- 594 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
GÜLSEREN HEMŞİRE
Başhemşire birgün yanıma geldi. Hem çayımızı içiyor, hem hemşirelik hizmetlerinden bahsediyorduk... Bir ara;
- Gülseren hemşire ile ilgili çok şikayet alıyorum... Hastalarda, klinik şefide şikayetçi...
Gülsereni nöbetlerden tanıyordum.. Şikayet edildiği kadar pasif, beceriksiz bir hemşire değildi.. Verdiğim görevleri hemen yapıyordu... Gülseren 35-36 yaşlarında hafif boydan kısa, hafif tombuldu.. Biraz görüntüden kaybediyordu... Karşıdan kendisine olumsuz ya da alaycı bakış geldiğinde o da kendine göre tavır koyuyordu.. Gerçi giyimine, kuşamına pek dikkat etmezdi. Makyajlı halinide pek hatırlamıyorum...
Hiç evlenmemiş olmasıda ayrı bir etken diye düşünüyorum... Aile ortamında çok kabul görmemiş, biraz dışlanmış bir kızımız. Hastane de de aynı.. Bu da onun moralini bozan, işini düzgün yapmasına engel olan bir durum...
Başhemşire kalkmaya niyetlendi, sonra tekrar oturdu..
- Gülseren’i sizin klinikte görevlendirebilir miyim?
- Olabilir... Ama ne kadar başarılı olabilirim, onu tam motive edebilir miyim bilemiyorum, siz görevlendirmenizi yapın...
dedikten sonra başhemşire ayrıldı.. Gülseren’ e davranış biçimimi ve hitap şeklimi düşündüm... Kendisine güvenmeyen, kendisini işe yaramaz olarak gören bir personelle çalışmak zor..
Birkaç gün sonra Gülseren hemşire gedi. Kensine biraz çeki-düzen versede kızgın olduğu, birazda endişeli olduğu her halinden belli.
- Prenses hoşgeldin.. Otur biraz sohbet edelim, çay, kahve ne içersin...
Hemşire hanım oturdu.. iki çay söyledik.. Gözler boncuk boncuk bakıyordu, çok masum bir bakışı vardı.. Daha önce bunu farketmemiştim..
- Bak prenses biz hastalara hizmet için buradayız, onlar dertli geliyorlar, asabi geliyorlar, biz sevgi ve şefkatimizle onları tedavi edeceğiz.. Bunları yaparken hep güleryüzlü olacağız...
Bunları anlatırken Gülseren ilkokul talebesi gibi pür dikkat dinliyor.. O dinledikçe ben anlatmaya devam ettim;
- Yatan hastalar her zaman mahzundur.. Sabah vizitini yapıp takiplerini alacağız.. Ama boş kaldıkça zaman zaman uğrayıp hatırlarını soracağız.. Poliklinik hastalarında acil ve öncelikli olanlara sen karar vereceksin.. İşimizi iyi yapacağız.. Yapacağımız herşey için hastaya bilgi vereceğiz, hastanın tansiyonunu alacağımız zaman ’ tansiyonunuzu ölçeceğim, lütfen kolunuzu açar mısınız?’ ’ iğne yapacağım, lütfen uzanıp kalçanızı açar mısınız?’ şeklinde hitap edeceğiz...
Gülseren rahatlamış, yüzüne tatlı bir tebessüm oturmuştu..
-Bir sıkıntın olduğunda klinik şefi olarak önce benim haberim olacak tamam mı prensesim...
-Tamam hocam deyip hastaların yanına geçtik..
Gülseren her gün daha da güleryüzlü, daha da becerikli oluyordu... Diğer personeller, hastalarla ilişkileri düzelmişti. Kendisine güveni artmıştı...
Prenses şunu yapalım, prenses bunu yapalım dedikçe canla başla çalışıyordu..
Bir gün bir hastanın muayenesini bitirdim..
- Prensesim hastaya kalçadan bir iğne yapacağız...
- Hazırlayım haber vereyim dedi..
Hemşirem Enjeksiyon odasına gidince, hasta;
- Hocam ne olur bu hemşire yapmasın.. Çok acımasız iğne yapıyor.. Çok kaba, çok can yakıcı.. Daha önceden bir iğne yaptı iki gün ayağım acıdı..
- Görüntü aynı ama o hemşire gitti yenisi geldi. Rahat ol kardeşim dedim..
Biraz sonra Gülseren hastayı çağırdı.. O hastanın ürkek, korkak gidişi görülmeye değerdi.
- Hocam enjeksiyonu yaptım..
- Eline sağlık prenses..
Hasta içeri girdi, bayram çocukları gibi mutluydu...
- Hocam ne kadar kibar kız, elide çok hafifmiş...
Güldüm;
- O gitti yenisi geldi.. Geçmiş olsun...
Başhemşire birgün polikliniğe geldi..
-Gülseren hemşire çok mutlu, çok başarılı.. Hastalar hiç şikayet etmiyor . Hatta bazıları teşekküre geliyorlar...
- Onun ünvanı prenses. Kişiye nasıl hitap edersen öyle davranır.. Sizinle konuşmamızdan sonra ona ne diyeyim diye düşünürken ’ prenses’ demek aklıma geldi . O da şimdi bir prenses kadar nazik, olgun, sempatik bir hemşire...
Ne verirsen onu alırsın... Gülseren’i kazandığım ve kazandırdığım için mutluyum... İyi bir takım arkadaşı, iyi bir yol arkadaşı...