımla esen kalın.
Değerli yorumunuza sonsuz teşekkürler.Biz Köy Enstitüsü mezunu bir babanın çocukları olarak doğduk ve bence en büyük şansımız da bu oldu.Evimizde sürekli okuyan anne baba görerek büyüdük.Annem 84 yaşında ve halen elinde kitap var.Ben yazmaya geç kaldım sanırım.Saygılar.
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.